Top
Mehmet Yaşin

Mehmet Yaşin

myasin@hurriyet.com.tr

16/08/2023

Taş Çorbası, üç kişilik!

İnstagram hesabımdan takipçilerimle, yediğim yemekleri, mekanları, lezzetleri paylaşıyorum. Bir çeşit yol gösterme !

Yaklaşık 140 bin takipçim var ! Az buz değil yani.

Paylaştıklarımı beğenen de oluyor, beğenmeyen de.

En çok eleştiriyi, koyduğum yemeklerin fiyatları alıyor!

Acımasızca eleştirenler de hatta küfür edenler de var!

Sanmayın ki, her zaman ıstakoz, havyar, pahalı balıklar, kıymetli etler, kaz ciğerleri, şampanyalar, malt viskiler, şato şarapları paylaşıyorum. Zaten bunların bir çoğunu sevmem ve mecbur kalmazsam yemem!

Eleştiri aldığım yemekler, herkesin ulaşabileceği sebze ve meyvelerle yapılanlar.

Menemen, cacık, köfte, piyaz, lahmacun, çoban salatası, tavuk kanadı, makarna, pilav.

Ve diğerleri.

Ama ne olursa olsun, aynı öfke dolu cümleler kuruluyor: “Sen domatesin kaç para olduğunu biliyor musun? Hıyar fiyatları yüzünden cacığa hasret kaldık! Patlıcanın yanına yaklaşamıyoruz ki, alıp tavaya atalım! Taze fasulye havyar fiyatına yaklaştı… Balıkçı tezgahlarını, artık kıymetli bir tablo gibi seyrediyoruz!”

Her yemeğe bir itiraz var. Haksızlar mı? Sonuna kadar haklılar tabii ki.

Ama, ucuz yemek bulma çabasından yoruldum!

Kara kara düşünürken, aklıma birden “taş yesinler” bedduası geldi!

Bu beddua, düşüncemin ortalık yerine bir fikir düşürüverdi. Acaba, “Taş Çorbası” yapsam kaça mal olurdu?

Çorbadan önce, taşın, mutfak kültüründe oynadığı rolleri düşündüm ! Vikingler, yemek yaptıkları kazanların içine, kızgın taşlar koyarak suyu kaynatıyorlardı !

Afrika'da hala, açılan çukurlara kızgın taşlar döşeyerek etleri pişiriyorlar.

Sonradan öğrendim ki, “Taş Çorbası” öyküsü, Batı edebiyatında da çeşitli şekillerde anlatılmış!

Özetleyeyim:

Yürüyerek yolculuk eden aç gezginler için, bazı aşçı dükkanlarında taş çorbası pişirilirmiş. Çorba dediğim, tıpkı benim tarifini vereceğim çorba gibi, taş ve sudan oluşuyormuş.

Zamanla aç gezginlere acıyan çevre halkı, suyun içine birer “çimdik” malzeme atmaya başlamışlar.

Çimdik, iki parmak ucuna sığacak kadar bir miktara verilen tanımlamadır.

Rahmetli annem, ölçüleri soranlara hep çimdik üzerinden tarif verirdi.

Çorbaya ilk atılan yiyecek, yarım havuç olmuş. Bir başkası bir çimdik tuz atmış, bir başkası biber serpmiş, bir diğeri yarım kaşık yağ koymuş.

Çimdik çimdik malzemelerle, taş çorbası lezzetli bir yolcu yemeğine dönüşmüş.

Taş Çorbası'nın adı bazı hikayelerde, “Tırnak Çorbası” diye geçer.

Gelelim bizim çorbaya.

Malzemeler şöyle: Portakal büyüklüğünde iki çakıl taşı. Deniz kıyısından toplarsanız, hem daha temiz hem daha sert olur.

Üç litre kadar çeşme suyu,

Ateşi yakacak kadar yakıt.

Bu kadar.

Yapılışı ise şöyle: Suyun bir litresi ile taşları bir güzel yıkayın. Geri kalan suyu, derince bir tencereye koyun. İçine taşlardan birini atın. Diğerini akşam için saklayın. Harlı ateşte, yarım saat kaynatın. Sonra suyu tabaklara bölüştürün.

Evin nüfusunun üç kişi olduğunu düşünüyorum. Bir ekmek ancak yeter.

Hesapladım. Bir öğün taş çorbasının maliyeti su, yakacak masrafı, ekmek, yaklaşık 25 lira tutuyor !

Aynı çorbayı akşam da pişireceksiniz. O da 25 lira. Yani 50 liraya üç kişi iki öğün sıcak taş çorbası ile karnını doyurabilir !

Yani ayda yaklaşık 1.500 liraya yemek işini çözebilirsiniz.

Kahvaltı mı?

Bu kelime sözlüklerden silineli yıllar oldu, haberiniz yok mu?

Hem şimdi uzun oruç diyetleri moda. Bu diyette kahvaltı es geçiliyor zaten ! O kadar da sosyeteniz olsun artık. Açlığınız bir işe yarasın !

Bu yazdıklarım tahmin edeceğiniz gibi bir latife idi. Umarım bu ülkede kimse Taş Çorbası ile karnını doyurmak zorunda kalmaz.

Ama şöyle de bir gerçek var: Bu pahalılığa neden olanlar, çoğu taş çorbası içen seçmenlerin oylarıyla başa geldiler.

Yani sizden bir çimdik tuzu, biberi, yağı esirgeyenler onlar.

Yine de, “kendi düşen ağlamaz” demeyeceğim !

Kültürümüzde düşene tekme atılmaz, biliyorsunuz.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp