Sezonun ilk derbisi olarak yorumlanan dün akşamki maçın nasıl geçeceği konusunda genel bir beklenti vardı, o da; çok hareketli, çok pozisyonlu, çok gollü ve çok kaliteli bir derbi… Genel görüşler böyleydi. Ama gelin görün ki, ne ev sahibi Beşiktaş ne de konuk F.Bahçe bu ön tahminlerin yanından bile geçebildi. 

Kim ne oynadı?

Beşiktaş, bundan evvelki maçlarında son bölümleri fiziksel yetersizlik sebebiyle rakiplerine hep teslim ediyordu ama bu defa son topa kadar heyecanından, diriliğinden bir şey kaybetmeden sahada kaldı. Ha ne oynadı diyecek olursanız, hiçbir şey!

F.Bahçe ise son maçlarda şahit olduğumuz bol paslı çıkışlar, rakibe kalesine yakın yerde presler gibi özelliklerini sergilemekten uzaktı. Şimdi bir önemli konu, millî takımlarda bulunan yerli yabancı oyuncular pillerini hafta içinde o maçlarda o tüketmişler, buraya da sanki emeklileri gelmişti.

Hele hele Weghorst ayakta duracak hâli olmayan bir tipti. Ben Beşiktaş Teknik Direktörü Valerien Ismael’in bu oyuncuya maçın tamamında nasıl tahammül ettiğini bir türlü anlayamadım.
F.Bahçe’ye gelince; Valencia boğuşurken tabii ki takımın en ciddi ayakta duran, her türlü katkıyı yapmakta eksik kalmayan oyuncusu Ferdi’ydi. Savunma üçlü gibi dizilirken zaman zaman dörtlüye de dönerek ayakta kalma gayretini gördük.

Hakemi beğendim

Maçın hakeminin oyunu kesmeden, yerde ‘ölüyorum’ pozu kesenlere inanmayışı gerçekten takdir edilecek bir hareketti. Keşke bütün hakemlerimiz bu ağır sakatlık geçiren (!) sahtekârlara inanmasalar.
Maçın kalecileri hemen hemen hiç hata yapmadan takımlarını ayakta tuttular diyebiliriz. Beşiktaş’ın hocası Ismael, neredeyse her kararı protesto ederken F.Bahçe’nin hocası Jesus son dakikalar hariç hiç bu kadar sakin ve sadece oyuna odaklanmış olarak görünmemişti.
Sonuç olarak bu maçı seyredenler vakitlerini ve dikkatlerini boşuna harcamış oldular…

MAÇIN ADAMI: Ferdi ve Josef