Top
Pınar Turan

Pınar Turan

pinnartu@yahoo.com

05/05/2021

Kırmızı Ülke

Bugünlerde televizyonda yayınlanan psikolojisi bozuk insanlarla ilgili dizilere rağbet malum. Genel bir beğeniyle birlikte eleştiriler de yükselmekte doğal olarak.

Özellikle Gülseren Budayıcıoğlu'nun yazdığı kitaplardan uyarlanan diziler; konuları gerçek hayat hikayelerinden alıntı olmaları nedeniyle hastaların özel hayatlarını deşifre etmekle ve suçlanıyor.

Budayıcıoğlu'nun kitaplarını da okudum, dizilerimi de severek seyrediyorum. Dizilerdeki hikayeler kitaplarındakilerden çok farklı. Ayrıca yazılan hikayeler gerçek yaşamdan alıntı olsa da Gülseren Hanım gibi profesyonel ve hasta mahremiyetinin ne kadar önemli olduğunu bilen birinin bu kitapları yazmadan önce bunun bir çaresine baktığını, hikayeleri de değiştirilerek yazdığını düşünüyorum.

Sanırım insanların takıldığı dizilerin fragmanlarında söylenen ‘‘Gerçek bir hayat hikayesi'' cümlesi.

Bazıları bu dizilerin sinirlerini bozduğunu, psikolojilerini etkilediğini söylüyor.

Yani ne demeli bilmem ki? Seyretmeyin kardeşim. Mecbur musunuz?

Ne yani, dizilerin hikayelerine de mi karışılsın? Yeterince sansür yok mu? Ne seyretmemiz gerektiğine yeterince karışılmıyor mu zaten?

Müge Anlı'nın programlarını seyredin. Canlı canlı gerçek hikayeler. Onlar psikolojinizi bozmuyorsa bunlar ne ki?

Ayrıca bu hikayeler toplumun aynası.

Etrafımız benzer karakterlerle dolu değil mi? Sizin de etrafınızda temizlik hastası olduğunun farkında olmayan ama titizliğiyle övünen insanlar yok mu? Detay detay anlatırlar nereleri ne eziyetler çekerek temizlediklerini.

Hiç değilse bunun bir takıntı, bir hatalık olabileceğini göstermek bile bir farkındalık yaratmaktır.

İnsanlar kendilerine ayna tutan şeylere pek sevmiyorlar anlaşılan.

Bir dizideki bekaret kontrolü sahnesine de epey tepki geldi. Sanki bekaret ülkemizde hali hazırda problemi değilmiş gibi… Sanki kızlık zarı uğruna kadınlar eziyet görüp, öldürülmüyormuş gibi…

En iyisi hep iyilerin sonunda kazandığı, fakirliğin övülüp, zenginliğin kötü karakterin bir parçasıymış gibi sunulduğu eski Türk filmlerini seyredelim ya da yabancı filmleri. Film yabancı olunca nasılsa bizden değil deyip kimse ses çıkarmıyor.

Oysa sokak çocuklarının dramını anlatan Delikanlı Sadi'nin hikayesinden ben çok etkilendim.

Bu sayede sokak çocuklarına daha bir empatiyle yaklaşıyorum artık. Sinek kovar gibi kovalamıyorum onları.

Ayrıca seyredilen her şeyin bir misyonu bir mesajı olması da gerekmiyor. Yapılan diziler ders gibi hep olması gerekeni verse kimse izlemez zaten.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları