Top
M. Said Arvas

M. Said Arvas

msarvas@ihlas.net.tr

15/11/2012

Hicretle kavuşulan nimetler

Bugün Muharrem ayının ilk günüdür. Bu mübarek ay Hicri senenin birinci ayıdır. Böylece 1433 yılını geride bırakıp 1434 yılına girmiş bulunmaktayız. Muharrem ayı Kur'an-ı kerimde kıymet verilen dört aydan biridir. Aşure günü ve gecesi de bu ayın içindedir. Nasip olursa haftaya Aşure gününün faziletini yazmaya gayret edeceğiz... Bu ayda oruç tutmak çok sevaptır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: "Ramazan orucundan sonra en faziletli oruç, Muharrem ayında tutulan oruçtur. Farz namazlarından sonra en faziletli namaz, gece kılınan (teheccüd) namazdır." Hicretten önce Müslümanlar büyük sıkıntı içinde idiler. Suçları Allahın varlığına birliğine Efendimizin onun kulu ve elçisi olduğuna inanmaktı. Müminlerin bazısı şehid edildi. Ammar bin Yasir'in annesi ve babası gibi... Zulüm, yabani hayvanlara rahmet okutturacak kadar fazlaydı. Bilâli Habeşi'ye (radıyallahü anh) yapılan eza ve cefayı hepiniz biliyorsunuz. Dayanılacak gibi değildi, inananların iki defa Habeşistan'a hicret etmelerine izin çıktı... "HÜZÜN YILI" 619 yılında Müslümanlar iki büyük acı yaşadılar. Sevgili Peygamberimizin amcası Ebû Talib vefat etti ki Mekke'deki hâmisi idi. Üç gün sonra da ilk mü'mine, Hatice Validemiz (radıyallahü anha) rahmet-i rahmana kavuştu. Hazret-i Hatice en zor günlerinde Server-i Kâinatın yanında durmuş, malını mülkünü Allah yolunda sarf etmişti. Çocuklarının annesiydi. Bu seneye "Senetül Hüzn" (üzüntülü sene) denildi. Beklendiği gibi de oldu, Ebû Talib'in vefatından sonra müşrikler Resul-i Erkeme daha fazla eziyet etmeye başladılar. Mü'minlere sıkıntı vermekte âdeta birbirleri ile yarış halindeydiler. Zulüm ve işkencelere rağmen Kur'an-ı kerimin beşer kelâmı olamayacağını düşünerek iman edenlerin sayısı arttı. Bir taraftan da Medine-i Münevvere'ye hicret başladı. Bu da kâfirleri çok endişelendirdi. İslâmiyet artık Mekke-i Mükerremeden taşmış, müşriklerin korktukları başlarına gelmişti!.. Eshab-ı kiramın çoğu hicret etmişti, Ebû Bekir de (radıyallahü anh) hicrete hazırlanmıştı ama izin çıkmadı. Peygamberimiz aleyhisselâm ona; "Sabret" buyurdular, "Allahü teâlâ sana bir yol arkadaşı nasip eder!" Medine'deki müminleri bir tehdit olarak gören Kureyşliler toplandılar, dediler ki: "İslam dininin yayılmasına mani olamadık, artık tek çaremiz kaldı; O'nu öldürmek!.." Hane-i saadetin etrafını sardılar, çıkınca saldıracaklardı. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bir avuç toprakla çıktı, üzerlerine saçtı. Hepsi uyuyakaldılar, aralarından geçip uzaklaştı... Ebû Bekr-i Sıddık'ın evine gittiler, beraber Sevr Dağına doğru yola çıktılar. Böylece "Hicret" başlamış oluyordu. Sevr Mağarasında üç gün üç gece kaldıktan sonra yola devam ettiler... SEVİNÇ GÜNÜ... Önce Kuba köyüne vasıl oldular. Gerek muhacir gerek ensar, Allahın Resulünü büyük bir sevinç ile karşıladı. Orada bir mescid inşa ettiler ve ilk cuma namazı kılındı. Bu mübarek "Hicret" ile Mekke devri kapanmış, Medine-i münevvere devri başlamış oldu. İslâm güneşi uzak ülkeleri de aydınlattı... Eskiden namazlarını gizli saklı kılan müminler, ibadetlerini huzur ile yapıyor, insanları felaha çağırıyorlardı. Efendimiz devlet başkanlarına mektuplar yolluyor, onlara tebliğde bulunuyorlardı. Hicretten sonra İslamiyet bir şehir dini olmaktan çıktı, cihanşümul bir din olduğunu dünyaya duydu, tanıdı. Hicretin üzerinden henüz yarım asır geçmemişti ki zamanın iki süper gücü olan Roma ve İran imparatorluklarını dize getirdiler. Hem de binlerce kilometre yol katettikten sonra... Müminler cihad için gittikleri yerlerde insanları önce imana davet ediyorlardı. İman edenlerle ve etmeyip "cizye vermeye razı olanlarla" vuruşmuyor, onları da koruyup kolluyorlardı. Adildiler, şefkatliydiler, yalan nedir bilmezlerdi, itimat telkin ediyorlardı. Kimseyi kırmıyor üzmüyor insan haklarına değer veriyorlardı. Bu sayede İslamiyet üç kıtaya yayıldı... Rabbimiz Hicri yeni yılımızı bizlere, memleketimize ve bütün Müslümanlar için hayırlara vesile kılsın. Amin...
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları