Top
Ahmet Demirbas

Ahmet Demirbas

ahmet.demirbas@tg.com.tr

05/08/2016

Sen yeter ki samimi ol!..

Bir kimse samimi bir şekilde, cenâb-ı Hakkın râzı olduğu yolda olmak isteyince, buna Allahü teâlâ, mutlaka râzı olduğu yolu göstereceğini vadetmektedir. 
 
Bugün yeryüzündeki Müslümanlar değişik değişik yollar tutmuşlar, herkes benim düşündüğüm, benim fikrim doğru diyor. Bu kadar yanlış içinde, cenâb-ı Hakkın istediği, râzı olduğu, doğru yolu bulmak gerçekten zor. Ancak, bir kimse samimi bir şekilde, cenâb-ı Hakkın râzı olduğu yolda olmak isteyince, buna Allahü teâlâ, mutlaka râzı olduğu yolu göstereceğini vadetmektedir. 
Büyük İslam âlimi Hüseyin Hilmi Işık Efendi (kuddise sirrûh), cenâb-ı Hakkın râzı olduğu yolu nasıl bulduğunu şöyle anlatır:
"Bizim çocukluğumuzda, orta ve liselerden Kur'ân-ı kerîm ve din dersleri kaldırılmıştı. Hiçbir hocamız din bilgisi vermiyordu. Onları yüksek, olgun tanıyor, çok saygılı olmak istiyordum. Fakat, mukaddesâtıma, dinime saldıranları görünce, hayâl kırıklığına uğruyordum. Küçük aklımla düşünerek, Müslümanlık olarak öğrendiğim bütün bilgilerimi inceliyordum. Hepsinin faydalı, iyi, kıymetli olduğunu görüyor, bunları fedâ edemiyordum... Birkaç sene önce, berâber oruç tuttuğumuz, namaz kıldığımız arkadaşlarım, iftirâlara aldanarak, ibâdetten vazgeçiyorlardı... 1929 senesinde, Askerî Lise'nin son sınıfında, onsekiz yaşında idim. Yatılı okuyordum. Bir Kadir gecesi, okulda yatmıştık. Uyuyamadım. Şaşkın olarak, yatağımdan fırladım. Bahçeye çıktım. Gökyüzü yıldızlarla dolu idi. Eyyüb Sultân'ın, yâni Hâlid bin Zeyd hazretlerinin türbesine karşı, Haliç'in ışıklı dalgaları, sanki bana, 'Üzülme, sen haklısın' diyorlardı. Hıçkırarak ağladım. Sonra da; 'Yâ Rabbî! Sana inanıyorum. Seni ve peygamberlerini seviyorum. İslâm bilgilerini öğrenmek istiyorum. Beni, din düşmanlarına aldanmaktan koru!' diye yalvardım. Allahü teâlâ, bu masum ve hâlis duâmı kabul buyurdu. Kerâmetler, hârikalar hazînesi, ilim deryâsı Abdülhakîm Arvasî hazretleri, önce rüyâda, sonra câmide karşıma çıktı. Bâyezîd Câmi'inde haftada üç gün vaazlarına, sonra evine gittim. Bana acıdı. Sarf, nahv, mantık, fıkıh öğretti. Çok kitap okuttu. Sohbetleri o kadar tatlı, o kadar faydalı idi ki, çok defa, sabahtan gece yarısına kadar yanından ayrılmazdım. Kalbim temizlendi. İslâmiyetin dünya ve âhıret saâdeti için, biricik kaynak olduğunu anladım..."
Bundan da anlaşılıyor ki, yeter ki insan, samimi, halis niyetli olsun. Büyüklerimiz "Niyet hayır, âkıbet hayır" buyurmuşlardır...
İç düşmanlarımız, maddî ve manevî kıymetlerimizi yıkarak, vatanımıza, milletimize, dışarıdaki düşmanların, asırlarca yapmak istedikleri, fakat yapamadıkları kötülüğü yapmak istiyorlar. Onların zehirli propagandalarına aldanarak, vaazlarını dinleyerek azîz ve sevgili îmânımızı kaptırmamaya, aldanmamaya çok dikkat etmeliyiz!
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp