Top
Soner Yalçın

Soner Yalçın

syalcin@sozcu.com.tr

03/10/2023

Piro Kemal

Rahmetli babam üyesi olduğu CHP'den hep “Halk Partisi” diye söz ederdi…

1980'lere kadar dillerde “CHP” adı yoktu, “Halk Partisi” denirdi.

Erdoğan, partisinin adının “AKP” değil, “Ak Parti” olduğu konusunda hayli mücadele verdi. CHP ise partisinin ismi konusunda umursamaz oldu. Niye?

“Halk Partisi” adı ve itibariyle partinin “halkçı” kimliğini kim niçin unutturdu?

Bugünlerde bir iki yerde karşıma çıktı; “Ecevit'e ‘Karaoğlan' denirdi” diye!

Tesadüf değil bu: 1970'lerde geniş kitleler tarafından bilinen ismi “Halkçı Ecevit” idi oysa. CHP'nin halkçı kimliğinin silinmesi gibi bu isim de unutturuldu!

Aslında bu bir ideolojik dönüşüm manevrasıdır.

Bunu yazacağım, önce bu siyasi kavramı açayım:

Halkçılık düşüncesinin çıkış noktası, Jean-Jacques Rousseau'nun (1712-1778) “halk egemenliği” ilkesine dayanır. (J.J. Rousseau bilinmeden Atatürk düşüncesinin kavramak zordur. Bir gün bunu yazarım.)

Eşitsizliği ortadan kaldıran halkçılık düşüncesi (bilinen adı ile Narodniçestvo) Rusya'dan Osmanlı'ya Türk aydınları ile geldi. II. Meşrutiyet (1908) Devrimi ile popüler oldu…

“Halka yakınlaşmak”-“halka gitmek” olan bu düşüncenin özü Marksizmin “sınıf” mücadelesini reddetmesidir. Bu sebeple:

Halkı, imtiyazsız-sınıfsız bir toplum olarak tasavvur eden Kemalistler, “halkçılığı” partisinin adına koydu ve Altı Ok ilkesinden biri yaptı.

★★★

İnönü ve Ecevit'le halkçılık doktrini -1960'lardan itibaren toplumsal mücadelenin yükselişiyle- “ortanın solu” söylemi ile buluştu.

Bu solculuk anlayışı, Marksistler gibi “emek-sermaye çelişkisini” değil, şu ayrımı yaptı:

-Köylü, işçi, memur, esnaf, aydınlardan oluşan ezilen-sömürülenler ile, rantçı faizci imtiyazlı ezenler arasındaki mücadele…

Bu “halkçılık”, üretici olmayan aracılara- komisyonculara- faizcilere karşı emekten yanaydı. Ve bu siyasi tavrın üretici sermaye ile sorunu yoktu.

Buna ek olarak, sosyal adaleti (ve kalkınmayı) sağlamak için devletin ekonomiye müdahalesini (ve planlamayı) şart görüyordu.

İçeride halkçı, dışarıda ulusalcı çizginin takipçisiydi…

Keza: “İlerici-gerici” ayrımı yapmak, “din ile laiklik” tartışmasına girmek kısır bir çekişmeydi. Aşar vergisinin kaldırılması veya grev hakkının tanınması gibi siyasi adımların sadece halkta karşılığı vardı. Ki:

“Halkçı Ecevit”, -toplum sorunlarından kaçanların sığınağı- fildişi kuleleri yıkarak düzen değişikliğini şart koştu.

Bunun birincil maddesi ekonomik bağımsızlık idi. Seçim bildirgesine bile yazmaktan geri durmadılar: Türkiye'nin bütün meselelerinin çözümü soldadır!

Bu dönüşüm hiç kolay olmadı; hep ayrılıklar yaşandı. Sonunda İnönü bile parti genel başkanlığını bıraktı.

Halkçı Ecevit, 1970'lerde “ak günlere” programıyla iki kez seçim kazanıp üç kez iktidara geldi. Sonunda askeri darbeyle “Halk Partisi” kapatıldı…

Sorumu unutmadım:

★★★

CHP'nin ideolojik dönüşümü ile halkçılıkortanın solu anlayışı-söylemi siyasal alandan nasıl silindi? Tek alternatif görülen sağa böylesine büyük savruluş nasıl yaşandı?

CHP kongrelerini takip ediyorum. Ne yazık ki ideolojik tartışma pek yok.

Kafalarda neo-muhafazakârlığa savruluşa dair soru bile yok.

Neoliberalizm, Baykal ve Kılıçdaroğlu'na benimsettiği “Üçüncü Yol” sağcılığı ile “Halk Partisi” ve halkçılığı vs. ortadan kaldırttı.

Öyle ya:

Ne demekti, döviz-kur- gibi kağıt iktisat politikalarına karşı çıkmak!

Ne demekti, üretici olmayan sermayeye karşı çıkmak!

Ne demekti, IMF-Dünya Bankası'na karşı çıkmak!

Ne demekti; adil sosyo-ekonomik düzen inşa etmek!

Halk Partisi, CHP'ye dönüştürülerek çökertildi.

Bugün:

Delegeler “halkçı” bir lideri mi partinin başına taşıyacak? Yoksa “Piro Kemal” mezhepçiliğine mi savrulacak?

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları