Top
Ümit Zileli

Ümit Zileli

ümit zileli@korkusuz.com.tr

25/02/2022

Montrö’nün ne olduğunu anladınız mı şimdi efendiler!

Dün, 104 emeki amiralin ifadeleri alınıyordu….

Neyle suçlanıyorlardı peki bu amiraller?… Hemen anımsayacaksınız; 8 ay kadar önce İstanbul Kanalı projesi üzerinden Montrö Antlaşması’nı küçümseyen, “eskimiş olduğunu” ileri süren, Türkiye’nin elini kolunu bağladığını bile ileri sürecek denli çığrından çıkan bir tartışma sürdürülüyordu…

Bu antlaşmayı en iyi bilen, Montrö Antlaşması’nın Türkiye’nin Boğazlar üzerinde nasıl tam egemenlik sağladığına deneyimleri ile hakim olan amiraller, Montrö’nün büyük ve yaşamsal önemini bir bildiri ile kamuoyuna açıkladılar ve kıyamet koptu! Açıklayanlar sanki “Bakkallar Federasyonu” ya da alelade bir kooperatif üyeleriymiş gibi trollerin ve iktidarın saldırısına uğradılar…

İşte 8 ay sonra amiraller bu bildiri nedeniyle haklarında açılan dava için adliyedeydiler. Aynı saatlerde ise Türkiye’ye hem de yanıbaşımızdaki savaşın başlıca aktörlerinden Ukrayna tarafından şu talep iletildi:

Boğazları Rus savaş gemilerine kapatın!

Montrö Antlaşması’nın ne demek olduğunu, Türkiye’yi hangi felaketlerden korumaya muktedir olduğunu bundan daha iyi anlatabilecek bir örnek tahayyül edemiyorum! Bu antlaşma barış zamanlarında Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin kısıtlanmasını tamamıyla reddediyor.

Savaş zamanlarında ise belirli kıstaslara göre bir takım kısıtlamalar getiriyor. Boğazları bu statüdeki ülkelere tamamen kapatmak ise olanaksız!. Karadeniz’e kıyısı olmayan ülkelerin ise barış zamanlarında savaş gemilerini küçük tonajlı ve en fazla 15 gün süreyle Boğazlardan geçmesi, savaş zamanlarında ise savaş gemilerine kapatılması kayıt altına alınıyor!

İşte, başta ABD olmak üzere Batı ülkelerini çıldırtan da bu!

Büyük ve kirli oyun!

Her türden oyunun temel ögesi olan bu konuyu biraz açalım…

İkinci Dünya Savaşı ve sonrasında, 75 yıl boyunca Karadeniz, dünyadaki tüm denizler içinde “Barış denizi (gölü)” olarak öne çıktı! Peki neden?

Montrö Antlaşması sayesinde!

Sovyetler Birliği’nin 90’ların başında çökmesi, 15 ülkenin Cumhuriyet olarak kurulması ve Rusya Federasyonu’nun devreye girmesinden sonra ABD, kuyruğundaki Avrupa ile yeni, büyük ve kirli bir oyunu devreye soktu.

Öncelikle, eski Varşova Paktı üyelerinden Bulgaristan ve Romanya NATO’ya alındı. Yugoslavya parçalandı. Bundan sonra pek çok irili ufaklı ülke Avrupa Birliği’ne kabul edildi ve Rusya bu taktiklerle Avrupa’dan uzaklaştırıldı.

Böylelikle, Karadeniz’e kıyısı olan NATO’ya ülke sayısı Romanya, Bulgaristan ve Türkiye ile üçe çıkmış oldu! Bitmedi, Karadeniz’e kıyısı olan Ukrayna NATO’ya üye olmak için başvuru yaptı. Gürcistan ile de NATO üyeliği flörtü başlatıldı. Bunun gerçekleşmesi halinde, Karadeniz’e kıyısı olan 6 ülkeden 5’i NATO üyesi olacak, Rusya tek başına kalmış olacaktı. Bu ne demekti peki?

Rusya’nın hem güneyden hem de kuzeyden tamamen kuşatılması demekti!

Diğer bir deyişle Rusya’nın çökertilmesiydi! Rusya, en başından buna karşı çıktı. Kırım’ın ilhakı bu projeye karşı, Rusya’nın yaptırımları göze alarak harekete geçmesiydi. Rusya zaten 10 yıldır Batı’nın yaptırımları altında!

Son olarak Ukrayna’da bulunan Rus asıllı ayrılıkçıların ilan ettiği Donetsk ve Lugansk  Cumhuriyetlerinin Rusya tarafından tanınması ve onların davetiyle “Barışı korumak” için askerini buralara yollanması da atılan ikinci ve en kritik adımdı!..

Rusya “bu coğrafyayı çiğneyemezsiniz demişti” ve dün askerini bu topraklara sokarak çektiği resti hayata geçirdi.

Türkiye asla bu oyuna alet olmamalı!

Rusya dünden beri Ukrayna topraklarında…

Hedef ise son derece açık:

Putin tarafından “Cunta” olarak nitelenen Kiev’deki iktidar!..

Ukrayna’nın NATO’ya katılmasını “milli güvenlik meselesi” olarak gören Rusyanın helikopterleri ve hava indirme birlikleri, Kiev’e 10 kilometre mesafede bulunan Hostomel semalarında…

NATO Genel Sekreteri Stoltenberg de yaptığı açıklamada “Avrupa’nın güvenliği için tarihi bir andayız. Biz de askeri güçlerimizi hazırladık, 100’den fazla jet hazır” dedi.

Türkiye ise “Rusya’nın yaptığı kabul edilemez” sözlerini tekrarlamayı sürdürüyor. Saray, elindeki altın değerinde Montrö Antlaşması’nın ne anlama geldiğini, büyük felaketlerden bu sayede kurtulabileceğini gördü mü bilmiyorum.

Ancak, iktidarın verdiği görüntü, NATO dolayısıyla ABD ile Rusya arasında sıkıştığını ortaya koyuyor maalesef. Ekonomik kayıplar bir yana, ülkenin bekası, bölgenin selameti açısından

Türkiye’nin bu “kirli” savaşta asla yer almaması gerekiyor!

Bu yazı yazıldıktan sonra neler olacağını, nerelere sirayet edip etmeyeceğini hep birlikte izleyecek, göreceğiz…

Türkiye’nin “iç ve dış menfaatler” adına bir maceraya girişmeyeceğini umut etmekten başka bir şey gelmez elimizden…

Rusya’nın geri çekilmesi zor. NATO savaşa dahil olacak mı? Türkiye, elindeki kozları en verimli şekilde kullanarak denge politikasını Montrö kararlılığı ile birlikte kullanabilecek mi?

Yarın güzel şeyler yazmak, felaketten kurtulduk demek dileğiyle…

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp