Top
Ümit Zileli

Ümit Zileli

ümit zileli@korkusuz.com.tr

12/03/2024

Lanetliler!

Diyanet İşleri Başkanlığı, Ramazan’ın eşiğinde yaptı yine yapacağını...

Diyanet İşleri Yüksek Kurulu Üyesi İdris Bozkurt’a Diyanet TV’de “Diyanet’e Soralım”  programına katıldı. Bir seyirci şu soruyu sordu:

-Alkol satışı olan bir otel ya da markette çalışsak aldığımız maaşta sakınca olur mu?

Diyanet’in “fetvacısı”nın verdiği yanıt, binlerce aileyi bir anda “lanetli” duruma düşürüverdi! Bakın ne dedi muhterem:

-İçkiyi üreten, taşıyan, servis eden ve satan lanetlenmiştir!

Bitmedi! Söylediğini az bulmuş olmalı ki, daha da açma ihtiyacı hissetti ve devam etti:

-Sadece içeni değil, üreteni, ürettireni, taşıyanı, sunanı, kendisi için taşıtanı, servis ettireni hatta bunun parasını değerlendirenin ve parasından istifade edenin hepsini peygamberimiz lanetliyor, “Allah’ın rahmetinden uzak olsun” diyor!

Sonrasında aklı erdiğince şöyle nasihat etti:

-Böyle bir müessesede çalışan insan da bir şekilde alkol gelirinden istifade ediyor. İstemese de, direkt olmasa da bu işin içinde... Yapılan işlerden mesuliyetin, vebali yoktur diyemeyiz. Alternatif iş bulana kadar orada çalışabilir, ama “helal kazancıma dolaylı da olsa vebal olmasın istiyorum” diyorsa alternatif işlere baksın!”

Bu zat farkında mı bilemiyorum; on binlerce fabrika işçisini, yine on binlerce otel, market çalışanını, en az bir o kadar içkili lokanta, bar, kafe, gece kulübü emekçisini bir kalemde “lanetlenmiş” olarak gösterdiğinin bilincinde mi?

Eğer farkında, bilincinde
değil ise çok ama çok ayıp, eğer bilinçli bir şekilde yapıyorsa hem çok çok ayıp etmiştir hem de bu işlerden ekmek parasını kazanan, çoluğunu çocuğunu geçindiren insanların vebalini sonuna dek üstlenmiş demektir...

-Diğer bir deyişle sonsuza dek lanetlenmiştir!

Davulcunun sorusuna “caiz değildir” yanıtı!

Bu zatın söylediği laflar, çok uzun yıllar öncesinde ruhu şad olsun, değerli gazeteci Hasan Pulur’un Milliyet gazetesindeki köşesinde kaleme aldığı benzer bir konudaki yazısını anımsattı... Hikayeyi paylaşmak isterim:

“Uzun yıllar önce Bursa’da bir davulcu yaşıyordu...

Ramazan gecelerinde sahurda insanları uyandırmak için davul çalan adamcağız, geriye kalan 11 ayda ise düğünlerde, şenliklerde, mitinglerde hünerini sergileyip ekmek parasını kazanıyordu... 

Aradan yıllar geçti, davulcu yaşlandı ve aklına o güne kadar hiç düşünmediği bir soru gelip oturdu; hayatını ramazan ayları dışında içkili düğünlerde, eğlencelerde de davul çalarak kazanmış, kefen parasını da bu kazandıklarından bir kenara ayırmıştı... Aklını kurcalayan soru işte burada devreye giriyordu:

-Acaba bu kefen parası caiz miydi, değil miydi?..

Düşündü, taşındı Diyanet İşleri Başkanlığı’na danışmaya karar verdi... Durumu anlatan bir mektup yazıp aynı soruyu sordu, gelen yanıtla başından aşağıya adeta kaynar sular döküldü:

-Caiz değildir!

Adamcağız büyük bir üzüntü içinde hikayesini dönemin en ünlü yazarlarından Hasan Pulur’a yazdı; mektubu büyük bir şaşkınlık içinde okuyan Pulur, “Olaylar ve İnsanlar” köşesine taşıyıp, adamcağızın hikayesini ve Diyanet’in verdiği cevabı anlattıktan sonra şu soruyu sordu:

-Diyanet “caiz değildir” diyorsa demek ki bir bildiği vardır! Benim de onlara bir sorum olacak: Oradaki din görevlileri maaşlarını devletten alıyor. Devlet ise bu paraları halktan aldığı vergilerden ödüyor.. Vergi verenlerin içinde meyhanecisi de var, kerhanecisi de var... Bu durumda aldıkları maaş caiz midir, değil midir?

Ortalık karıştı tabii! Sonunda Diyanet İşleri Başkanlığı, “Konu yanlış anlaşılmış, yanlış karar verilmiştir. Kefen parası caizdir” açıklaması yaptı!..

-Ruhun şad olsun Hasan Abi...”

Abdülhamit’de lanetlenmiş miydi acaba?

Anlaşıldığı kadarıyla, bu muhterem zat, söylediklerinin nerelere kadar uzandığının da pek farkında değil!

Bira fabrikaları ilk olarak gerici takımın yere göğe koyamadığı “Ulu Hakan” diye bağrına bastığı 2. Abdülhamid’in direktifi ile kuruldu. Adolf ve Walter Bomonti Kardeşler tarafından 1890 senesinde Feriköy’de kurulan fabrika, 1934 yılında TEKEL’e geçmiştir. 1902 yılında işletmelerini bugün İstanbul Tekel Bira Fabrikası, eski adıyla Bomonti Bira Fabrikası’nın bulunduğu yere naklettiler.

Bitmedi; Osmanlı’nın ilk “şampanya” fabrikası da Abdülhamid döneminde kuruldu. Meraklısı, resmi, mühürlü evrakları kolaylıkla bulabilir! Abdülhamid şampanya fabrikası kurdurduğunda, Cumhuriyete henüz 30 sene vardı. Şampanya fabrikasını, Musevi Alatini Kardeşler kurdu. Abdülhamid hazretleri, bu kardeşlere, kendi elleriyle, bir değil, iki değil, üç defa “Mecidi Nişanı” taktı. Onlar da pek severdi padişahı, tahttan indirilip Selanik’e gönderildiğinde, üç sene boyunca, Alatini ailesine ait “Alatini Köşkünde” kaldı!

Gelelim milli içkimiz rakıya... Bu ülkenin yobaz takımı rakının Cumhuriyet zamanında icat edildiğini zanneder... İlk rakı fabrikası Cumhuriyet’ten 22 sene önce kuruldu. Hem de, bizzat Abdülhamid’in başmabeyincisi Sarıcazade Ragıp Paşa tarafından Tekirdağ’da kuruldu. Üstelik Padişahın isteği, Şeyhülislam’ın da onayıyla kuruldu. O dönemin en meşhur markaları, Deniz Kızı Rakısı ve Üzüm Kızı Rakısıydı. Deniz kızı Rakısı’nın asıl ismi Tenedos Rakısı’ydı ama, etiketinde güzeller güzeli bir deniz kızı resmi olduğu için, ahalimiz deniz kızı rakısı diyordu. Abdülhamid döneminde üretilen tüm rakı markalarının etiketinde, kız resimleri kullanılıyordu! Sırada sorumuz var:

-Abdülhamid de lanetlenmişler arasında mı yer alıyor bu durumda acaba?

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp