Top
09/06/2022

Sosyal kapital yükselirse ne olur?

B.

Bağımsız Levada Enstitüsü tarafından Rusya'da yürütülen kamuoyu araştırmaları, Ukrayna Savaşı'nın Rusya'da sosyal kapitali ne oranda yükselttiğini ortaya koyuyor.

İstatistiki verileri tek tek zikretmeyeyim; arzu edenler enstitünün İngilizce web sayfasına bakarak verileri okuyabilirler. (https://www.levada.ru/en/)

Elbette Rusya'yı Moskova'dan ibaret zannedenler bu verileri abartılı yahut güvenilmez bulacaktır. Fakat elbette Rusya Moskova'dan ibaret değil ve dünyanın en büyük yüzölçümüne sahip ülkesi olarak farklı taşra refleksleri ortaya koyabiliyor.

Her şeyden önce Rus halkının Ukrayna ile yaşanan krizde ve krizin savaşa evrilmesinde suçlu gördüğü taraf büyük oranda NATO. Yani Rusya Rus halkı tarafından hiçbir şekilde saldırgan ve mütecaviz taraf olarak algılanmıyor. Sovyetler Birliği'nin yıkılış sürecinde McDonald's figürü üzerinden bir hedef ve özenilen eski düşmana dönüşen Amerika, Rus halkının algısında yeniden düşman haline gelmiş. O eski sempatiden eser kalmamış gibi.

Yaşanan krizin haber alma kaynaklarına yönelik algıları dönüştürdüğünü de belirtmek lazım. İnternet kaynaklarında olan güven ve inanç bu süreçte giderek düşerken halkın televizyona olan güveni daha da yükselmiş durumda.

Bir diğer önemli hadise ise, üzerinden Stalin'in geçtiği ve sistemli bir dinsizleştirme sürecini geride bırakan Rus halkının %15'lik kesimi haricinde kalan kısmının kendisini dindar yahut inançlı olarak tanımlıyor olması. Müslüman halklar haricinde ülkede yaşayan Katolik azınlıklar da çıktıktan sonra tam anlamıyla devlet kilisesine eklemlenmiş bir Ortodoksluk, halk tarafından büyük oranda kabul görmüş. Bu durum devletin çıkarları doğrultusunda bir siyaset yürüten Rus kilisesinin devlete siyasi bir aparat olarak hizmet etmesini ve halkı siyasi hedefler doğrultusunda kanalize etmesini daha kolay hale getiriyor.

Sovyetler zamanında dış tehditlerden ziyade içeriye yönelik baskı mekanizmalarının sindirdiği halk, yerini dış tehditle karşı karşıya kalan ve sosyal kapitalini buna göre yükselten, giderek daha da milliyetçi dünya görüşüne sahip bir topluma bırakmış.

Bu sebeple baskı dönemlerinde kendisini dünyaya açan Rus halkı, tehdidi dışarıdan hissetmekle kendisini daha da kapamış ve mücadeleye hazır hale gelmiş. Bu kapanma ister istemez hayatlarımıza yön verdiğini kabul ettiğimiz interneti hedef haline getirmiş. İnternet, sosyal kapitalin yükseldiği bir dönemde, dış tehdit algısının yoğunlaştığı bir ortamda tehdidin mecrası olarak kabul edilmiş.

Böyle bir haleti ruhiye ile dindarlık da ister istemez yükselmiş. Kendi öz tanımını Ortodokslukta bulan Rus halkı, önünü premodern, modası geçmiş vb. olduğuna inandırılan kiliseye dönmüş.

Sosyal kapitalin yükselmesinin farklı toplumlarda nasıl etkileri olacağı ve ne gibi farklı tezahürler ortaya koyacağı elbette tartışılabilir fakat 11 Eylül saldırıları sonrası Amerikan toplumunda yükselen sosyal kapitalin Rus toplumundakine benzer etkiler ortaya koyması, yaşadığımız çağın ruhunun bir getirisi olarak karşımıza çıkmakta.

Hal böyleyken Türkiye'deki genel durumumuzun sosyal kapitalimizin giderek düşmesi ve tehlikeyi dışarıda değil, içeride görüyor oluşumuz olduğu daha rahat anlaşılabilir. Sosyal kapitalin yükseldiği dönemlerde, örneğin Kıbrıs harbinde Türk toplumunun nasıl reaksiyonlar ortaya koyduğu hepimizin hafızasına nakşedilmiştir. Öyleyse ihtiyacımız olan tehlikenin nereden geldiğini tespit etmekten başka bir şey değildir.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp