Top
Abdüllatif Uyan

Abdüllatif Uyan

abdullatif.uyan@tg.com.tr

08/04/2003

Seyyid Emîr Külâl

Bir nazarı yetti! "Mevlânâ Celâleddîn" adında âlim bir zât, Sohbet ediyordu ve dinliyordu cemâat. Tasavvuf ehli olan velîlerden, erlerden, Onlarda hâsıl olan fevkalâde hallerden, Bahsedip, en sonunda dedi ki: (Ey cemâat! Böyle velî kişiler bulunmaz şimdi fakat. Keşke böyle evliyâ bulunsaydı da şu an, Huzûrunda diz çöküp, ayrılmasaydık ondan.) Cemâatin içinde, "Seyyid Emîr Külâl"in, Talebesi vardı ki, söz için aldı izin. Dedi: (Var ki şu anda, böyle büyük bir velî, Sarmıştır bu cihânı, feyiz ve bereketi.) Mevlânâ Celâleddîn, dedi ki: (Nerde bu zât? Gidip de, ayağına yüz süreyim ben bizzât.) Dedi: (Benim üstâdım, "Seyyid Emîr Külâl"dir. Aradığınız gibi, velî ve ehli haldir. Lüzum yok hem de sizin oraya gitmenize. Çok arzu ederseniz, o gelir bizzât size. Eğer cânü gönülden, isterseniz görmeyi, O, sizden fazla ister, yanınıza gelmeyi. Yeter ki, kalbinizden geçiriniz şu anda. Teşrîf eder üstâdım, göz kırpacak zamanda.) Mevlânâ Celâleddîn, kapadı gözlerini. Kalbinden isteyince teşrîf etmelerini, O anda, hep ayağa kalktı bütün cemâat. Zîrâ girdi içeri, nûr yüzlü "Velî" bir zât. Mevlânâ Celâleddîn, hayret etti bu hâle. O anda âşık oldu, "Seyyid Emîr Külâl"e. Allahın dostu olan, Esseyyid Emîr Külâl, Buyurdu ki: (Kardeşim, size âit işbu hâl. Zîrâ içinizdeki bu muhabbet, bu arzu, Bizi çekip, buraya getirmiştir doğrusu. Bir mü'min, tam ihlâsla ister ise bir şeyi, Kavuşturur o şeye, Allah da o kimseyi.) Mevlânâ Celâleddîn, dedi ki: (Ey efendim! Talebeniz olmayı, candan arzu ederim.) Buyurdu: (Evlâtlığa kabûl ettim seni ben.) Peşinden bir "Teveccüh", bir "Nazar" etti hemen. Tasavvufta, ne kadar makam varsa, hepsini, Bir anda geçirterek, 'tamam etti' işini. Dediler ki: (Efendim, Mevlânâ, bunca sene, Çalıştı, varamadı yine de gâyesine. Hiç kâfî gelmedi de, gayretleri o kadar, Yetti şimdi bir anlık teveccühle bir nazar.) Buyurdu ki: (Bu işler, böyle olur esâsen. Hem de, onun herşeyi hazırdı önce zâten. Bir "Teveccüh" ve "Nazar" lâzımdı yalnız ona. O da hâsıl olunca, kavuştu murâdına.)
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp