Top
Prof. Dr. Çağrı Erhan

Prof. Dr. Çağrı Erhan

cagrierhan@yahoo.com

31/07/2022

Tahıl Koridorunun geleceği...

Türkiye’nin başarılarını görmezden gelen Batı basını bile bu kez takdir etti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gayretleri netice verdi. Tahıl Koridorunun açılması için gerekli anlaşma Rusya Federasyonu ile Ukrayna arasına İstanbul’da imzalandı. Bundan bir hafta sonra da yine İstanbul’da Müşterek Koordinasyon Merkezi açıldı. Siz bu satırları okurken belki de ilk sevkiyat başlamış olacak...

Tahıl Koridorunun açılması sayesinde, zaten Covid-19 sebebiyle iki yıldır artan ama Ukrayna savaşının başlamasından sonra zirveye tırmanan gıda fiyatlarında bir gerileme hedefleniyor. Esasen Rusya ve Ukrayna’nın tahıl üretimi dünya rekoltesinin %15’i kadar. Bu ürünlerin ticareti içindeki payları da %29 seviyesinde. Fakat Afrika’daki birçok ülke tahılının neredeyse tamamını bu iki ülkeden karşılıyor. Şayet Tahıl Koridoru başarılı şekilde çalışmazsa, milyonlarca insan açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalmaya devam edecek. Tahılın yanı sıra, zirai üretimin yapılabilmesi için hayati önem taşıyan gübre de bu koridor sayesinde ihtiyaç duyulan alanlara taşınabilecek.

İşlerin yolunda gideceği ve planlandığı gibi Ukrayna ve Rusya’nın ürünlerini dünyaya problemsiz satabilecekleri farz edilirse, mevcut mekanizma iki ülke arasında ateşkes masasının yeniden kurulmasını kolaylaştıracaktır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve ilgili bakanların yaptıkları açıklamalarda altını çizdikleri en önemli husus Türkiye’nin, bu iki komşusu arasındaki çatışmanın bir an önce sona ermesi için her türlü gayreti göstermeye devam edeceği yönündedir. Tahıl koridoru başarılı olursa, önce insani ateşkes, ardından da kalıcı ateşkes ve barış görüşmelerinin yapılabilmesi mümkün olabilir.

Diğer taraftan, sürecin son derece hassas olduğu ve her an sekteye uğrayabileceği akıldan çıkarılmamalıdır.

Koridorun açılmasını şüpheyle karşılayan, hatta yukarıda yazdığım gibi “bunun kapsamlı bir ateşkes için öncü” olmasını istemeyenler mevcuttur. Nitekim ABD Ukrayna tahılının kara yoluyla taşınması için bir “B planı” geliştirmekte olduğunu açıkladı. Bu “B planının” geliştirenlerin asıl hedefi, ileride yaşanabilecek problemlere şimdiden tedbir almak değil şüphesiz. B Planının mimarları, Rusya ile Ukrayna arasında herhangi bir konuda, hele Türkiye’nin ara buluculuğunda bir iş birliğinin olmasını katiyen istemiyorlar.

Ortada bir de “ironik durum” var. Ukraynalılar, tahıl satışından elde edecekleri yaklaşık 22 milyar dolar ile silah satın alacaklarını ve böylece kendileri için aylık maliyeti 3 milyar doları bulan savaşı finanse edeceklerini dillendiriyorlar. İroni de burada başlıyor. Rusya’nın dünyaya gıda satmaya ihtiyacı yok. Merkez Bankası rezervleri, savaşın başlamasından bu yana en yüksek seviyeye çıktı. Satış esas Ukrayna’nın işine yarayacak. Şayet Ukrayna buradan elde edeceği gelirle silah alıp, Rusya’ya direnmeyi sürdürecekse, Moskova buna ne kadar müsaade eder?

Konuyu bir adım öteye taşıyarak, tahıl satışından elde ettikleri paralarla ordusunu takviye edecek olan Ukrayna’nın, sonbahara doğru Kırım’a yoğun bir karşı saldırı başlatacağını ifade eden askerî uzmanlar da var. Bu yorumları ihtiva eden raporlar Putin ve Şoygu’nun önüne gidiyor ve onlarca ciddiye alınıyorsa, Tahıl Koridorunun akıbeti parlak olmayabilir.

Diğer taraftan nakliye gemilerinin güvenliğinin temin edilmesi en önemli öncelik olmayı sürdürüyor. Rusya’nın ve Ukrayna’nın yanında çatışmaya giren ama doğrudan bu devletlerin askerî komuta mimarisi içinde yer almayan paramiliter güçlerin varlığını herkes biliyor. En büyük tehdit kaynağı da bunlar. İki devlet arasında anlaşma imzalanmışken, orduların nakliye gemilerine ya da limanlara planlı bir saldırıya girişme ihtimalini çok düşük görüyorum. Fakat paramiliter gruplar için aynı şeyi söyleyemeyiz. Tahıl anlaşmasından rahatsız olan Rusya ya da Ukrayna içindeki kesimler kadar üçüncü devletlerin de yönlendirmesiyle, kontrol dışı bu silahlı gruplardan tahıl koridoruna sabotaj saldırıları gerçekleştirilebilir. Bunu önlemek ancak Rusya ve Ukrayna arasında iş birliğiyle mümkün olur. Savaşan iki devletin böyle bir konuda iş birliği yapmalarını beklemek fazlasıyla iyimserlik olur.

Hem salgın hem de Ukrayna savaşı sırasında bir kez daha öğrendik ki, enerjiden çok daha önemli kaynak, tüm insanlık için gıdadır. Bugün yaşanana benzer krizler, tarım politikalarındaki yetersizlikler, küresel tarım şirketlerinin kötü niyetli tutumları, dünya nüfus artışı ve küresel ısınma gibi sebeplerle önümüzdeki yıllarda daha da derin yaşanabilecektir.

Türkiye gibi tarım ve hayvancılık potansiyeli son derece yüksek bir ülkenin gıda krizinden ders çıkararak, net gıda ithalatçısı değil, ihracatçısı olabilecek adımlarını hızlandırması gerekir. Artık ipliği pazara çıkmış liberal ekonominin ilkeleri ne kadar aksini söylese de, söz konusu olan vatandaşlarının gıdasıysa Ankara, devletin ortak olduğu çok güçlü ve modern tarım şirketleri kurarak bu alanı yeniden imar etmelidir. Bir düşünün: Devlet olmasa THY Türkiye’nin dünya markası olabilir miydi? Ya da Ankara ağırlığını koymasa gelecekteki gurur kaynağımız olmaya aday TOGG doğabilir miydi? Savunma sanayimiz devlet olmadan böyle yükseğe tırmanabilir miydi? Gıda bunlar kadar stratejik bir alandır.

Umarım bugün yaşamakta olduğumuz Tahıl Koridoru tecrübemiz ileride başkalarının buğdayının ve gübresinin değil, kendi ürünlerimizin “dünya piyasalarında kaçtan gittiğini” konuşacağımız ortamı inşa edecek bir tarımsal silkinmeye de vesile olur.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp