Top
Hüseyin Besli

Hüseyin Besli

atifhuseyin@gmail.com

14/05/2015

Kâbe’de kaykay yapan gençler

1

Rüya mıydı, hayal miydi, gerçek mi pek önemli değil. Kâbe’nin hemen karşısında mağrur ve malum otel külliyatı; Zemzem Kule. Kule’nin ana kapısından Kâbe’ye doğru 100-150 metrelik bir yol var, beyaz mermer kaplı ve eğimli. Yolun hemen başında umre hazırlığında, yarı ihramlı 10-15 kişilik genç, belli ki varlıklı aile çocuklarından oluşan bir erkek grubu. Ama diğer umrecilerden farklı bir yanları var. Haram, kurban gerekir endişesi taşımadan birbirleriyle şakalaşmada, birbirlerini itmekte, kovalamada. Sonra içlerinden bir grup hızla koşup, güneşin kızdırdığı beyaz zemin üzerinde kaykaya başlamaz mı? Bir-ikisi hızlarını alamayıp tekrar yolun başına çıkıp tekrar kaymayı denemekte… Öte tarafta ancak tekerlekli sandalyeyle hareket edebilen yaşlı insanlar ve onların refakatçileri. Bir an düşünün, ben öyle yaptım ister istemez; Hangi grup Kâbe’ye daha çok yakışıyor diye. Bu sorunun pek haklı ve gerçekçi bir soru olmadığının farkındayım. Çünkü her iki grup da o anda Kâbe’de bulunan umreciler içinde uç gruplar ve azınlıktalar. Büyük grup bir dünya özeti. Dünyanın bütün yüzleri, renkleri, şekilleri orada iç içe harmanlanmış durumda. Her çeşit sosyolojiye ve psikolojiye sahip, kimileri Zemzem Kule’nin itibarlı odalarında mescitteki imama uyarak namaz kılarken, kimileri de, belli ki kısıtlı imkânlarla gelmişler Allah’ın Evi’ni ziyarete; yol uzun, gidip gelmek meşakkatli ve masraflı olduğu için sabah namazı girdikleri mescidi yatsı namazından sonra terk etmekte. Biliyorum da, malum her umreci grubun başında bir hoca efendi vardır ve maiyetindekilere rehberlik etmenin yanında vaz-u nasihatte bulunur. Daha çok insanlara nasıl olmaları gerektiğini tekrarlayıp dururlar bıkıp usanmadan; İslam tarihindeki kimi insanları ve uygulamalarını örnekleyerek. Farzı mahal, eğer yukarıdaki iki gruptan birine benzemeyi öğütleseler hangisini tercih ederlerdi acaba? Takılınca sormadan duramıyor insan. 2 Tamam uçlarda dolaşmayalım. Sayıları kaç bin, hatta milyon olursa olsun umrecilerin ortak bir özelliğinden bahsedebiliriz pekâlâ, Siyahı-beyazı, zengini-fakiri, doğulusu-batılısı, kuzeyli-güneyli, genç-yaşlı, kadın-erkek, bütün umrecilerin sahip olduğu ortak bir özellik var; hepsi akıllı telefon sahibi (olmayanlar o kadar azınlıktalar ki fark edilmiyorlar bile). İster Kâbe’nin dibinde, Hacer-ül Esved’in yanı başında; ister bir kilometre uzağında herkes akıllı telefonlarıyla durmadan karşı tarafı ve/veya kendi tarafını görüntülemekte, (selfie mi diyorlardı ona) ortamdaki sesleri kaydetmekte. Başlarken rüya ve hayal olabileceğini de söylemiştik ya; bir an, bir kez daha düşünelim. Allah’ın Resul’ü, bu günde yaşasaydı; Namaz vakitlerinin haricindeki zamanını, Allah’ın Evi’ni ziyaret etmek, Allah’a ve Resul’üne saygı sunmak için toplanmış insanlarla selfie çekerek mi geçirirdi; Yoksa o insanlara başka şeyler anlatır, başka önceliklere mi yönlendirirdi? İçinizden bazılarının bu soruyu da anlamsız bulup, dudak büktüğünü görür gibiyim. Ama ben sorumda ısrarcıyım. Peygamberimiz bugün yaşasaydı; Akıllı telefonlarımız için bize nasıl bir nasihatte bulunurdu? Gerçekten merak etmeye değmez mi?

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp