Top
Abdüllatif Uyan

Abdüllatif Uyan

abdullatif.uyan@tg.com.tr

09/05/2003

Behâeddîn-i Buhârî / Büyükleri denemek!

"Behâeddîn Buhârî", bir gün çıktı evinden. Teşrîf etti bir eve, kendi sevdiklerinden. O, "Şeyh Hüsrev" adında biriydi garip, fakir. Sevinip bu "Velî"yi etti evde misâfir. Köylülerden biri de, işitti ki nihâyet, O köye, bir "Evliyâ" gelmiş ehl-i kerâmet. "Hakîkaten kerâmet sâhibi midir?" diye, Bir torba "armut" alıp, götürdü o velîye. Düşündü ki: "Birine, koyayım bir işâret. Bulup da bana versin, velî ise o şâyet" Lâkin o bilmezdi ki, böyle yüksek evliyâ, Yanında, "avuç içi" gibidir bütün dünyâ... Behâeddîn Buhârî, dînin emirlerinden, Bahsediyor idi ki, sohbeti kesti birden. Buyurdu ki: (Ey Hüsrev, biri var dışarıda. Elinde armut ile, gelmiş durur kapıda.) Gidip açtı kapıyı, baktı ki, köyden biri. Elinde bir tas armut, buyur etti içeri. O da, o armutları, getirip eyledi arz. Ve dedi: (Kusûruma bakmayın, zîrâ çok az.) O büyük zât, onları verip ev sâhibine, Buyurdu: (Büyük kaba, boşalt da getir yine.) Getirince, onlardan bir armut alıp derhal, O köylüye uzatıp, buyurdu: (Bunu sen al.) Geriye kalanları, verip ev sâhibine, Buyurdu ki: (Sen dağıt, bunu misâfirine.) Sonra da, o köylüye sordu ki şöyle aynen: (Bunları getirmekte, ne idi senin gâyen?) O, mahcûb vaziyette dedi ki: (Gerçek bu ya, İşittim ki, bu eve bir zât gelmiş evliyâ. "İmtihân etmek" için, bir miktar armut aldım. Birine, bir işâret koyup dibe sakladım. Düşündüm ki: "O kişi, hakîkî velî ise, İşâretli armudu, bulur da verir bize.") Buyurdu ki: (Öyleyse, bak sendeki armuda. Senin gizli koyduğun işâret var mı onda?) O köylü baktığında, mahcûb olup dedi ki: (Evet, o işâretli armuttur elimdeki.) Buyurdu ki: (Allahın bir evliyâ kulunu, İmtihâna kalkışmak, uygun değil, bil bunu. Zîrâ o velî kullar, çok yakındır Allaha. Denemek câiz olmaz, böyle yapma bir daha. İşâretli armudu bulup da vermeseydik, Bizden hiç istifâden olmazdı bir zerrecik. Mahrum kalmaman için, bulup verdik biz onu. Bu gâye olmasaydı, yapmazdık aslâ bunu.) Köylü, mahcûb bir halde dedi ki: (Üzdüm sizi. Pişmânım yaptığıma, affedin bendenizi.)
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp