Top
Adnan Şahin

Adnan Şahin

adnansahin1@hotmail.com

02/12/2023

Türk'ün etle yolculuğu

Unutmayalım geçmişimizi bilmeden, geleceğe bakamayız. Daha çok hayvancılıkla geçimlerini sağlayan atalarımız, kuraklık ve salgın gibi tabii olayların etkisiyle göç etmek zorunda kalmış, kendi yaşantılarına uygun, tabiatın zengin ve özellikle de nüfusun az olduğu bölgelere yönelmiş. Tabii ki bu göçlerle birlikte alışkanlıklarını ve kültürlerini de taşımışlar. Atalarımızın göç hareketleri İlk Çağlarda başlamış, Orta Çağların sonlarına kadar sürmüş. Büyük kütleler hâlindeki göçü ise XI. yüzyılın sonunda olmuş. Türkler, 1071 Malazgirt Savaşı sonrasında büyük kafileler hâlinde Anadolu’ya yerleşmiş. XIII. yüzyıldaki Moğol istilasından kaçan bir kısım Türk aşiret ve boyları ise İran yoluyla Anadolu’ya geçmiş. Bu göçler sırasında geçtikleri yerlerde devletler kurmuşlar. Göç hareketi, XV. yüzyıla kadar sürmüş. Başka bir büyük Türk göçü de Osmanlı İmparatorluğu’nun kurulmasından sonra olmuş. Osmanlı Devleti’ni oluşturan Türkiye Türklerinin devamı ve toplamı durumundaki bir kısım Türk nüfusu bugün, MAKEDONYA VE ÜSKÜP’TE, BULGARİSTAN’DA; MESTANLI, DELİORMAN, PLEVNE, VARNA, FİLİBE, KIZANLIK’TA, YUNANİSTAN’DA; BATI TRAKYA VE EGE ADALARINDA, POLONYA VE ROMANYA’DA; DOBRUCA VE BASERABYA’DA, IRAK’TA; MUSUL-KERKÜK’TE, SURİYE’DE; MÜNBİÇ, AZEZ VE LÂZKİYE’ye yerleşmiş. Bu bölgelerdeki toplam Türk nüfusu yaklaşık 8 milyon. Diğer taraftan 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte, Türk boyları büyük oranda bağımsızlıklarını ilan etmiş. Bu tarihî olay sonucunda ÖZBEKİSTAN, TÜRKMENİSTAN, KAZAKİSTAN VE KIRGIZİSTAN TÜRK CUMHURİYETLERİ ortaya çıkmış. Böylece 60 milyona yaklaşan toplam nüfusuyla, Türkistan’ın bir bölümü (Batı) yeniden bağımsızlığına kavuşmuştur. Özetle atalarımızın ne kadar yıpranırsa yıpransın kendi alışkanlıkları ve kültürleri ile ÖZBEKİSTAN, TÜRKMENİSTAN, KAZAKİSTAN, KIRGIZİSTAN TÜRK CUMHURİYETLERİ, KIRIM, TATARİSTAN, ÇUVAŞİSTAN, DAĞISTAN, ÇEÇENİSTAN, OSETYA, HERAT, TÜKURGAN VE MEZARIŞERİF ile MAYMANA, MARUÇAK, ANDHOY ve VAHAN KARAÇAY, SİBİRYA’DA İSE YAKUT, TUVA VE ALTAY,  MOLDOVA, KÖSTENCE, MANGALYA, BALÇIK, BURGAZ, VARNA, NİŞ, PRİŞTİNE, KOSOVA, VİDİN, SOFYA, BERKOFÇA, ZİŞTOVİ, NİĞBOLU,  LOFÇA, SAKIZ, GİRİT VE EPİR ADALARINDA izleri var. Aslında bu göçler aynı zamanda gastronomik göç ve zenginleşme anlamı taşır. Elbette bir açıdan da “TÜRK’ÜN ET İLE YOLCULUĞU”na da vesile olur. Türk’ün et ile yolculuğu dünya gastronomisindeki yerine önemli bir gönderme olabilir. 

FARKLI TEKNİKLER TÜREMİŞ

Türklerin beslenme alışkanlığının merkezinde et var. Coğrafya şartları göz önüne alındığında at ve koyun eti bu hayat biçimine en uygun tüketim malzemeleri. Eti pişirme teknikleri ve tüketim şekli ise ayrıca önem arz ediyor. Asya bozkırlarında Türkler için en büyük problem eti muhafaza etmek. Bu sebeple göçebe Türkler, konserve ve fermantasyon yöntemlerinin yanında farklı pişirme teknikleri konularında da bir hayli ilerlemiştir. Etin kurutulması, kavurma yapılması, bastırma olarak kullanılması veya sucuk olarak muhafaza edilmesi en çok başvurulan yöntemler arasında. Belki de Türklerin çok uzak coğrafyalara göç etmesini sağlayan en temel unsur, beslenme kültürlerinde etin bu şekilde muhafaza edilebilmesiydi. Eski Türkler, yiyeceklerinin büyük çoğunluğunu ekonomilerinin temeli olan hayvancılıktan sağlamış. Özellikle hayvanların etinden yararlanmış. Attan AYGIR, deveden BUGUR, koyundan KOÇ, keçiden ERKEÇ kesiyorlar. Amaç çoğalmanın devamıydı, bu yüzden de erkek canlılar tercih edilmiş.  Eski Türkler bağırsağın içini doldurarak konserve hâline getirdikleri kurutulmuş ete ve bunun pişmiş hâline ‘sucuk’ adını veriyormuş. Bazı bölgelerde sucuk incecik doğranıp kavrulmuş et, pirinç ve undan yapılırken bazı bölgelerde beyin, kuyruk yağı ve kanın karışımından elde ediliyordu. 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp