Top
04/03/2024

Erdoğansız Moda'da bir bank

B.

Moda İlkokulu'nun önünde, Mehmet Ayvalıtaş Meydanı'nda bir banka oturdum, elimde telefon yazımı yazıyorum. Yerel seçimlerle ilgili bir şeyler yazmayı planlamıştım aslında; lakin parkta toplanan 200 kişilik grubun yaptığı gösteriyi izlemek ve taleplerini dinlemek beni yerel seçim gündeminden daha fazla cezbetti. Esasen bu bana mahsus bir durum değil, zira şu sıralar yerel seçim bir türlü Türkiye'nin ana gündemi haline gelemiyor. Paralel gündemlerin sürekli yerel seçim gündeminin önüne geçtiği bir demdeyiz. Bunun bence çok sarih sebepleri var lakin yazının istikametini değiştirmemek için girmeyelim o bahse.

Hilafetin kaldırılışını seneyi devriyesi olduğu için 3 Mart'ı dünya laiklik günü ilan etmişler. Bence sakıncası yok, olsun onların da bir günü. Neticede dünya Türk kahvesini höpürdeterek içenler günü bile var. Saçma sapan günler ama var. Olsun onların da bir günü. Oturdum, ellerindeki dövizleri okuyor, dillerindeki sloganları dinliyorum. Bir ikisi beni görünce irkiliyor, diş gıcırdatıyor, provokatörmüşümcesine bir bakış atıyor (Sahi bu aralar amma çok diş gıcırdatan var. Çetin Doğan da utanmadan dişlerini gıcırdatıyormuş). Bir yerden aşinalık var sanırım aramızda. En olmadı televizyonda denk gelmiştir bana o sevimsiz bakışı fırlatan adam. Umurumda değil. Moda'da bir bankta oturuyorum. Kimseye iliştiğim yok. Oturdum yazımı yazıyorum. Az ötede genç polisler, ellerinde kalkanları, Fenerbahçe maçını konuşuyorlar. Güzel bir gün, ürd-i behişt müjdecisi bir koku var havada; demek bahar geliyor.

Velakin bu göstericilerde değişik bir ufunet, teskin edilemez bir nefret, yağmaya müheyya bir buhar kümesi gibi burunlarından fışkıran bir öfke. Güvercinler de şaşkın. Kendilerine ilgiyle yem atan insanların yerini anlamsız bir nefret almış. Alışageldikleri yerlerinden edilmiş, bir köşeyi menfa bellemişler.

"Tarikatlar kapatılsın!" E iyi kapatılsın. Bakkal mı bu? Talebinden bihaber cahiller bağırıyor. "Kur'an kursları kapatılsın!" peki. Biz öğretecek yer buluruz. Peki ya sonra ne olacak? Laiklik ama mutlak laiklik talep ediyorlarmış. Neyi kast ettiklerini sanırım hepimiz biliyoruz. Kamuda türban yasaklansın, din dersleri kaldırılsın, hatta mümkünse ezan da okunmasın minarelerde, ne de olsa kamusal alanda yankılanan dini bir semboldür.

Çok şükür, Fikri Sağlar ile farklı eğitim ve zeka seviyelerine sahip, farklı sosyo kültürel çevrelerden gelen kimseleriz. "AK Parti İstanbul'u kazanırsa memlekete şeriat" gelir gibi saçmalıklar bu sebeple bizden sadır olmaz. Bundan dolayı açıkça beyan edeyim, bu yazının yerel seçime yönelik bir motivasyon oluşturma amacı yoktur. O bir başka, bambaşka gündemdir. 28 Şubat'ta 28 Şubat'ı konuşuyor olmamızı dahi yerel seçimlere bağlayan ahmaklar elbette çıkabilir. Alakası yok. Gündemimiz her daim bellidir. Biz, çocukluk çağlarımızda, ilk gençliğimizde bizi çepeçevre kuşatmış olan o kin deryası çocuklarımızı da kuşatmasın; evlatlarımız bizim arzu edip de yaşayamadığımız hayatı yaşayabilsinler diye sapa sağlam durmak mecburiyetindeyiz.

İlla siyasete bağlanacaksa, siyasete bağlanması mümkün hatta zaruri bir mihenk taşı elbette var. Recep Tayyip Erdoğan'dır o mihenk taşı. Erdoğan ve siyaseti bizi nasıl bir gayyanın dibinde bulmuştu da nefes alabilir hale getirmişti diye elbette sık sık yad etmeliyiz. Dilerseniz minnet, dilerseniz hakkı teslim etmek üzere yapılmış hakikat binbir yorumdur deyiniz. Orasına karışmam. Velakin unutulmaması gereken şey, o menhus hengameden, o haddini bilmez zulümden bizi çekip çıkaranın Erdoğan olduğudur. O beğenmedikleri, aksi, sert, uzlaşmaz dedikleri tavrı bir parça olsun gevşeseydi nelere tevessül edeceklerdi hepimiz biliyoruz. Bu sebeple hayırla yad ettim, minnetle zikrettim Erdoğan'ı, Moda'da bir bankta bu yazıyı yazarken...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp