Top
Hüseyin Besli

Hüseyin Besli

atifhuseyin@gmail.com

03/07/2014

Mecburen cumhurbaşkanı

1 1 Temmuz 2014 günü AK Parti cumhurbaşkanlığı adayını açıkladı. Beklendiği gibi; R. Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı adayı. Türkiye’de bugünden 10 Ağustos’a çok büyük olaylar olmaz, sosyal ve siyasal hayatta çalkantılar yaşamaz isek Tayyip Erdoğan Türkiye Cumhuriyeti’nin 12. Cumhurbaşkanı olacak gibi, şimdiden öyle görünüyor. Tayyip Erdoğan geldiği noktada cumhurbaşkanlığına mecburdur başka türlü davranma şansı ve ihtimali kalmamıştır. Mecburdur, AK Parti’nin kuruluşunda tüzüklerine dercettikleri üç dönem şartı gereği milletvekilliğine, dolayısıyla Başbakanlığa veda etmesi gerekir. Oysa ne Tayyip Erdoğan siyasetten elini eteğini çekecek konumda ve psikolojidedir ne de Türkiye Erdoğan’dan vazgeçme lüksüne sahiptir. Bu nedenle Cumhurbaşkanlığı mecburiyettir. İkincisi ve asıl önemlisi; Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığını yaptığı AK Parti iktidarı 12 yıllık süre içinde öylesine büyük başarılara imza attı ki, her başarı öyküsünden sonra parti, daha da önemlisi lider olarak Erdoğan çıtayı hep yükseltti. Üst üste seçim kazandı, siyaset çıtası yükseldi. Reformlar, devrimler yaptı demokratik çıta yükseldi. Dev yatırımlar yaptı ekonomik çıta yukarı fırladı. Geldiğimiz noktada Erdoğan’ın artık bu skala içinde yeri kalmadı. Mecburen bir üst konuma geçmekle karşı karşıya kaldı. İstemese de (öyle bir şey yok tabii) o artık Türkiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanıdır. Hayırlı olsun.

2 Adaylık tanıtım toplantısını baştan sona izledim. Kişisel olarak beni ‘görkemli’ toplantılar, şovlar, devasa, mükemmel ve de bariyerlerle bölünmüş salonlar ürkütür. ATO salonundaki organizasyon ve kalabalık başkaları için çok önemli olabilir. Bana pek bir şey söylemiyor. Dünkü toplantı ve salon yerine, Tayyip Erdoğan’ın cezası kesinleştiğinde İstanbul Büyükşehir Belediye binasında yapılan ve ‘hiç özel çağrılı’ olmadan bütün İstanbul’un katıldığı toplantı daha çok tercihimdir. O toplantının bütününün içinden çekip çıkararak sizlerin de dikkatine sunmak istediğim şey bir ‘dil’ meselesi. Erdoğan, adaylığının açıklanmasından sonra yaptığı bir anlamıyla teşekkür, bir anlamıyla hayat mizanı sayılacak konuşmasının daha ilk girişinde ‘ben’ değil ‘biz’ vurgusu yaptı haklı olarak. Konuşmanın tamamının dili de buna uygundu. Ancak, M. Ali Şahin’in Erdoğan’ın ismini takdiminden sonra gösterilen bir video var ki, o filmin dili ile Erdoğan’ın konuşması nasıl bir araya geldi anlamadım. Fotoğraflar, anılar ve anekdotlarla Erdoğan’ın kısa hayatını anlatma iddiasındaki filmi izlerken hem şaşırmamak, hem üzülmemek elde değil. Şaşırmak gerekiyor, bunca işleri Erdoğan tek başına, bir başına nasıl başarmış? Üzülmek gerekiyor, Erdoğan hep bu kadar yalnız mıymış?

3 Asıl söylenmesi gereken; ATO Konferans Salonu’nda bizlere hitap eden adama baktım. Baktım, dinledim, geçmişe uzanıp geldim defalarca... Baktım O hâlâ delikanlı. “Yakasına taktığı kırmızı bir gül gibi taşıyor delikanlılığı, kendisine yakıştırıyor.”

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp