Top
14/05/2015

Dayanılır acı değildi o

Dünkü yazımda “Kenan Evren” denilince aklıma ilk gelenleri yazmıştım. Tarihe not düşmek adına bir de “cop sokma” olayından bahsetmiştim.

Olay kamuoyunda fazlaca bilinmiyordu. Sadece Yaşar Okuyan, genel olarak değinmiş, “12 Eylül sonrası ırzına geçilen ülkücü gençler var” demişti. Sol, benzeri olayları sürekli olarak gündeme getirdi ve üzerine gitti; mücadelesini de verdi. Ama ülkücü kesim adeta üzerini örttü, unutulmaya bıraktı. Cezaevlerinde işkenceyle hayatını kaybedenler ve sakat kalanlar çok dillendirilmedi. Nedense o ağır işkenceler mesele edilip mücadelesi verilmedi. Sadece birkaç isim çıktı. Kendi mücadelesini verdi. O dönemde işkenceler sonucu erkekliklerini kaybedenler, bu yüzden çocuk sahibi olamayanlar davalar açtılar. Ancak, tek başlarına kaldılar, destek göremediler. Ve o acıları yaşayan iki kadın, yine bireysel bir eyleme imza attı; önceki gün Evren’in cenaze töreninde “Hakkımızı helal etmiyoruz” diye bağırdı. Onlar, dünkü yazımda bahsettiğim “cop sokma” olayının acılarını yaşayanlardı. Yazımı yazarken, onların cenaze törenine katılıp, haykıracaklarını bilmiyordum… Olayı duyduğum gün için “hayatımın en kötü günlerinden biri” değerlendirmesini yapmıştım. Bir de onları düşündüm! Karşı karşıya kaldıkları acı dayanılır gibi değildi. Istırap ve öfkelerini 30 küsur yıl içlerinde sakladılar ve Evren’in cenaze törenine gidip haykırdılar: -Haklarımız haram olsun… * * * Gelişmeler üzerine olayı tekrar ve daha geniş bir şekilde hatırlatmakta fayda var. 12 Eylül Darbesi’nin ardından açılan 587 sanıklı MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası devam ediyordu. Davanın bir numaralı sanığı ise Alparslan Türkeş’ti. O günlerde duruşmaları gazeteci olarak takip ediyordum… Şartlar öylesine ağırdı ki, “sanıkların” neredeyse hareket etmeleri ve sağa sola bakmaları bile yasaktı. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının sırf benimle selamlaştı diye jandarmalar tarafından itilip katılarak salonun dışına çıkarılmalarını unutamam. O günlere ait unutamadıklarım o kadar çok ki… Sorgu sırası gelen her genç, kendisine yapılan işkencelerden bahsediyordu. Üstelik anlatılanlar dayanılacak gibi değildi. Tek kelimeyle iğrençti. Bir duruşma sırasında Yahya Günaşan kendini kaybetti. Sıraların üzerine çıkarak bağırmaya başladı: -Yeter artık, dün işkence bugün de hep cop, hep cop… Tabii coplanarak dışarı çıkarıldı. Ve önceki gün protesto gösterisi yapan bayanlardan birinin eşi, diğerinin de babası olan “sanığın” sorgusu başladı. Önce, kendisine yapılan işkenceleri anlattı. Harbiye’deki insanlık dışı işkenceler sonucu neredeyse vücudunda kırılmadık kemik kalmamıştı. Sonra hıçkırıklara boğuldu… Dün gibi hatırlıyorum; dudaklarından “Hayatım taşıyamayacağım bir yük haline geldi” cümlesi döküldü. Ve aynen şunları söyledi: -Bana, “Sen erkekliğinden oldunama seni zevkten mahrum etmeyeceğiz” dediler; cop soktular. Salondan “Allahsızlaaaar” nidaları yükseldi. Tutuklu gençler ayağa kalkıp olayı protesto ettiler. Dinleyiciler Duruşma Hakimi Albay Vural Özenirler’in bulunduğu kürsüye doğru hamle yaptılar. Mahkeme heyeti kaçtı, coplar inip kalkmaya başladı. Salon tekme tokat boşaltıldı. Hatta o hengamede tutuklu sanıklardan bazıları dinleyicilerle birlikte dışarı atıldı. Onların arasında MHP eski Çorum Milletvekili Mehmet Irmak da vardı. İstese elini kolunu sallayarak kaçabilirdi. * * * Allah kimseye vermesin, kimseye yaşatmasın. “Bana cop soktular” diyen o gencin eşinin orada yaşadığı acı ve ıstırabı düşünebiliyor musunuz? Belli ki o acıyı otuz küsur yıl unutmamış. Önceki gün kızıyla birlikte cenaze törenine gitti ve son derece masum bir tepki sergiledi. Yüz binlerin, milyonların duygularına tercüman oldu. Kenan Evren için “hakkımı helal etmiyorum” diye bağırdı. Ben onları çok iyi anlıyorum. O günü ve o günleri yaşadım çünkü. Anlayamayanları da onlar gibi Allah’a havale ediyorum!

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları