Top
Ragıp Karadayı

Ragıp Karadayı

ragip.karadayi.ihlas@gmail.com

03/03/2023

"Bekle bizi yeni evim, İnşallah bir daha fenalık geçirmem!.."

Doktor Nefise “Umumiyetle insanlar mesut oldukları hadiseleri kafalarına takmıyorlar. Bilhassa sinirlendikleri ve üzüldükleri şeyleri düşünme eğilimindedirler. Kafaya takılan işlerde bir yarım kalmışlık, bir söylenememişlik de vardır…” derdi. Anneciğimin bu hâline ne kadar da uyuyordu bu tarif…

     ***

Toprağın üstünde ne olduğunu görüyoruz, şüphesiz altında da bir başka âlem vardı da bize meçhuldü. Yaşadığımız bu dünya hayatı pek narin, oldukça kırılgandı. Kesin cahili olduğumuz ve hiçbir zaman da tam bilemeyeceğimiz, idrak etmede zorlanacağımız nice tehlikelere sonuna kadar açık ve müdafaasızdı bu etten kemikten müteşekkil fâni varlığımız... Hayatla ölüm arasındaki zamanın uzunluğu da sadece bir “an” kadarmış da o hakikati bir türlü kabullenemiyorduk.

İki kıtayı birbirine bağlayan dünyanın incisi, tarihî ve coğrafî güzellikleriyle meşhur bir şehirde, yeşil ve maviyle sarmaş dolaş Boğaz’ın kıyısında insan olmak... Bir nokta kadar küçülüp kalmak demekti bence... Kendinin bir hiç olduğunun idrakini yaşamak demekti… Etrafa vuran her rüzgârda sağa sola savrulmak… Güzelliklerden çok, gözün ve özün birlikte farkına vardığı bu tefekkür ve his deryasında üşümek demekti. Üşümek ve fakat sabretmek mühimdi... Sonra kendine gelip, baharın, yazın kıymetini bilmek… Şükretmek demekti… Hakikaten paha biçilmez bir nimetti bu, inanın öyleydi…

Taksi evimize doğru yol alırken sıkı sıkıya elini tuttuğum anneciğimi konuşturmadan çevreyi seyrettiriyordum. İçimden de “Rabbim, öyle güzellikler ver ki bu güzel şehrimize ve içindekilere; geceleri yıldızlar yere inmiş olsun, insanımızı sarıp sarmalasın, gündüzleri her renkten düğün alayı gibi coşsun, yaşayanlar huzur bulsun, iliklerine kadar sevsin, sevilsinler... Ne zaman ve hangi şartlarda olunursa olunsun bakmaktan hiç bıkılmasın, nihayetsiz güzelliğiyle gözlerimiz kamaşsın, engin gönüllerimiz lekesiz, süt gibi ak pâk, bulutlar kadar bembeyaz, rahmetler kadar tertemiz olsun, kalplerimiz huzur ve saadetle dolsun, taşsın…” diye duâ ediyordum hep.

Evde bizi zor saatler bekliyordu. Hem anneciğimden işiteceklerim hem de Tanju’nun tutum ve davranışlarından dolayı nihayet bulmaz şüphelerime cevap bulmaya çalışacaktım. Onun için de dertlerimiz katlanarak üzerimize üzerimize gelecekti, ben de gardımı ona göre alıyordum…

Bekle bizi yeni evim. İnşallah bir daha fenalık geçirmem!

İnsanlık pesimist, egoist, haris ve bencillik havuzuna doldurduğu suyun içinde debelenip çırpınırken, yükselen nidalarına kulak vermek mecburiyetinde kalıp seyrediyor ve "neredeeen… nereye geldik" demekten alamıyordum kendimi.

Bütün kemiklerim, oldu un ufak.

Daha kırılacak, parçam kalmadı!

Yitik umutlarda, sökmedi şafak.

Başta yolunacak perçem kalmadı!

 

Pazar bulamadım yükümü satam!

Kimi suçlayayım benimdir hatam.

Nasip olacak mı yan gelip yatam.

Daha dolunacak hurcum kalmadı!

 

Gelişin başkaydı gidişin başka.

Bir defa görünce tutuldum aşka!

Bu bir sevda değil sanki bambaşka!

Karıp karılacak harcım kalmadı!

 

Ziyan olan günler saymakla bitmez,

Öyle sevdadır ki ömürler yetmez.

Artırdıkça artar asla eksilmez.

Daha verilecek borcum kalmadı!

 

Hoca'ya bakınca anlarsın onu,

Elbet pişmanlıktır hatanın sonu,

Hesaplar görülür bu ayrı konu,

Verip kurtaracak bir can kalmadı!

DEVAMI YARIN

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp