Top
30/05/2023

Müthiş bir yönlendirme ve beyin yıkaması yaptılar

CHP ERZİNCAN MİLLETVEKİLİ MUSTAFA SARIGÜL, SEÇİM SÜRECİNİ SÖZCÜ'YE DEĞERLENDİRDİDevletin tüm imkanlarının bir partiye ve bir kişiye tahsis edildiği, gerçek dışı söylemlerle halkın yanıltıldığı bir seçim süreci yaşandığını kaydeden Sarıgül, “Milli iradeye zorla yön verilmeye çalışılmıştır. Bu adaletsiz seçim ortamında Kılıçdaroğlu'nun aldığı oy büyük bir başarıdır” dedi

Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimleri de bitti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan 3'üncü kez aday olduğu seçimi yüzde 50'nin biraz üstünde bir oyla kazandı, Millet İttifakı'nın Adayı Kemal Kılıçdaroğlu ise yüzde 50'nin biraz altında bir oyla kaybetti. Ancak, bu “Son yılların en adaletsiz seçimi” denilen seçimin de “mühürsüz oylar” seçimi gibi tarihe doğru şekilde kaydedilmesi için gerçeklerin hemen unutulmaması, seçimden sonra da uzun uzun analiz edilmesi gerekiyor. Acaba “Milli irade ne derse o olur” denecek bir seçim mi yaşandı, acaba “Ortada bir başarısızlık var, muhalefet kabul etmeli” denecek bir seçim mi yoksa bir hukuk garabeti mi yaşandı, Millet İttifakı bu süreçte akıl almaz ne gibi iftiralarla, karalamalarla, saldırılarla karşılaştı, bunlar unutulmamalı ve unutturulmamalı. 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerini iki dönem CHP milletvekili çıkmayan Erzincan'da milletvekili seçilen, AKP'nin 2 olan vekil sayısını bire düşüren, CHP oylarını yüzde 14 artıran Sayın Mustafa Sarıgül'le konuştum.

Sarıgül, seçim sonuçlarını Ruhat Mengi'ye değerlendirdi.

KAZANMAK İÇİN HER YOL MUBAH SAYILARAK MİLLİ İRADEYE YÖN VERİLMİŞTİR!

Sayın Sarıgül, seçim sonrası dediniz ki; “Sayın Kılıçdaroğlu siz kaybetmediniz, biz kazandıramadık, yazıklar olsun bize.” Muhalefet kanadından bazı meslektaşlarımız da “ortada bir başarısızlık var” dediler, bazı liderler “Milli irade ne derse odur” dediler, ancak demokratik bir seçim için bunlar söylenebilir, sizce böylesine adaletsiz, birçok ülkede ve Türkiye'de yüzbinlerce Arap, Afgan seçmenin oy kullandığı bir seçimde hemen kaybetmiş olmayı kabul eden açıklamalar için biraz erken değil mi, önce yapılanların tekrar tartışılması gerekmez mi?

Aynen katılıyorum, bu seçim eşit şartlar içinde yapılmamıştır, her şeyden önce bakanların aday yapılmasıyla birlikte kamu gücü seçim öncesinden başlayarak Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın lehine kullanılmıştır, gerçekten burada adalet hiç gözetilmeden milli iradeye yön verilmeye çalışılmıştır. Demirel, Özal, Ecevit döneminde 3 bakan görevini bırakır ve tarafsız bakanlar gelirdi. Bunlar; Adalet, Ulaştırma ve İçişleri Bakanıydı, dolayısıyla adil bir seçim olurdu. Burada milli iradeye zorla yön verilmeye çalışılmıştır, “bir oy fazla kazanmak için” her yol mubah sayılmıştır, milletin imkanları kullanılmıştır, siyasi geleneğimizde olmayan yöntemlerin kullanılması demokrasimiz açısından da son derece kaygı vericidir. Benim orada söylediğim mesajda biraz duygusal davranmış olabilirim, Sayın Kılıçdaroğlu'nun nasıl çalıştığını, nasıl mücadele verdiğini biliyorum ve o mesajı atmamış olsaydım birçok insan Sayın Kılıçdaroğlu'na haksızlık yapacaklardı, ben içimdeki hisleri söyledim; özellikle İstanbul mitingi olduğu zaman, öylesine önemli bir mitingde bile o mitingi bırakıp Erzincan'a gelmesi ve o mitingde muhteşem bir konuşma yapmasının hakkını teslim etmek istedim. Sizin söyledikleriniz son derece doğru, milli iradeye zorla yön verilmiştir, devletin tüm imkanları bir partiye ve bir kişiye tahsis edilmiş, gerçek dışı söylemlerle halk yanıltılmıştır.

SAYIN KILIÇDAROĞLU'NUN SÖYLEMEDİĞİ SÖZLERİ ONA MAL ETTİLER!

Bir başka demokratik ülkede asla kabul edilmeyecek her şey yapıldı; sahte ve sahte olduğu bizzat Cumhurbaşkanı tarafından kabul edilen videolar, sahte afişler, iftiralar, yurtdışında ilgisi olmayan Arapların oy kullanması, yurtiçinde kaç göçmenin seçmen yapıldığının bilinmemesi “üç beş leoparın bir ceylanı köşeye sıkıştırması” gibi. Asla kabul edilemeyecek bir eşitsizlik ve adaletsizlik. Acaba muhalefet ‘bu kadar adaletsiz bir yarışta biz olmayız' demeli miydi?

Haklısınız, aynen o şekilde köşeye sıkıştırıldı, o kadar olmayacak şeyler söylediler ki cevap vermek bile mümkün değildi, mesela “Sayın Kılıçdaroğlu gelince terör çoğalacak, SİHA'ların üretimi duracak” gibi. Bir dönem kaybetmenin telaşı içine girdiler ve Sayın Kılıçdaroğlu'nun söylememiş olduğu sözleri söylenmiş gibi gösterdiler, büyük iftiralar attılar. Sahte videolarla, sahte afişlerle bir cumhurbaşkanına yakışmayacak şekilde meydanlarda o videoları oynatması, halkı bir telaşa sokması, siyasette böyle şey olmaz.

BEN HAYATIMDA BÖYLE SEÇİM GÖRMEDİM

Ben hayatımda böyle seçim görmedim. Vatan ve millet sevgisi, dini değerler çok kullanıldı, oysa milli ve dini değerler hiç kimsenin tekelinde değildir. İnançlar üzerine bu kadar siyaset yapılmasını ben ilk defa bu seçimde gördüm, bu kadar etik dışı siyaseti de ilk kez burada gördüm… Tabii bu, bir tek kişinin koskoca bir ülkeyi yönetmesinin ve bütün gücün ona verilmesinin doğru bir şey olmadığını, sonucunu  bir kere daha gördük, yaşadık. Bu kadar yetkiyi bir evliyaya bile versek evliyayı da baştan çıkarır. Devleti yönetmeye talip olan ve devleti yönetenlerin çok daha farklı konuşma yapması lazım, bu seçimde demokrasi adına hiçbir nezaketi, hiçbir zarafeti görmedik.

KILIÇDAROĞLU'NUN ALDIĞI OY BÜYÜK BAŞARIDIR

Oysa ülkeyi yönetenler ülkeye demokrasi, huzur getirmeli, ülkede liyakat sistemini konuşmalı, devlet rayından çıkmış devleti nasıl rayına oturturuz demeli, ekonomi düzlüğe çıkmalı, adalet konuşulmalı. Bu seçimde hiçbir ülke sorunu konuşulmadı, “O onu demiş, niye demiş, neden demiş” ve gerçekten de tamamen uydurulan yalanlar ve bu yalanlar üzerine kurulan dünyalar oldu. Bana göre böylesine adaletsiz bir seçim ortamında Sayın Kılıçdaroğlu'nun aldığı oy büyük bir başarıdır.

MÜTHİŞ BİR YÖNLENDİRME VE BEYİN YIKAMA YAPTILAR!

Kılıçdaroğlu seçmenin yüzde ellisine yakının oyunu aldı, 25 milyon kişi ona oy verdi ama muhalefet partilerini terörle ilişkili gösterdiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kazandıktan sonra ilk cümlesi de “Kandil'le ilişkisi olanlar” diye başladı. Yurtdışında Erdoğan neredeyse yüzde 60 oy aldı. Acaba bütün bunlara muhalefet baştan beri yeterince önem verdi mi?

Şu yeterince anlatılamadı; bugün ülkede terör varsa, hala silahlar konuşuyorsa, sınırlarımızda büyük problem varsa, bugün hala şehitlerimiz geliyorsa bunun sorumlusu muhalefet değildir. Ülkeyi 21 yıldır yöneten iktidar sorunu çözemediyse bunun muhalefetle uzaktan yakından bir alakası yoktur. Bugün Türkiye'de hala silahları konuşup barışı konuşmuyorsak bunun sorumlusu AK Parti iktidarıdır. O zaman neden bunca yıldır barışı, huzuru sağlayamadı terörü bitiremedi? Onun yerine başka bir şey yaptı; Gaffar Okkan gibi çok değerli bir emniyet müdürümüzü katleden, bu devirde çağdışı yargısız infaz yapan HÜDA PAR gibi İslami diktatörlük kurmak isteyen bir yapıyla beraber olması da inanın ki kamuoyuna yeteri kadar anlatılamadı. Tabii bakıyorsunuz ki iletişim organlarının yüzde 70'i Erdoğan'ın tekelinde, bir televizyona çıkıyor 18 kanal aynı anda yayınlıyor, hele hele TRT gibi bir devlet televizyonu siyasete alet ediliyor, Anadolu'nun birçok köyünde ne SÖZCÜ TV'yi ne de diğer televizyonları bulabilirsiniz. Anadolu'da tamamen TRT1 izleniyor ve o da tamamen Ak Parti'nin kutusu haline gelmiş ve o nedenle de biz bunu yeteri kadar anlatamadık. Her yerde TRT1 ve A Haber, sanki planlanmış. Bugün bütün kamu kurum ve kuruluşlarında da durum böyle. Türk Hava Yolları'na gidin, VIP'e girin bakıyorsunuz ki TRT1 ve A Haber açık. İnsanlara maalesef müthiş bir beyin yıkama ve yönlendirme yaptılar.

Oysa AK Parti geldiğinde terör neredeyse bitmişti ama bu dönemde aksine terör arttı. Milliyetçilikten bahsederken bu iktidar döneminde Mehmetçiğin başına çuval geçiren Amerikalı generali daha sonra karşıladılar. Tarihte Mehmetçiğin kafasına çuval geçirilmemiştir, o da bu dönemde oldu. Bu iktidar Amerika'dan talimat almaktan başka bir iş yapmıyor, 21 yıldır hala komşularıyla sorununu çözemediyse ve terör devam ediyorsa sorumlusu AK Parti iktidarıdır. AK Parti iktidarı da muhalefet gibi davranıyor, çıkıyor kendi kendini eleştiriyor. Kardeşim sen niye eleştiriyorsun, senin çözmen gerekiyor icranın başında olan sensin ama bakıyorsunuz çıkıyor beyefendi eleştiriyor.

ERZİNCAN'DA  HEMŞERİLİK DUYGUSUNA DAYALI YEREL BİR KAMPANYA YAPTIK!

Erzincan'da durum neydi? Siz orada büyük başarı kazandınız.

CHP'nin ülke genelinde yaptığı kampanyayla farklı bir kampanyaydı. Çünkü CHP'nin yaptığı kampanya genel bir kampanyaydı. Biz Erzincan'da daha yerel bir kampanya yaptık, genel siyasetteki tartışma ve kutuplaşmaları Erzincan yereline taşımadık. Sevgiye, dostluğa dayalı, hemşerilik duygularını öne çıkardık. Aşağı yukarı 20 gün boyunca oy almaya değil de gerçekten gönülleri almaya çalıştık. Erzincan'ımızın hak ettiği noktada olmadığını söyledik. Erzincan'ın Sivas ve Erzurum arasına sıkıştığını ve benim buna razı olmayacağımı, Erzincan'ın sesini daha gür çıkaracağımı ifade ettim. Zaten daha önce de gerek milletvekilliğim gerek belediye başkanlığım döneminde Erzincan'dan elimi hiç çekmemiştim o nedenle de Erzincan'da büyük bir kabul gördüm. Seçmenle birebir temas kurdum, çok el sıktım, kapıları çaldım, şehrin her noktasında varlığımızı muazzam şekilde hissettirdik. Günde 12,5 kilometre yürüyerek tüm şehri 3-4 defa dolaştım, günde 4-5 bin yurttaşla tokalaştım. Onlara “Erzincan'a oy almaya değil gönüllerinizi almaya, gençlerin abisi olmaya geldim” dedim, çok duygusal bir kampanya yaptık ve başarılı olduk. Çünkü siyasi arenada hayat hakkınız mücadele gücünüz kadardır. Her gün gayret ettim mücadele ettim ve başarı böyle geldi.

OĞAN'IN YAPTIĞI HAMLENİN DEĞERLENDİRMESİNİ TARİH YAZACAKTIR!

Sinan Oğan ve Muharrem İnce'yi konuşalım. Sinan Oğan “Plana sadık kalan tüm vatandaşlarıma şükranlarımı sunuyorum, Atatürkçülerle Türk milliyetçileri kazanmıştır” diyor bu sözlerine ne diyorsunuz?

Sinan Bey benim son 1 yılda 5-6 kez bir araya geldiğim ve görüştüğüm “Malazgirt'ten Kocatepe'ye tam bağımsız Türkiye” anlayışında, Atatürk milliyetçiliği anlayışında sohbetlerimiz olan bir siyasetçidir. Ben böylesine bir olayı büyük bir şaşkınlıkla karşıladım. Siyasi tercihini bu yönde kullandı ama siyasilerin karnesini halk verir. Gelecekte bu yaptığı hamlenin bağımsızlık, özgürlük, demokrasi adına, özellikle hukuk ve inançlara saygılı laiklik adına ne kadar doğru olup olmadığını tarih yazacaktır.

Ortada bir plan mı vardı ki ‘plana sadık kalan vatandaşlardan' söz ediyor bunu anlayamadık?

Burada Sayın Cumhurbaşkanı'nın zaten Sinan Oğan'a “partimizin bir elemanı” demesinin değerlendirmesini ben kamuoyuna bırakıyorum. Diğer tarafta, Atatürk kimsenin tekelinde değildir, ulusun lideridir ama söylemlere baktığımız zaman “Atatürk'ün inançlara saygılı laiklik anlayışını Kocatepe ruhunu kimlerin taşıdığı” gerçekten ortadadır. Sayın Sinan Oğan'ın iki ay önceki konuşmalarına baktığımız zaman bugünkü konuşmalarıyla son derece farklı olduğunu, aralarında hiçbir benzerlik olmadığını görebiliyorsunuz.

ÖNEMLİ OLAN OMURGALI DURUŞTUR!

Evet, Erdoğan'a “Önce senden sonra Suriyelilerden kurtulacağız” demiş, ağır yolsuzlukla suçlayan konuşmalar yapmıştı.

Siyasette insanlar gücünü oturduğu koltuktan almamalı, gücünü önce kendi kişiliğinden, ilkelerinden, prensiplerinden alması lazım. Omurgalı siyaset yapanları tarih her zaman yazar. Demokraside, seçimlerde bazen kazanırsınız kaybedersiniz ama sokakta yürüdüğünüz zaman rakipleriniz bile size saygı duyar. İnsanlar o seçimler bittikten sonra; seçimden önce söylediği sözler ile aldığı makam için yaptıkları arasındaki farka bakarlar. Benim milletvekilliği için hiçbir talebim olmadı, tamamen Sayın Kılıçdaroğlu tarafından son dakikada  “Erzincan'da senden görev rica ediyorum” diye telefon geldi ve böyle bir görev olunca sesimi çıkarmadan geldim. CHP iki dönem Erzincan'da milletvekili çıkarmamıştı ve biz oyumuzu burada ciddi oranda yükselttik ve cumhurbaşkanlığı seçiminde de 2'nci turda ciddi oranda yükselttik.

MUHARREM İNCE'NİN SİLKELENMESİ YETMEZ, ALDIĞI KARAR ÜSTÜNE YAPIŞIR!

Muharrem İnce seçimden sonra “Yarından itibaren silkelenip yeniden başlıyoruz” dedi, siz de “Siyasette aldığınız kararlar üstünüzü silkelemekle geçmez, üstünüze yapışır” dediniz, bunu açıklar mısınız?

Doğru, oradaki olay şu, siyasette vefa gerekiyor, beni Mustafa Sarıgül yapan nedir; Cumhuriyet Halk Partisi'nin Gençlik Kolu Başkanı, İlçe Başkanı, SHP'nin milletvekili, CHP'nin ve DSP'nin Belediye Başkanı. Bir insanın bir çizgisi olmalı ve o insan çizgisini geliştirmeli, hiçbir zaman çizgisinden sapmamalı.Aynı zamanda siyasette bir ahde vefa vardır, Sayın Kılıçdaroğlu beni büyükşehir belediye başkan adayı yaptı, vefasını gösterdi, o zaman benim de şu anda yapmam gereken şartsız ve koşulsuz Sayın Kılıçdaroğlu'na destek vermek ve onun yanında olduğumu göstermek. Yıllardan beri sosyal demokrasinin evrensel ilkelerini savunan insanlar görev sırası geldiği zaman “armudun sapı, üzümün çöpü” demeden gereğini yapmalıdır, unutmamak lazım ki siyasette tutarlı olursanız, çizginizden sapmadan ama çizginizi geliştirir, güçlendirirseniz her zaman toplum sizin peşinizde olur. Ama ilkesiz siyaset yaparsanız ve çok zor şartlarda geçmişte size destek veren yol arkadaşlarınızı terk ederseniz toplum da sizi terk edebilir.

KILIÇDAROĞLU, EKONOMİYİ DÜZLÜĞE ÇIKARABİLİRDİ!

Sizinle seçim öncesi yaptığım röportajda; Millet İttifakı'na dahil olmak için bazı şartlarınızın gerçekleşmesi gerektiğini söylemiştiniz. Ama ülkenizin bir “demokrasiyi koruma” dönemecinde olduğunu gördüğünüz zaman “daha demokratik olandan yana” tercihi hemen yaptınız.

Oradaki ölçümüz de şuydu; tarafsız cumhurbaşkanı, güçlü parlamento ve bağımsız yargı. Demokratik parlamenter sisteme Türkiye'yi taşıyacak olan Sayın Kılıçdaroğlu olduğu için de o desteği verdik. Kemal Kılıçdaroğlu Millet İttifakı ile rayından çıkan devleti rayına oturtabilirdi, hiçbir egosu ve itirazı olmadan Türkiye'yi normalleştirir, demokratik parlamenter sisteme taşıyabilir, ekonomiyi düzlüğe çıkarabilirdi. Tarlada üretim, fabrikada üretim, kamuda dürüst yönetimi Sayın Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı'ndaki değerli arkadaşlar bunu sağlayabilirdi. İlkelerimize bire bir uyduğu için ona destek verdik.

Seçime sadece CHP ve İyi Parti “Millet İttifakı” olarak girseydi, diğer partiler olmasaydı daha iyi bir sonuç alınacağını düşünüyor musunuz? Yani CHP listelerinden seçmeninin onaylamadığı isimlerin girmesi veya kendi 40 milletvekili yerine başka partilerden vekillerin çıkması sizce nasıl etkiledi?

Burada olay şu; Türkiye artık bu 50+1 kıskacından mutlaka kurtulmalı, partiler seçmenin önüne kendi söylem ve kadrolarını mutlaka çıkarmalı. Seçmen tercih etmediği bir partiye oy vermek zorunda bırakılmamalı. Ve burada önemli konu şu; her koyun kendi bacağından asılmalı, her parti kendi ağırlığınca tartılmalıdır. Keşke bu 50+1 olmasa ve partiler kendi listeleriyle girip seçilseler, bunu yapanları takdir ediyorum, yani ittifak sistemlerini doğru bulmuyorum. Türkiye'nin demokratik parlamenter sisteme geçmesi lazım, burada belki Sayın Cumhurbaşkanı Adayımız Kemal Kılıçdaroğlu CHP'nin adayı olsaydı, diğer partiler de adaylarını çıkarsaydı ikinci turda zaten birleşme olacaktı, belki daha farklı bir sonuç çıkabilirdi.

BU SEÇİM UZUN SÜRMEZ, 2 YILLIK BİR SEÇİMDİR, DAHA UZUN OLACAĞINI TAHMİN ETMİYORUM!

Sadece adil olmayan bir seçim yapılmış olması değil, aynı zamanda birçok yerde Erdoğan'a “evet” mührü basılmış pusulalar, 3 farklı kimlikle oylar kullananlar yakalandı, 3 farklı zarfla oy kabinine girenler yakalandı, bunlarında nerelerde ve kaç kişi olarak çalıştıklarını bilmiyoruz. Sayısız yabancı ve sahtekarlık yapılması söz konusu. Muhalefetin bütün bunları kabul edip susması doğru mu sizce?

Bugünden itibaren bu seçim çok uzun sürmez, iki yıllık bir seçimdir, daha uzun olacağını ben tahmin etmiyorum, çünkü Türkiye'nin sonuçta demokratik parlamenter sisteme geçmesi lazım, bu sistem doğru bir sistem değil. Yapmamız gereken olay şu; Türkiye'de 190 bin 800 küsur sandık var, mutlaka her sandığın başına adam koymak ve bu 190 bin kişinin eğitimini de iyi bir şekilde vermek, bunlara da bugünden başlamak gerekiyor.

BAKIYORSUNUZ BİR KÖYDE 100 OY KULLANILMIŞ, HEPSİ AYNI ADAYA, BU MÜMKÜN MÜ?

Birçok olay yakalandı zaten, demek ki sandık başındakiler ve milletvekilleri iyi çalışmış.

Örneğin biz Erzincan'da sandıkların yüzde 90'ına hakimdik ama öyle bir köy var ki merkeze uzaklığı 2 saat çekiyor, oralara da tedbir alacağız, evet orada 30-40 oy var ama bir oy bile önemli, oralara da müşahidimizi göndermemiz lazım. Bakıyorsunuz, bir köyde 100 oy kullanılmış, 100'ü de aynı adaya, bu olabilir mi? Düşünün ki Diyarbakır'dan MHP'ye 190-200 oy çıktı, olduysa bravo ama bu oylarda kuşku var.

SİNAN OĞAN AKP SAFINA GEÇERKEN SEÇİM SONUÇLARINI BİLİYOR OLABİLİR Mİ?

İçişleri Bakanı birinci seçimde sonucu tam bildi, Erdoğan yüzde 49.5 dedi, aynen çıktı, bunu tartıştık, açıklamasını istedik. Acaba, Sinan Oğan'da bütün hakaretlerine rağmen AKP safına geçerken önceden kazanacaklarını biliyor olabilir mi sizce?

Siyasi olarak bu konuda ne söyleyeceğimi kestiremiyorum ama söylediklerinizde haklı bir şüphe var, toplum vicdanı bu seçimler konusunda rahat değil, mesela Demirel döneminde, Ecevit döneminde bunlar hiç konuşulmazdı, ilk defa toplum yapılan oylamayı içine sindirmedi, ilk defa burada verilen oyların manipülasyon olduğunu, bu oylarda büyük bir devlet gücü olduğunu, bir kamu baskısı olduğunu, büyük bir partizanlık yapıldığını söylüyor ve toplum vicdanı bunları kabul etmiyor.

Belediye seçimlerinde CHP ve İYİ Parti 11 ili aldı, bu seçim de az farkla kaybedildi ama neden yerel seçimdeki gibi olamadı sizce?

Şöyle, tabii belediye seçiminde daha çok büyük şehirler vardı ama kabul etmek gerekir ki Güneydoğu seçmeninin de ciddi bir desteği vardı. Özellikle Adana, Mersin, Antalya'da, İstanbul'da Güneydoğu seçmenini de yadsımamak lazım.

Güneydoğu seçmeninin hepsi HDP imiş gibi yansıtılmasını siz yanlış bulmuyor musunuz? Ben Güneydoğu'yu gezdim, hiç de öyle olmadığını yakından gördüm, orada HDP'ye oy vermeyen çok sayıda vatandaş yaşıyor.

Kesinlikle. Güneydoğu seçmeninin tamamını AK Parti, CHP ya da HDP diye ayırmak doğru değil, bu ayırım yapılamaz. Güneydoğu'daki insanlar da özgür ve demokratik ortamlarda oylarını kullanıyorlar. Bu doğru olsaydı, AK Parti'nin Adıyaman'dan, Maraş'tan, Diyarbakır'dan milletvekili çıkarmaması gerekirdi, böyle bir şey olur mu? Güneydoğu seçmeni kimsenin tekelinde değil, Güneydoğu seçmeni Sayın Kılıçdaroğlu'nun söylemlerini iyi bulduğu için, Türkiye'ye vaat ettiği hak, hukuk adalet konusunda, özellikle torpili kaldıracağım, mülakatı kaldıracağım, atanamayan öğretmenlere görev vereceğim dediği, emeklilerle, hayvancılıkla ilgili sözleri Güneydoğu seçmeni tarafından son derece sempatik karşılanmıştır. Tarımla ilgili tohum desteği, gübre, ilaç, mazot desteği vermemiz gerekir söylemleri son derece yer tutmuştur, çünkü Güneydoğu'da insanlar ekemiyor, biçemiyor. Otoyollara, köprülere geçiş garantisi var, çiftçinin ürününe niye alım garantisi yok” lafı Güneydoğu'da çok tutmuştur, bu söylemler çok etkili oldu. Şırnak'ta, Batman'da, Silopi'de, Cizre'de, Nusaybin'de, Kilis'te, Diyarbakır'da, Sivas'ta çalışmalar yaptım, hepsini bana sordular ve bu konudaki açıklamalarıyla Sayın Kılıçdaroğlu oy topladı.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp