Yağmur yağmış, günlerdir İstanbul’u boğan nem kalkmış… Taraftar hafta içi olmasına rağmen Kadıköy’e akmış. Ligde zirvede, Avrupa’da grupların eşiğinde olan Fenerbahçe şaha kalkmasa ayıp olurdu. İlk maçın 2-0’lık avantajına rağmen, “Hiçbir şey garanti değil” açıklaması yapan Jorge Jesus, yine de rotasyondan geri kalmamış, üstelik yepyeni bir savunma hattı oluşturmuştu. Hem de defansın zayıf halkaları olarak görülen Lemos ile Henrique’den...

Ne goldü ama

Ama ne önemi vardı ki. Rakip Austria Wien evindeki kadar zayıf, Kadıköy’deki Fenerbahçe on kaplan gücündeydi. Ortada İsmal ile Crespo nefes aldırmıyordu. Kanatlardaki Osayi ve Alioski, Kanarya’yı yırtıcı bir kuş gibi uçuruyordu. Sarı lacivertlilerin her atağı gol kokuyor, Austria ancak cansiperane savunuyordu. Sağdan, soldan ortalarla, göbekten şutlarla, ceza sahasına çalımlarla kaleyi yoklayan Fenerbahçe’de perdeyi açan İsmail oldu. Ayaktan füze kıvamında çıkan, rakibe çarpıp havan topuna dönüşen meşin yuvarlak, kalecinin üzerinden aşarak jeneriklik br gole dönüştü.

Bir iki üç yetmez…

İlk yarının sonlarında seri korner atışlarıyla rakibini boğan Fenerbahçe, sakatlıktan yeni çıkan İrfan Can’la farkı açtı. Austria son saniye golüyle soyunma odasına umutlu mu gitti anlamadık, zira Kadıköy’de kimse bu durumu umursamadı bile. Ki sahaya geri dönen takım hiç de haksız olmadığımızı gösterdi. İrfan’ın klas vuruşu trbünleri bir kez daha coştururken, gardı düşen Austria’yı buluştuğu ilk topta “En güzel golü ben atarım” vuruşu yapan Mert Hakan nakavt ett. Trbünler Jorge Jesus sesleriyle inlerken, Fenerbahçe elinde valiz gruplara doğru yola düşmüştü bile.

MAÇIN ADAMI: İrfan Can Kahveci