Top
06/09/2016

Suriye’de “tavşana kaç tazıya tut” oyunu

G-20 Zirvesi’nde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hem Putin hem de Obama ile görüşmesinde ele alınması beklenilen en önemli konu, terör örgütleri ve onların ülkeleri ilgilendiren boyutları meselesiydi. FETÖ-PKK/PYD ve DAEŞ terör örgütlerinin her biri için ayrı konu başlıkları olduğu gibi aynı zamanda birbiriyle ilişkili de bazı hususların varlığı, tüm tarafları bu görüşmelere odaklanmıştı. Bu noktada hangi sonuçların ortaya çıktığına ve bundan sonra nasıl bir süreç yaşanacağına dair ipuçları üzerinden değerlendirmeler yapılabilir.

Her şeyden önce Cumhurbaşkanı Erdoğan–Putin görüşmesinin, Obama görüşmesine kıyasla daha fazla sonuç almaya dönük olduğunu söylemek mümkün. Nitekim Obama günleri sayılı bir başkan olarak Türkiye-ABD ilişkilerine yönelik yeni bir pozisyon alması mümkün değildir. 15 Temmuz gecesi yaşananlar, FETÖ elebaşının iadesi, Suriye odağında ABD’nin PYD ile olan ilişkileri gibi yapısal içerikteki konuların Obama’nın bu sınırlı başkanlık süresinde sadece normal akışına bırakılarak sürdürüleceği çok açık.

Asıl ABD başkanlık seçimlerinin yapılacağı kasım ayı sonrası yeni başkanın özellikle Suriye ajandası zemininde yeni yaklaşımlar belirleyici olacak. Bu noktada ABD’nin özelikle PYD terör örgütüyle ilişkisinin yapısal boyutlarının Türkiye’ye rağmen sürdürüp sürdürmeyeceği çok daha açık anlaşılmış olacak.

Bu noktada Türkiye’nin Rusya ile tazelenen ilişki dinamiğinin bundan sonraki seyri, Türkiye-ABD ilişkisinin seyrini de etkileyecek. Zira Türkiye ve Rusya bundan sonra yeni bir Suriye ajandası yapılandırmaya çalışacaklar ve bu ajandanın temel odağı, terör ve terör örgütleri olacaktır. Yani Suriye de PKK/PYD ve DEAŞ terör örgütlerinin durumuna ilişkin Rusya pozisyonunu belirlemesi gerekecektir. Bu noktada Rusya’nın PYD ile olan ilişkisinin konjonktürel bir ilişki mi yoksa ABD’ninki gibi daha yapısal bir ilişki mi olduğuna karar vermesi öncelik kazanacaktır. Rusya’nın bu pozisyon saptamasında hiç kuşkusuz esas olan iki ülke arasındaki ortak çıkarların tanımlanması olacaktır. Bu konuda da öne çıkan bu bölgenin yeni enerji denklemlerinin oluşumunda iki ülkenin ortak çıkarlarının belirlenmesidir. Buna ek olarak Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması konusunda da her iki ülke çıkarlarını aynı noktada buluşturabilirler.

Tam bu noktada Suriye’nin bölünmesine aracılık eden, mızrak ucu rolü oynayan taşeron terör örgütleri olarak PYD ve DAEŞ’e karşı bu iki ülke ortak bir mücadele zemini yapılandırabilirler. Bu zemine bölge ülkesi olarak İran da katılabilir. Bu noktada tek aşılması gereken sorun, Esed sorunudur ki, bu konuda da Putin‘in aktif rol üstlenmesi ve hiç değilse orta vadede Esed’siz bir sürecin yapılanmasına öncülük etmesi mümkündür.

Zira Rusya için önemli olan bu bölgede yeni kurulması gerekecek olan enerji oyunudur. Bu oyun, Doğu Akdeniz’in yeni yükselen doğalgaz jeopolitiğine odaklıdır. Oyuncuları bellidir. Ancak oyun henüz kurulmamıştır. Bu noktada Türkiye’nin konumu özel önemdedir. Rusya bu durumu göz ardı edemez. Zira Doğu Akdeniz’in doğalgaza dayalı tedarik coğrafyası, özellikle AB için Rusya alternatifidir.

Buna bağlı olarak Suriye’nin parçalanması, kuzeyinde enerji odaklı bir terör koridoru oluşturulması Rusya açısından çıkar terazisinden yeniden geçmek zorundadır.

Türkiye’nin tavrı da, kararlılığı da, direnci de çok açıktır ve “Fırat Kalkanı” harekâtıyla ortaya koymuştur. Bu noktada iki net mesaj verilmiştir. Birincisi; DAEŞ terör örgütüne karşı sahici ve samimi mücadele verildiğinde sonucunu etkili bir şekilde almak mümkündür. Yeter ki perde gerisinde kalınarak “tavşana kaç tazıya tut” oyunu oynanmasın. Diğeri ise; terör örgütleri arasında ayrım yapılamayacağı, esasen PYD ve DAEŞ terör örgütlerinin birbirini besleyen bir mekanizmayla çalıştıkları, PYD’yi meşrulaştırmak için DAEŞ’in varlığına ihtiyaç duyulmasının “tavşana kaç tazıya tut“ oyunu olduğunu görmek isteyenlere göstermiş, duymak isteyenlere duyurmuştur.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp