Top
13/05/2015

Kenan Evren denince...

Türkiye Cumhuriyeti’nin Devlet Başkanıydı, Cumhurbaşkanıydı, Milli Güvenlik Konseyi Başkanıydı, Genelkurmay Başkanıydı, vesaire, vesaire…

Yani, bir dönemin en kudretli ismiydi! Gerçi hakkındaki mahkeme kararı kesinleşmedi ama rütbeleri sökülerek er statüsüne düşürülmüş olarak dün toprağa verildi. Nereden nereye!.. Ben de profesyonel gazeteciliğe Evren döneminde başlamıştım. Ankara’daki temaslarını ve yurt gezilerini az takip etmedim. Düşündüm, “acaba hakkında ne yazabilirim” diye! İnanın, zihnimde olumlu tek bir tablo canlanmadı. * * * “Kenan Evren” denilince aklıma ilk gelenler şunlar… Sözde demokrasiye geçiş için adımlar atılmıştı ama 12 Eylül 1980 darbesinin izleri sürüyordu. O sıralar Akajans’ta çalışıyordum ve askerlik görevini yapmak için harekete geçtim. Kısa dönem erlik yeni başlamıştı ve ben de bir an önce geri dönebilmek için 8 aylık kısa dönem er uygulamasını seçtim. İyi ki de öyle yapmışım. Acemi eğitimimi Amasya Eryatağı’nda bitirmiş ve “onbaşı” olma hakkını kazanmıştım ki, hepimizi tadat alanında topladılar. Bazı isimler okunuyor ve okunan isimler alanın ortasına çağrılıyordu. O 8-10 kişinin içinde ben de vardım. Sonradan öğrendim ki biz “sakıncalı”ymışız! Sakıncam neydi biliyor musunuz? Kanunlar çerçevesinde kurulan yasal bir derneğin yöneticisi olmaktı. Onbaşılık hakkımı elimden aldılar, silah vermediler ve Ağrı’ya sürdüler. Çaresiz gittim. Yer göstermediler, yatak vermediler. Eksi 10-15 derece soğukta geceleri betonun üzerinde yatmak zorunda kaldım. Allah’tan oraya daha önce sürülen ve benim gibi “sakıncalı” olan Affan Osman Güngör yatağını paylaştı da o işkenceden kurtuldum. Affan’ı tanıyınca çok şanslı olduğumu da öğrendim. Çünkü o yedek subaylığı tercih etmiş ve o sırada rütbesi sökülmüştü. Ben 8 ayla kurtardım, Affan 20 aydan fazla orada kaldı. * * * O dönemde “gazetecilik” yaptığımdan söz ediyordum ya… Ankara Mamak Askeri Mahkemesi’nde MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası devam ediyordu. Sorgu sırası gelen kendisine yapılan işkencelerden bahsediyordu… O gün, Y.D’nin sorgusu yapılıyordu. Önce uğradığı ağır işkencelerden bahsetti. Sonra hıçkırarak ağlamaya başladı. Duruşma Hakimi Vural Özenirler araya girdi: -İstersen sorguya sonra devam edelim. “Hayır” diyen Y.D’nin hıçkırıklar arasında dudaklarından şu sözler döküldü: -Bana “Sen erkekliğinden oldun ama seni zevkten mahrum etmeyeceğiz” dediler. Bana cop soktular! O gün hayatımın en kötü günlerinden birini yaşadım. Dinleyiciler sırasındaki ailesinin feryatları ve sanıklar arasından yükselen “Allahsızlar” nidaları, halen kulaklarımdadır. * * * Darbe yönetimi, cezaevlerinde “karıştır-barıştır” politikası uyguluyordu. Solcularla-Ülkücüler aynı koğuşlarda yatırılıyordu. Bir gün alışılmamış şekilde bütün tutuklulara kola dağıtıldı. Cezaevlerindeki gençler buna hiçbir anlam veremediler. Sonradan sebep anlaşıldı. Cezaevi yönetimi “kutlama” yapıyordu. Çünkü o sabah Ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu ile Devrimci Erdal Eren asılarak idam edilmişti. İğrenç bir anons koğuşlarda yankılandı: -Afiyet olsun, arkadaşlarınızı astık, afiyet olsun… O gün Mamak’ta Solcu ve Ülkücü gençler, birbirlerine sarılarak hıçkırıklarla ağladılar. * * * Sadece bu kadar mı?.. Değil tabii. Kenan Evren denince, benim aklıma cezaevlerinde işkenceyle öldürülen gençler, sakat kalanlar ve ağır işkenceler sonucu erkekliklerini tamamen kaybedenler ya da çocuk sahibi olamayanlar da geliyor!.. Evet, haklısınız; ölünün arkasından yazılacak bir yazı olmadı bu! Üstelik ben hiç böyle bir yazı da yazmadım. Ama ne yapayım, aklıma bunlar geliyor; dağarcığımda başka bir şey yok ki…

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları