Top
Hüseyin Besli

Hüseyin Besli

atifhuseyin@gmail.com

30/04/2015

Alamut'tan Çağlayan'a ılıman İslam'dan Şia radikalizmine

1. Tarihi rivayetlerin söylediğine göre; Hasan Sabbah'ın fedaileri yeterli miktarda afyon (haşhaş) aldıktan sonra, cennete uçuyormuşçasına Alamut Kalesi'nin burçlarından kendilerini boşluğa bırakıyorlar, cennete gitmek yerine keskin kayalarda parçalanıyorlardı. Kuşkusuz Hasan Sabbah fedailerini yetiştirmek için onlara sadece afyon vermiyordu. Onların tamamı dini eğitim ve telkinler alıyor, psikolojik hazırlığa tabi tutuluyor, güçlü bir aidiyet duygusuyla mücehhez kılınıyordu. Ama son kertede tetikçilik yapmak, terör estirmek, insanları öldürmek, toplulukları yıldırmak ve nihayet kendinin de yok oluşuna sebep olacak eylemleri gerçekleştirecek tipler için afyona başvuruluyordu. Çağlayan Adliye Sarayı ile Alamut Kalesi arasında fiziki benzerlikler bulamayız kuşkusuz. Ama geçtiğimiz hafta yaşadığımız adli olaylara karışan hakimler çok rahatlıkla Alamut Kalesi'nin burçlarından atlayan fedailere benzetilebilir. Söz konusu yargıçlar da bir dizi dini eğitim ve telkinden geçmiş olabilirler. Onların denekliğinde çeşit çeşit psikolojik deneyler yapılmış da olabilir. Himmet, hizmet, mehdi-mesih, fırka-i naciye bağlamında aidiyet bilinci en üst noktaya da taşınmış olabilir. Ama yetmez. O yargıçların Çağlayan Sarayı'nın odalarında ve koridorlarında dolaşabilmeleri ve söz konusu kararların altına imza atabilmeleri için afyona eş bir şeylere maruz kalmaları söz konusu olmalı. Yoksa her izahat eksik kalır. 2. Bakmayın Fethullah Gülen örgütünün sureta İran düşmanlığı yaptığına. Daha önce bu sütunda bizim, başka yerlerde başka arkadaşların da ortaya koyduğu gibi, Gülen örgütü hareket dinamiklerini büyük ölçüde Şia'dan almaktadır. Gel de adliye meselesi vesilesiyle Şia'yı bir kez daha hatırlama. Hani her Şii’nin göğsünü kabartarak söylediği bir şey vardır: "Bizim için her gün Aşura, her yer Kerbela'dır." Yani her mekan ve her şartta teyakkuz halinde olma, intikam almanın imkanlarını kullanma, Aşura ve Kerbela çerçevesinin dışında kalan her unsurla bitimsiz mücadele hali. Anlaşılan Çağlayan Sarayı'ndaki yargıçlar da; benzer bir psikolojinin derinliklerinden güç almaktadırlar. 3. Aslında bu tür örnekler sadece İslam tarihinde gerçekleşmiş değildir. Geçmiş zamanlarda diğer dinler ve inanışlarda da; modern toplumun en beklenmedik katmanlarında da benzer oluşumlara rastlamak her zaman mümkündür. Biz işin bu tarafını, bu konuda Türkiye'de herkesten fazla kafa yormuş Haşmet Babaoğlu'na bırakalım: Bırakalım da; insanın, insanlıktan istifa etmesine kadar gittiği bu süreç hakkında daha derin, daha soğukkanlı, daha kapsayıcı, daha anlaşılır okumalarda ve araştırmalarda bulunmak durumundayız. Aksi halde insanın insanlığa düşmanlığı sürgit devam eder durur.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp