Top
Abdüllatif Uyan

Abdüllatif Uyan

abdullatif.uyan@tg.com.tr

09/06/2002

Kânûnî Sultân Süleymân "rahmetullahi aleyh"

"Bu askerler Osmanlıdır!" Tellâllar çağırttırıp, buldurdular o eri, O ara pâdişah da, duymuştu bu haberi. O kadar üzüldü ki olan bu hâdiseye, Emretti: (O askeri, ordudan atın!) diye. Ve ilâve etti ki: (Bir lokma haram yiyen, Bir askerle, zafere ulaşılmaz katiyyen.) Köylü zannetmişti ki, verdiği bu habere, Memnun olup, mükâfât verilecek bu ere. Böyle olmadığını görünce Hıristiyân, Dedi ki: (Çok şaşırdım, bu ne iştir komutan?) Cevâben o köylüye, dedi: (Ne zannedersin, Gördüğün şu askerler, "Osmanlı"dır bilesin. Osmanlı zulüm yapmaz, dokunmaz kul hakkına, İstemez, kul hakkıyla gitsin Allah katına. Sâhibinden izinsiz üzüm kopardığından, O er, cezâ olarak, atıldı bu ordudan. Yerine koymasaydı parasını o eğer, O takdîrde zulmetmiş olurdu sana o er.) Velhâsıl şânlı ordu, devam etti yoluna, Vardılar en nihâyet "Belgrad" yakınına, Komutan, az ilerde verdi bir "Mola" emri, İndiler atlarından gâzilerin her biri. Sonra da, "Namâz" için abdest almak üzere, Dağıldılar orada bulunan çeşmelere. Ve lâkin o mahallin biraz ilerisinde, Bir "manastır" ve bir de "Râhip" vardı içinde. Manastırın râhibi, Osmanlıyı görünce, Aklına, "şeytânî" bir fikir geldi hemence. "Osmanlı askerinin durumunu öğrenmek, Ve Haçlı ordusuna, âcilen haber vermek", Maksadıyla, hemence genç râhibe kızları, Müstehcen vaziyette giydirdi ayrı ayrı. Sonra da, bakraçları vererek ellerine, Gönderdi o kızları çeşmelerin birine. Kendi de pencereden, seyre daldı o ara, Ki, nasıl davranacak askerler o kızlara?
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp