Top
Ümit Zileli

Ümit Zileli

ümit zileli@korkusuz.com.tr

23/03/2024

Vicdansızlığın dibine çökmüş “akıl sahipleri!”

Bu insanların kafası nasıl çalışır, şunca yıllık gazetecilik hayatımda inan olsun anlamayı başaramadım!

Ne yerler, ne içerler, “Vicdan” sözcüğü ile bu denli “küs” olmayı nasıl becerirler, insanı anlamada bu kadar başarısız, “gömmeye” geldiğinde bu kadar acımasız nasıl oluverirler hiç aklım almadı!

Birkaç yıl önceydi; Dünya Kadınlar Günü’ydü; kadınlar yılda bir kez sorunlarını, çektikleri cefayı, gördükleri şiddeti anlatmak için meydanlardaydı... Her yıl yüzlerce kadının vahşice katledildiği bir süreçten geçen ülkemizde, size üç ayrı insan portresinden söz etmek istiyorum; ayrı dediğime bakmayın aslında “aynı dalın meyveleri!” Düşünceleri, kadına bakışları, çözüm önerileri kısacası hayata bakışları, kafa yapıları hayrete düşürecek denli benzerdi!..

Bu muhteremlerden biri kadındı; AKP Kayseri Milletvekili Hülya Atçı Nergis. Bu hanım katıldığı bir Tv programında öldürülen kadın sayısının medya tarafından çok kullanıldığını iddia edip, sunucunun “2020 yılında 300 kadın öldürüldü” uyarısına ise şu yanıtı vermişti:

- Ama bakın öldürülen erkek sayısı bu sayının 12 katı. Biz sadece kadınları ifade ediyoruz. Medya bu işin alıcısı olduğu için çok kullanıyor. Bu da yanlış bir algı uyandırıyor. Sanki Türkiye’de çok kadın öldürülüyor algısı uyandırıyor!..

Aynı hanım, öldürülen kadın sayısının ABD’dekinin yarısı kadar olduğunu da altını çizerek belirtmişti.

Neresinden tutsaydım acaba; AKP milletvekilinin “az” dediği öldürülen kadın sayısı 18 yılda en az 6 bin 732, 2020’de ise en az 300 olmuştu! Niçin “en az” diyordum peki? Çünkü daha önce de yazdığım gibi, iktidarın verdiği rakamlarla kadın örgütlerinin ya da BM’nin verdiği rakamlar bir türlü birbirini tutmuyordu da ondan! Mesela 2020’de 171 kadın ölümü de kuşkulu ölüm olarak kayıtlara geçmişti! 18 yılda kayıtlara geçen bu türden ölüm sayısını ise varın siz hesap edin!

Aynı Hanım, Türkiye-ABD karşılaştırmasını acaba hangi bilimsel kriteri kullanarak yapmıştı acaba, bunu da pek merak etmiştim; ABD’nin nüfusu 400 milyon civarında, Türkiye’nin ise mültecilerle birlikte 95 milyonun üzerindeydi. Şu cinayet çizelgelerini şak diye ortaya koysaydı da görseydik diye düşünmüştüm!

Ayrıca yukarıda anlattığım tablo yalnızca cinayetlerdi; sayısını bilemediğimiz oranda kadın da ölümüne şiddet görüyordu bu ülkede!

- Bunları ileri süren kişinin bir kadın olması ise ayrı bir iç acısıydı, ne yazık ki!..

“Kadınlar bara meyhaneye gittikçe cinayetler artıyor!”

İkinci muhterem adını bile vermeye gerek duymadığım bir gazetenin yazarıydı...

Adı Ali Karahasanoğlu. Kadın şiddeti ve cinayetleri ile ilgili haberler artık sıradan hale gelmişken, gazetelerin üçüncü sayfası bu haberlerle dolup taşarken bu zat, suçluyu ilan etti:

- Bara, meyhaneye giden kadınlar!

Midem bulanarak okuduğum yazısında şöyle diyordu bu zat:

- Kadın da olsa, erkek de olsa... İnsanın barda-pavyonda ne işi var diyoruz, biz kötü oluyoruz... Sonra da bara giden kadın, bara giden erkekle birlikte o gün tanışıp gece gittikleri otelde vahşice öldürülünce... Suçlusu dindar insanlar oluyor!

Kadınlar bara-meyhaneye gittikçe kadın cinayeti artıyor diyen bu hastalıklı kafaya sormuştum:

- Daha üç gün önce 92 yaşındaki kadına önce tecavüz edip sonra öldüren sapık bu kadını barda mı bulmuştu? Mesela minibüste yakılarak öldürülen Özgecan, katiliyle meyhanede mi tanışmıştı? Karısını çocuklarının önünde sokak ortasında bıçaklayarak öldüren alçak, kadıncağızı barda mı basmıştı... Kur’an kurslarında, dinci vakıflarda acımasızca tecavüze uğrayan, şiddet gören el kadar erkek-kız çocukları bardan, meyhaneden mi toplanmıştı? Bursa’da 9 yaşındaki çocuğa cinsel istismarda bulunup, daha dün 11 yıl 5 ay hapis cezasına çarptırılan 73 yaşındaki şerefsiz, çocuğu bardan mı almıştı? Ağrı Doğubayazıt’ta 6 yaşındaki kız çocuğuna cinsel istismarda bulunmaktan tutuklanan ahlaksız, el kadar çocuğu meyhaneden mi çıkarmıştı? Öldürülen binlerce kadın, tecavüze uğrayan binlerce çocuk bar kadını mıydı, meyhaneden mi çıkmıştı?..

Örnek çoktu, örnek binlerceydi... Ve tabii insanda da biraz utanma, biraz sıkılma, biraz vicdan olmalıydı... Vahşice öldürülen, tecavüze uğrayan kadınların, çocukların ardından konuşana da insan sıfatı asla yakışmazdı...

- Böylelerine olsa olsa “yaratık” denirdi!

“Cinayet cinayettir!”

Üçüncü muhterem, Ayasofya Camii’nin eski Başimamı Mehmet Boynukalın’dı...

Bir süre önce “1921 anayasasına dönelim. Laiklik olmasın, devletin dini İslam olsun” söylemleriyle ortaya çıkmıştı.

Aynı zat, 8 Mart için de şu mesajı paylaşmış, “Cinayet cinayettir; cinsiyet bunu değiştirmez” dedikten sonra şu cümleyi kullanmıştı:

- Sürekli “kadın cinayetleri” vurgusu, kadını erkeğe düşman etmeye çalışan bir sloganlık medya propagandasıdır!

Günde en az üç kadının öldürüldüğü, şiddetin, taciz ve tecavüzün zirve yaptığı bir ülkede, bu sözleri paylaşan birine ne denirdi?

- Fıtratına yakışanı yapmış deseydim yerini bulur muydu acaba?..

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp