Top
03/10/2023

Zincirleme hatalar ve yaklaşan işsizlik dalgası!

TÜİK, Eylül ayı enflasyon verilerini açıkladı. İstanbul Ticaret Odası'nın yüzde 5,46 olarak hesapladığı Eylül ayı enflasyonunu, ENAG da yüzde 6,24 buldu. TÜİK'in hesapladığı enflasyon ise aylık yüzde 4,75 oldu.

Ağustos verileri açıklandığında TÜİK'te bir düzelme mi var acaba sorularına “bunu söylemek için henüz erken” demiştik. TÜİK'in enflasyon verilerinin gerçeğe yaklaştığına inanmamız için şeffaf bir şekilde tüm fiyatları yayınlamaya başlamasının gerektiğini ifade etmiştik.

Tek başına Eylül ayında yüzde 4,75'lik bir fiyat artış oranı bile oldukça yüksek. Ancak son iki aydır yüzde 10'a yakın gelen aylık fiyat artışlarının bir nebze de olsa yavaşladığını gördük. Ancak hala birçok ülkenin yıllık enflasyonunun üzerinde bir aylık enflasyonla karşı karşıyayız.

Hükümet ise enflasyonla mücadelede ana yaklaşımını talebi daraltmak üzere kuruyor. Temmuz ayı maaş zamları üç ayda eridi. Yıl başında da maaş artışlarında yüzde 33'lük 2024 enflasyon tahmininin baz alınacağı ifade edildi. Faiz artış sürecinin de devam edeceğini tahmin etmek zor değil.

Bu politika gerçekten enflasyonu düşürebilir mi? Düşürürse bedeli ne olur yine verilerle birlikte bakalım. Tabloda TÜİK, İTO ve ENAG verileri var. Tüketici enflasyonunun yanı sıra üretici maliyetlerini ölçen ÜFE'nin de seyrini aldım.


Bu tabloyu TÜİK rakamlarının tutarlılığı açısından değerlendirmek mümkün. Bir de elbette bu veriler üzerinden yapılan ekonomi politikasının etkinliğini görmek açısından da değerlendirebiliriz. Konu elbette bu kadar basit değil ancak ben elimden geldiğince basitleştirerek anlatmaya çalışayım.

Bu tabloda TÜİK verileri bize diyor ki son iki yılda üreticilerin maliyeti yüzde 270,82 artmış. Hizmet üreticileri enflasyonu da hemen hemen aynı dönemde yüzde 254,81! Yani mal ve hizmet üreticisinin maliyetleri ortalamada 2,5 kattan fazla artmış. Ancak TÜİK'e göre tüketici fiyatlarındaki artış yüzde 196,33'te kalmış. Yani iki katın da altında.

Bu iki veriyi doğru kabul ederseniz, üreticilerin üzerinde iki yıldır ciddi bir maliyet yükü biriktiğini ancak bu maliyet yükünü tüketiciye yansıtamadıklarını söyleyebilirsiniz. Bu durumda maliyet artışlarını tüketiciye yansıtamayan üretici, üretimi yavaşlatmış olmalı.

Yani üretimde daralma ve işsizlik artışı görmeniz lazım. Görmüş müsünüz?

Hayır!

Böyle bir daralmayı yine TÜİK verileri yalanlıyor. Şirketlerin rekor karlılığına ilişkin veriler yalanlıyor. Son iki yıldır Türkiye ekonomisi büyümeye, işsizlik oranı düşmeye ve istihdam da artmaya devam ediyor.

Yani TÜİK her halükârda bir yerde yanılıyor. Ya büyüme ve istihdam verilerinde ya da enflasyon verilerinde!

Bir başka gerçek de şu ki maliyet temelli bu enflasyon şokunun temelinde kur istikrarsızlığı yatıyor. Kur istikrara kavuşmadıkça da işletmelerin maliyetleri artmaya devam edecek. Faiz artışlarının amacı bu istikrarın sağlanması olsa gerek. Ancak Ağustos sonunda yapılan 750 baz puanlık şok faiz artırımından sonra 26'lara düşen Dolar/TL, geçen hafta gelen 500 puan faiz artırımına rağmen 27,50'lere yükseldi.

Dövizden maliyetlere geçişkenlik yavaşlasa da artmaya devam ediyor.

Bunun üzerine düşen alım gücü ve daralan krediler ile sert bir daralma ve işsizlik dalgası da kapıda!

Yani yine aynı senaryoyu yaşıyoruz.

2001 kriziyle birlikte yüzde 8-10 bandına gelen işsizlik, 2008 küresel krizi ile yüzde 10 üzerine çıkmıştı. Pandemi etkisiyle yüzde 10-12 aralığına çıkmıştı. 2021 Eylül ayından bu yana iktidarın seçim kazanma hırsı uğruna izlediği politikayla yeniden yüzde 8-10 bandına yükselen işsizlik belli ki 2024 itibariyle yine yüzde 13-15 seviyesine yükselecek.

Tarih tekrardan ibarettir derler ya, işte o hesap!

Daha yüksek seviyede bir işsizlik ile karşı karşıya kalacağız.

Ve işin kötü tarafı o tekrar eden tarihten sonrasında istihdamın artması, işsizliğin düşmesi iyi bir senaryoda dahi yıllarımızı alacak.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp