Top
Pınar Turan

Pınar Turan

pinnartu@yahoo.com

24/01/2021

Elit misiniz?

Kendi dilini doğru kullanamayan bir toplumda iletişimden, eğitimden, gelişmişlikten veya demokrasiden konuşabilmek mümkün müdür?

Kelimeleri genellikle yanlış telaffuz eden, anlamlarını tam bilmediği için yanlış kullanan, kitap okumadığı için bir türlü doğru yazamayan insanlardan sizi doğru anlamalarını beklemek, her zar attığınızda düşeş gelmesini beklemek gibi bir şeydir.

Dili doğru kullanmak sadece iletişim açısından değil, yaşadınız kültürdeki kavramları da doğru oluşturmak açısından önemlidir. Kullandığınız dil sizin eğitiminizi, görgünüzü, kişiliğinizi, yani sizi anlatır aslında.

Kelimeler ve onlara yüklenen anlamlar düşünce tarzınızı, hayata bakışınızı belirler. Sonuçta işaret diliyle de anlaşmak mümkünken, insanoğlunun dili çeşitli kavramları oluşturabilecek şekilde başarılı kullanabilmesi onu bu günlere getirmiştir.

Kitap okumak da bu yüzden önemlidir. Bir dili doğru öğrenip, kullanabilmek için mutlaka kitap okunması gerekmektedir.

Bu sadece bizim toplumumuz için değil dünyadaki bütün toplumlar için geçerlidir.

Geçenlerde sosyal medyada seyrettiğim bir sokak röportajında, Amerikalılara ülkelerinin resmi dilinin ne olduğunu soruyorlardı.
Çoğunluğun verdiği yanıt ‘‘Amerikanca?'' oldu. Kendi dilinin İngilizce olduğunu bilmeyen bir toplumun Trump gibi saçma sapan birini başkan olarak seçmesinden daha doğal ne olabilir?

İşte tam da bu yüzden günümüz demokrasisinin her toplum için uygun bir sistem olup olmadığı tartışılmaktadır.

Bir zamanlar manken Aysun Kayacı ‘‘Dağdaki çobanla benim oyum bir mi?'' sözleriyle olay yaratmıştı.

Kadıncağız anlatmak istediğini yanlış kelimelerle sununca, karşısındakiler biraz kasten, biraz kötü niyetle anlatılmak isteneni değil de işlerine geleni alıp ‘‘Vay, insanları aşağılıyor'' diyerek popülistlik yapmış, kadına edilmedik hararet bırakmamışlardı.

Bugün elit veya elitist denilen kişilerin durumu da aynı böyledir.

Bu kelimelere zenginlik, halkı aşağı görme, küçümseme, kendini ayrıcalıklı bulma gibi negatif anlamlar yüklenmiştir.

Esasen halk arasında varlıklı ve zengin olmak zaten tamamen toplumdan kopuk olma anlamına gelmektedir. Seyrettiğiniz yerli dizilere, filmlere bir bakın. Varlıklı şehirli kesim hep züppedir, zalimdir, kötü kalplidir. Halkı hep aşağı görür. Ancak kırsal kökenli zenginler babacan ve cana yakın gösterilmektedir. Halk fakir ama mutludur ve hep iyi kalplidir. Şehirli eğitimli ve paralı kişilere hep ‘‘Sizin gibiler'' diye hitap edilir.

Bu ve bunun gibi konularda halkın beyni zaten yıllardır yıkanmaktadır.

Şimdi de şehirli, eğitimli, nispeten yüksek gelirli insanlar; elitler, elitistler diye adlandırılarak bu kelimelerin anlamı ve içindeki kavram değiştirilmeye çalışılmakta o halkın kafasındaki ‘‘sizin gibiler'' grubuna sokulmak istenmektedir.

Karşı tarafa elitler diye hitap etmek adeta hakaret küfür gibi anlaşılmakta ve öyle kullanılmaktadır. Çünkü elit veya seçkin olmak, halktan kopuk ve ayrıcalıklı olmak, kendini toplumun üzerinde görmek şeklinde lanse edilmektedir.

Oysa istenilen tam da budur; bir öteki yaratıp karşılıklı suçlamalarla ayrıştırmak. Eğitimli, görgülü topluluğu karalayarak yerine liyakatsiz ama güç sahipleri tarafından istenilen her şeyi yapacak kişiler konmak istenilmektedir.

Hâlbuki elitizm bir ülkenin nasıl kişiler tarafından yönetilmesi gerektiğini tartışan siyaset felsefesinin bir dalıdır.

Türk Dil Kurumu'na göre “elit” “seçkin” demektir. Yani bir toplumun eğitim bilgi görgü ve yaşayış olarak en üst sınıfıdır.

İslam felsefesinde elitizmi savunan düşünürler olmuştur.

Örneğin Farabi’ye göre ülke yönetiminden sahte filozoflar uzaklaştırılmalıdır. Bir ülke ancak gerçek filozoflar tarafından yönetildiği takdirde refaha erebilir.

İbn-i Haldun‘a göre ise devletin mevcudiyetini sürdürmesi için yönetimde ”bilge” kişiler olmalıdır.

Günümüze dönersek İlber Ortaylı'ya göre elit olmak paralı ya da diplomalı olmak değildir, iyi muslukçu da bu sınıfa girer, iyi bilgin de.

Bir toplumda mesleklerin en iyileri, en yetişmişleri o toplumun elitini oluşturur. Temel kıstas liyakattir.

Liyakat her toplumun sağlıklı gelişmesi için olmazsa olmaz altın anahtardır. Yokluğu çöküşün habercisidir. İnsanları ‘‘elitist ve seçkinci'' diye aşağılamak ise geri kalmış toplumların en büyük hastalığıdır.

Bugün gelişmiş ülkeler liyakat prensibine dayalı olarak elitisttir ve kişileri hak ettikleri pozisyona koyan sistemleri olduğu için gelişmişlerdir. Bu tip ülkelerden hayvanat bahçesi müdüründen uzay ajansına yönetici çıkamaz.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları