Top
Ümit Zileli

Ümit Zileli

ümit zileli@korkusuz.com.tr

08/03/2024

Kadının direniş destanı

Suffragette tüm dünya kadınları için çok önemli, anlamı büyük bir sözcük... Tek başına sözcük anlamı çok basit aslında:

- Oy hakkı demek!

Ancak, 19’uncu yüzyıl sonlarında İngiliz kadınlarının başlattığı, neredeyse yarım yüzyıl süren hak arama mücadelesi esnasında direnişçi kadınlara verilen isim buydu! Önce ülkemize bakalım:

Türkiye’de, 20 yıl içinde kadına şiddet sonucu binlerce kadın dövülerek, bıçaklanarak, kurşunlanarak, yakılarak, başı ezilerek, boğularak öldürüldü... Öldürülen kadınların önemli bölümü evli ya da boşanma sürecindeki kadınlardı. Kocaları tarafından katledildiler... Ölümün kıyısından dönen, ağır yaralanan, sakat kalan, tecavüze uğrayan, sığınma evlerine kendini dar atan kadın sayısı ise bunun çok daha üstünde... Kadınları korumak için yapılan, birçok ülkenin altına imza attığı İstanbul Sözleşmesi’nden, gericilerin baskısı sonucu imzasını çekti iktidar!

Aslına bakarsanız, kadına her türden şiddet, aşağılama dinler tarihi kadar eski...

Örneğin, Müslümanlık öncesi Cahiliye Devri’nde kız çocuk o kadar değersizdi ki, işe yaramaz olarak görülenler diri diri gömülürdü. İslamiyet, kadını bu feci durumdan kurtardı ancak kadın yine de ikinci sınıf olmaktan kurtulamadı. Hıristiyanlığın en feci dönemi olarak kabul edilen ve 400 yıl süren Engizisyon Dönemi’nde, şeytanın kadın suretine büründüğüne, kadının bütün kötülüklerin anası olabileceğine inanılırdı... Bu dönemde “büyücü”, “Pagan”, “içine şeytan girmiş” olarak suçlanan ve yakılarak, işkence edilerek öldürülen kadın sayısı yüz binlerle ifade edilir!..

Kadın bu aşağılanma, bu işkence ve en dehşet verici ölümlere, hiçbir dayanağı olmadığı, kendini savunma gücüne hiçbir şekilde sahip bulunmadığı için yüzyıllarca boyun eğmek zorunda kaldı... Kadının direnmeye, başkaldırmaya başladığı tarih, 19. yüzyılın sonlarıdır...

- Kadın destanı işte o zaman yazılmaya başladı!..

Asla yılmayan bir büyük devrimci

Emmeline Pankhurst adını hiç duydunuz mu?.

Aslında, “kadın destanını” yaratan öncülerin en yürekli biri demek yeterli!

Arkadaşları arasında “Emily” ismiyle çağrılan bu yürekli kadın, daha 14 yaşında, yani 1870’lerin başında köleliğe, tahıl yasalarına karşı ve kadınların seçme-seçilme hakkı için Liberal Parti’nin toplantılarına katılmaya başladı...

- Ve bir daha bu ideallerden hiç kopmadı...

1903’te kızı Christabel ve dört arkadaşıyla birlikte Manchester’da “Kadınların Sosyal ve Politik Birliği”ni (WSPU) kurdu. Yarattıkları harekete karşı aşırı baskı ve zorbalık, WSPU’nun da radikalleşmesine neden oldu.

Bombalı eylemler, yangın saldırıları Pankhurst’ün defalarca tutuklanmasının yolunu açtı... O kadar ki, ülke çapına yayılan “kadın şiddet eylemleri”, İngiliz basını tarafından, Fransız Devrimi’nin ardından Jakobenlerin yürüttüğü 10 aylık kanlı döneme benzetilerek “Reign of Terror” yani Terör Dönemi olarak adlandırıldı!.. Emily, yılda 12 kez hapse giren kadın olarak rekor kırdı ve tarihe geçti. Artık onun bir lakabı da vardı.

- Suffragette lideri!..

Zafer ölümünden hemen sonra geldi!

Tarihin ilk feminist hareketlerinden birinin lideri, kadınlara oy hakkı verilmesini savunan kadınların öncüsü olmuştu Emily...

Ancak eylemler yalnızca oy değil, erkeklerle eşit iş-eşit ücret, aşağılanmaya son gibi kadını yüceltecek her türlü hakkı da içinde barındırıyordu...

1913’te İngiliz parlamentosu, hapishanelerdeki tutuklu Suffragette’lerin açlık grevleri nedeniyle “Cat and Mouse-Kedi ve Fare” yasasını kabul etti. Açlık grevi ve zorla beslenmelerine karşın durumu ağırlaşan tutuklular serbest bırakılacak, iyileştiklerinde tekrar tutuklanabileceklerdi. Kadın hareketi bir kaleyi daha ele geçirmişti!.. Bu tarihten sonra sürekli tutuklanan, açlık grevine yatan ve durumu ağırlaştığı için serbest bırakılan Emily, 1913’te yaptığı bir konuşmada aynen şu cümleyi haykırıyordu:

- Köle olacağıma, isyancı olurum!..

1918 Kasım ayından itibaren kadınlar ilk büyük başarıya imza attılar; artık 21 yaş üstü kadınlar parlamentoya üye olabilecekti. Ancak seçme hakları hâlâ yoktu. Mücadele aynı hızla sürdü. Ancak çok yıpranmış, çok yorulmuş bedeni Emily’i daha fazla taşıyamadı; 1928 yılında hayata veda etti... Çok istediği ama göremediği zafer ise ölümünün hemen ardından geldi:

- Aynı yıl kadınlara genel oy hakkı yani seçme-seçilme hakkı kabul edildi!

Direnmezsen kazanamazsın!

Peki, bu bizi, bizim kadınımızı ve de toplumumuzu neden ilgilendiriyor:

Aydınlanma Devrimi, bugün kısaca Batı diye anılan devletlerin çoğundan önce, 1935’te yüzyıllar süren kulluk döneminin ikinci, hatta üçüncü sınıf gözüyle bakılan kadına seçme seçilme hakkını armağan etti de ondan!..

- Aydınlanma Devrimi bu topluma yurttaş olma, çağdaş olma şansını sundu da onun için!

Ama biz yukarıdan hediye edilen bu ayrıcalıkları maalesef içselleştiremedik, koruyamadık... Demek ki, direnmeden, dişinle, tırnağınla savaşmadan senin olmayan şeyin değeri anlaşılamıyor... O halde yol belli:

- Direneceksin, hakların için yılmadan savaşacaksın, kazanacaksın!

Ve, bu ülkenin kadınları bunu başaracak kuvvete de, enerjiye de, cumhuriyet aşkına da sahiptir...

- 8 Mart Kadınlar Günü kutlu ve mutlu olsun...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp