Top
17/10/2022

Nutuk 95 yaşında

“1919 yılı Mayıs'ının 19'uncu günü Samsun'a çıktım…” (Atatürk, Nutuk-1927)

Türk Bağımsızlık Savaşı'nın başkomutanı, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk, tam 95 yıl önce bu günlerde, NUTUK'u okudu.

Önce tarih yapan adam, sonra tarih yazıyordu.

Peki, ama Nutuk nedir? Neden ve nasıl yazılmıştır, nasıl okunmuştur?

NUTUK'UN OKUNMASI

Ankara çok hareketliydi. CHP'nin İkinci Büyük Kongresi 15 Ekim 1927 Cumartesi günü saat 10.00'da TBMM'de toplanacaktı.

Cumhurbaşkanı Atatürk, tam saat 10.00'da salona girdi. Salondaki bütün davetliler, kordiplomatik, dinleyiciler, tutanak kâtipleri ve basın mensupları ayağa kalktı. Atatürk, sürekli alkışlar eşliğinde, ağır adımlarla başkanlık kürsüsüne çıktı; “Efendiler! Cumhuriyet Halk Partisi'nin büyük kongresini açıyorum,” diyerek kongreyi açtı. Kısa bir konuşma yaptı.

Atatürk, öncelikle gündemdeki bazı maddelerin karara bağlanmasını istedi. Sonra yerini Başkan Vekili İsmet Paşa'ya bıraktı. İsmet Paşa, başkanlık kürsüsüne geldi. Tüzük ve programla ilgili konular görüşüldü, gerekli kararlar alındı. Daha sonra Atatürk, herkesin meraklı bakışları arasında, kürsüde ayakta Nutuk'u okumaya başladı. Saat 19.30'u gösteriyordu.

Gerekli belgeleri Başkanlık Divanı Üyesi Ruşen Eşref Bey'e uzatıyor, o okuyordu. Böylece Atatürk Nutuk'ta her olayı, her durumu ve her değerlendirmeyi belgeliyordu.

Basın, Atatürk'ün Nutuk'unun telsiz-telefon tesisatı ile halka aktarılması için vilayetin telsiz cihazları aldığını yazıyordu. Fatih, Bayezid, Topkapı, Edirnekapı gibi yerlere cihaz konulması planlanmıştı.

Atatürk, Nutuk'u okurken Büyük Taarruz'un anlatıldığı bölümü bitirdikten sonra Kurtuluş Savaşı sırasında kendisine gönderilen paranın nasıl harcandığını anlattı. Ayrıca ikamet ettiği Çankaya'daki ev ile Bursa, Trabzon, Erzurum, Antalya, Konya ve İzmir'de kendisine hediye edilen evleri partiye bağışladığını açıkladı.

Atatürk, Nutuk'un sonunda, Ey Türk Gençliği” diyerek doğrudan doğruya gençlere seslendi.

Birinci vazifen Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir” diyerek “Gençliğe Hitabe”yi okumaya başladı.

Gençliğe Hitabe bittiğinde bazı milletvekillerinin gözleri yaşardı. Hitabenin sonuna doğru Atatürk'ün de heyecanlandığı, gözlerinin dolduğu görüldü.

20 Ekim 1927, saat 18.15'te Nutuk'un okunuşu tamamlandı. Herkes ayağa fırladı. Atatürk, herkesi başıyla selamlayarak kürsüden indi. Alkış tufanı arasında salondan ayrılıp yukarıdaki odasına çıktı.

Atatürk, 15 Ekim 1927 Cumartesi okumaya başladığı Nutuk'u, 20 Ekim 1927 Perşembe bitirdi. Nutuk'u, 6 gün boyunca, her gün 6 saat, toplam 36 saat 31 dakikada okudu. Bu nedenle yabancılar bu konuşmaya “Six day Speech” (Altı Günlük Konuşma) veya “Maraton Konuşma” adını verdiler.

Nutuk, 1928'deki ilk baskı.

Nutuk'un Yazılma Süreci

Atatürk, Nutuk'u yazmaya 1927'de Ankara'da başladı. Günlerce gecelerce bazen hiç uyumadan çalıştı. Çok yoruldu. Hatta yoğun tempo sonunda kalp krizi geçirdi. İyileştikten sonra 1 Temmuz 1927'de İstanbul'a gitti. İstanbul'da Dolmabahçe Sarayı'nda Eski Köşk'ün üst katındaki küçük çalışma odasında üç aydan fazla bir süre geceli gündüzlü çalışarak 30 Eylül 1927'de Nutuk'u tamamladı.

Görgü tanıklarının anlattıklarına göre Atatürk Nutuk'u yazmadan önce adeta bir tarihçi gibi araştırmalar yaptı. Daha önce dosyaladığı orijinal belgelerden ve çeşitli notlardan, ilgili bakanlıkların 1920-1926 arasındaki çalışma özetlerini içeren raporlardan yararlandı. Atatürk, Nutuk'u çoğunlukla bizzat kendisi kaleme almakla birlikte bazen o söyledi, kâtipler yazıya geçirdi. Tanıkların anlatımlarına göre bazen yazdırma işlemi o kadar uzun ve yorucu geçti ki, kâtiplerden baygınlık geçirenler oldu. Atatürk, Nutuk'u yazarken çevresindeki insanlarla görüş alışverişinde de bulundu.

Nutuk'un yazılma sürecinin tanıklarından Afet İnan'ı dinleyelim:

Dolmabahçe Sarayı'nın geniş salonlarından birinde her gece toplanan kalabalık arkadaşları arasında bu büyük Nutuk'tan parçalar okumakta ve üzerinde tartışmalı konuşmalar yapılmaktadır. Atatürk, kendisi okuyor, okutuyor ve yazdığı konular üzerinde açıklamalar yaparak çok hareketli konuşmaları idare ediyordu. Ben Lozan'daki öğrenimimden yeni dönmüştüm. Bu toplantılarda bulunduğum zamanlarda tarihi, tarih yapanlardan dinliyordum. Atatürk, yazdıklarını okurken o günleri yeniden yaşıyormuş gibi heyecanlı idi ve daima yüksek sesle hitaplarda bulunuyordu…”

Nutuk'un yazım sürecinin tanıklarından Falih Rıfkı Atay'ın gözlemleri de şöyle:

Nutuk, Atatürk'teki çalışma gücünün insan takatini bazen ne kadar aştığını gösterir. Yüzlerce, binlerce belgeyi Eski Köşk'ün üst katındaki küçük çalışma odasında kendisi ayırmış, Nutuk'u çoğunlukla ayaküstü dolaşarak dikte ettirmiştir. Uzun saatler süren diktelerden sonra yazanlar 8-10 saatlik bir uykuya gittikleri zaman Atatürk bir banyo alır, giyinir, akşam davetlilerine o gün yazdıklarını okumak üzere sofraya inerdi. Okuma ve o günkü yazılar üzerine konuşmalar da saatlerce sürerdi. Bu defa dinleme ve konuşmalardan yorulanlar uzun bir rahatlama için evlerine dönerler, Atatürk çok defa kısa bir uykudan sonra bir gün önceki çalışmalarına koyulurdu. Bu kadar sıkı çalışma haftalarca sürmüştür. Cümleler, kelimeler ve noktalar üzerinde titizce durduğunu unutamayız.”

Nutuk'un 1928'deki ilk baskısının ilk sayfası.

Atatürk, Nutuk'u bitirdiğinde 506 sayfalık bir taslak metin ortaya çıktı. Atatürk, uzun bir süre de bu metin üzerinde çalıştı. Beğenmediği yerleri düzeltti veya  yeniden yazdı.

Atatürk'ün 1927'de yazıp okuduğu Nutuk, 1928'de Türk Tayyare Cemiyeti tarafından Ankara'da Osmanlıca 50.000 adet basıldı. İki bölümden oluşan Nutuk'un metin kısmı 543 sayfa tutuyordu. Nutuk'un sonunda renkli haritalara da yer verildi. Nutuk'un 2. baskısı yine aynı yıl 50.000 adet yapıldı. Belgeler kısmı ise 1929'da basıldı. Atatürk, Nutuk'un telif gelirini Türk Tayyare Cemiyeti'ne bağışladı. Nutuk'un farklı boyutlarda özel baskıları da yapıldı. Nutuk başka dillere de çevrildi.

Nutuk, yeni Türk harfleriyle ilk kez 1934'te İstanbul Devlet Matbaası'nda bu sefer 3 cilt olarak basıldı. 1. ciltte 1919-1920 olaylarına, 2. ciltte 1920-1927 olaylarına, 3. ciltte belgelere yer verildi. 3 cildin toplam sayfa sayısı 1010'du. Nutuk'un 4.baskısı Cumhuriyet'in 15. Yıldönümü Armağanı olarak Kültür Bakanlığı tarafından 1938'de İstanbul Basımevi'nde yapıldı. Bu sefer ilk iki cilt tek bir ciltte toplandı. Bu baskının sayfa sayısı 658'di.Nutuk'un 5. baskısı MEB'e bağlı Devrim Tarihi Enstitüsü tarafından 1950-1952 yıllarında yapıldı.

Atatürk'ün Nutuk'u Yazma Nedenleri

Atatürk, 15 Ekim 1927'de CHP İkinci Büyük Kongresi'nde Nutuk'u okumaya başlarken yaptığı kısa konuşmada cumhuriyetçi ve halkçı yönetimin gelecekte ülkeye yeni mutluluklar ve onurlar kazandıracağını vurguladıktan sonra şöyle dedi:

Geleceğe yönelik önlemler hakkında görüş alışverişinde bulunmadan önce, geçmişe ilişkin vakalar ve olaylar hakkında bazı şeyler söylemek ve yıllardır süren eylemlerimizin ve yaptıklarımızın milletimize hesabını vermenin görevim olduğu kanısındayım. Olaylarla dolu olan 9 yıllık bir dönemin tarihine temas edecek açıklamalarım uzun sürecektir. Beni hoş göreceğinizi ümit ederim.”

Burada çok açıkça görüldüğü gibi Atatürk, Nutuk'u, “9 yıllık dönemin millete hesabını vermek için” yazdığını söylüyor.

Atatürk, Nutuk'u, bağımsızlık savaşının nasıl kazanıldığını, ilim ve fenne dayanan çağdaş ulus devletin nasıl kurulduğunu gözler önüne sermek için yazdı.

Nutuk'un ilk baskısının iç kapağı.

Atatürk, bu gerçeği de Nutuk'un sonunda şöyle ifade ediyor:

“Efendiler! Bu beyanatımla, milli hayatı son bulmuş sanılan büyük bir milletin bağımsızlığını nasıl kazandığını, ilim ve fennin en son esaslarına dayanan milli ve çağdaş bir devletin nasıl kurduğunu ifadeye çalıştım. Bugün ulaştığımız sonuç, yüzyıllardan beri çekilen felaketlerin doğurduğu uyanış ve aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir. Bu sonucu Türk gençliğine emanet ediyorum.”

Atatürk Nutuk'u, her şeyden önce Türk gençliğini bilgilendirmek, bilinçlendirmek, tarihten dersler çıkarıp yol göstermek ve uyarmak için yazdı. Nutuk'u tam da bu nedenle “Gençliğe Hitabe” ile bitirdi.

Nutuk bir anı kitabı veya bir hatırat değildir; çünkü Atatürk, Nutuk'ta anlattığı olayları belgelerle kanıtlamıştır. Bu nedenle Nutuk, edebi değere de sahip bilimsel bir çalışmadır. Şerafettin Turan'ın deyişiyle “Söylev, salt anlatma, söz söyleme becerisine dayalı duygusal bir konuşma değildir. Her olay ve anlatım belgeye dayandırılmıştır. Doğrudan doğruya konuşma içinde anılan sayısız belge dışında gönderme yapılan ve metinleri ekte verilen belgelerin sayısı da 299'u bulmaktadır.”

Nutuk, Türk milletinin kurtuluş destanıdır. Emperyalizme karşı “ulusal bağımsızlık”, saray saltanatına karşı “ulusal egemenlik”, geri kalmışlığa ve bağnazlığa karşı “çağdaş uygarlık” mücadelesiyle Türk milleti üç kere kurtulmuştur. İşte Nutuk, Atatürk'ün önderliğindeki bu “üç kurtuluşun” belgesel öyküsüdür.

Nutuk, Büyük Önder Atatürk'ün isyanıdır. Eli kanlı emperyalizme, çürümüş saray saltanatına, yerli birlikçilere, ihanet odaklarına, hatta bazı arkadaşlarına isyanıdır. Nutuk, Atatürk'ün hesaplaşmasıdır. Önce emperyalizmle, sonra yerli işbirlikçilerle, sonra da “kavrama sınırları biten” bazı silah arkadaşlarıyla hesaplaşmasıdır. Bu nedenle Atatürk Nutuk'ta pek çok ismi çok ağır biçimde eleştirir. Atatürk Nutuk'ta 192 kişiden olumsuz söz eder. Bazı isimleri onlarca defa bahsederek eleştirir. Örneğin, Atatürk Nutuk'ta Rauf Bey'den 157 kere, Damat Ferit Paşa'dan 79, Nurettin Paşa'dan 71, Refet Bele'den 70, Çerkez Ethem'den 69, Mersinli Cemal Paşa'dan 67, Vahdettin'den 65, Çerkez Tevfik Bey'den 53, Ali Galip Bey'den 51, Kazım Karabekir'den 44, Ali Rıza Paşa'dan 27, Kara Vasıf Bey'den 27, Tevfik Paşa'dan 27, Ali Fuat Paşa'dan 23, Sait Molla'dan 23 defa söz eder.

Atatürk'ün Nutuk'ta en ağır biçimde eleştirdiği kişi Padişah Vahdettin'dir. Atatürk, Nutuk'ta Vahdettin'den, “aciz, adi, his ve idrakten mahrum bir mahlûk, soysuzlaşmış alçak ve hain” diye söz eder.

Atatürk, Kurtuluş Savaşı'nda aynı amaç için birlikte mücadele ettiği bazı silah arkadaşlarını, Cumhuriyet Kanunlarına doğru gidildiğini gördüklerinde “kendi fikir ve ruhlarının kavrama sınırları bittikçe bana direnmişler ve muhalefete geçmişlerdir” diye eleştirir. Onlara karşı kendisinin Cumhuriyeti “vicdanında bir milli sır gibi taşıyarak” aşama aşama hayata geçirdiğini belirtir.

Atatürk'ün Nutuk'taki ağır eleştirileri tarihsel gerçekliğe dayanır. Bu eleştirilerin temelinde Türkiye Cumhuriyeti'ni koruyup kollama refleksi vardır. 1925'te Cumhuriyet karşıtı Şeyh Sait İsyanı, 1926'da Cumhurbaşkanına yönelik İzmir Suikastı, Atatürk'ün 1927'de Nutuk'taki eleştirilerinin dozunu artırır. Atatürk, Nutuk'ta, her biri belgeye dayanan ağır eleştirileriyle muhaliflerine ve Türkiye Cumhuriyeti düşmanlarına adeta meydan okur. Nutuk'un sonunda, “Bugün ulaştığımız sonuç, yüzyıllardan beri çekilen felaketlerin doğurduğu uyanış ve aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir. Bu sonucu Türk gençliğine emanet ediyorum,” diyerek de kurduğu Cumhuriyeti gençlere emanet eder.

Atatürk Nutuk'ta 50 kişiden de olumlu şekilde söz eder. Örneğin, İsmet İnönü'den 27, Yahya Kaptan'dan 10, Abdülkerim Paşa'dan 47, Yahya Galip'ten 5 defa olumlu biçimde söz eder.

Atatürk, Nutuk'ta Kurtuluş Savaşı'nı ve Cumhuriyet Devrimi'ni anlatırken “başarı sırlarına” da yer verir. Bunları şöyle sıralamak mümkündür: Akla ve bilime uygun hareket etmek, gerçekçilik, azim ve kararlılık, umudu kaybetmemek, -sırasıyla- milleti, meclisi ve orduyu hazırlamak, kendi cephesini güçlendirirken düşman cephesini daraltmak, mücadelenin haklılığına ve meşruluğuna vurgu yapmak, diplomasiye dayanmak, aşama stratejisiyle hareket etmek; ayrıca zaman yönetimi, insan yönetimi, meclis üstünlüğü, milli egemenlik ve ulusal birlik…

Atatürk, Nutuk'u özellikle “Gençliğe Hitabe” ile bitirir. Böylece Nutuk'u bitirirken yeniden başlatır. Nutuk'un sonundaki “Gençliğe Hitabe” ile geçmişten geleceğe, 1919'dan bugüne ve yarına bir köprü kurar. Böylece Nutuk'u sadece geçmişin kitabı olmaktan çıkarıp geleceğin uyanış anahtarı haline getirir. Nutuk'taki ifadesiyle “yüzyıllardan beri çekilen felaketlerin doğurduğu uyanışı” canlı tutmaya çalışır.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp