Top
22/09/2013

Bir ülke düşünün ki…

Sevgili okuyucularım,
beyinleriniz her gün inanılmaz bir propaganda bombardımanı ile yıkanmak isteniyor. Medyanın büyük bir bölümü iktidarın emrinde, iktidarın hizmetinde.
Bunlarda her türlü yalan ve onursuzluk var.
Üstelik şimdi yeni bir utanmazlık sergilemeye başladılar, jurnalcilik yapıyorlar. Hem de isim
vererek, 28 Şubat nedeniyle hangi gazetecilerin tutuklanması gerektiğini gazetelerinde yazıp televizyonlarında söylüyorlar.
Abdülhamit döneminin jurnalcileri bunlar!
Ankara'da 28 Şubat Davası'na bakan mahkeme, Silivri mahkemelerinden biraz farklı çıktı. Henüz iddianame okunduğu halde adam gibi yargılama yapıyor, sanıklara efendice davranıyor…
Ve bazılarının tahliye edilmesine karar verdi.
Vay sen misin bunu yapan!
İktidarın bu yandaş-yalaka-utanmaz medyasında şimdi o mahkemenin başkan ve üyeleri hedef tahtasına oturtuldu.
İstifa etmelerini, ya da AKP'nin arka bahçesi olan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından görevden alınmaların istiyorlar…
Çünkü Silivri mahkemelerinin sergilediği hukuksuzluğa alışmışlardı.
28 Şubat Davası'na bakan mahkemenin özellikle başkanı yakında görevden alınır, ya da istifa etmek zorunda kalırsa hiç şaşırmayın!

* * *

Hükümet yakında “Demokratikleşme paketi” diye bir şey açıklayacakmış.
Paketin kapsamı gizli. Henüz hiçbir sızıntı yok.
Tayyip bu konuda konuştu:
“Bu yeni paketimizle bazı çok önemli hakları vereceğiz. Açıkladığımız zaman toplumun her kesimi inşallah memnun olacaktır. Bu paket Türkiye'nin ufkunu açacaktır, muhalefet yine ‘İstemezük' diyecektir…”
Beşir Atalay konuştu:
“Pakette epey sürprizler olacaktır.”
Bunların paketinden olumlu şeyler çıkacağını hiç sanmam. Ama çıkması garanti olan bazı hususlar var:
– Sıkmabaşın kamuda ve her yerde serbest bırakılması.
– Belki Kürtçülükle ilgili yeni özgürlükler.
– Avrupa'ya yaranmak için Rum ve Ermeni azınlıklara ve onların vakıflarına
sağlanacak yeni olanaklar.

* * *

Sıkmabaş kamu kurumlarında zaten serbest! Artık her yerde onları görüyoruz. Üstelik
sıkmabaş da bunları kesmedi, şimdi bazı okullarda öğretmenler, üniversite hastanelerinde görevliler kara çarşaf giymeye başladı.
Bu yazıda gördüğünüz fotoğrafı dün bir okuyucum gönderdi. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göz kliniğinde görevli kadın!..
Bilgisayarın başında işini kara çarşafla yapmakta!
Kürtçülükle ilgili açılım ne olabilir? Apo‘ya af mı?..
Okullarda Kürtçe eğitim mi? Veya başka bir şey mi?
Azınlıklarla ilgili açılım zaten başladı! Gökçeada'da gülünç bir uygulama yapıldı, özellikle
aranıp bulunan dört küçük öğrenci için adada Rum ilköğretim okulu açıldı. Evet, dört öğrenci için özel okul!..
Bir araştırın bakalım, böyle bir olay Türkiye'nin neresinde var!
Dünkü yandaş gazetelerde bu konuda yeni bir sürpriz açıklanıyordu:
“İstanbul'da Rum Üniversitesi kurulacak.”
Bunun üzerine sos olarak önümüzdeki günlerde Heybeliada Ruhban okulunu, papaz okulunu da yeniden açacaklar!
İmamlar yetmedi, bunlara papaz gerek!
* * *

Bir ülke düşünün ki, dört bir yanında kan davaları vardır. En son Mardin'de olduğu gibi her gün insanlar vahşice öldürülür.
Doğu ve Güneydoğu'daki cinayetlerin çoğu kamuoyuna yansımaz.
Bir ülke düşünün ki, arazi kavgalarında yine her gün insanlar öldürülür.
Böyle bir ülkenin dünyada saygınlığı olur mu?
İşte bu hükümetin yanıbaşımızdaki Suriye'de yarattığı rezalet ortamı. Şu anda 530 bin Suriye vatandaşı Türkiye'de.
İstanbul'a, Edirne ve Antalya'ya kadar gittiler.
Perişanlık çeken insanlar, casuslar, hırsızlar, gaspçılar, sahte para basanlar, fuhuşçu kadınlar, ne ararsanız var…
Özellikle sınıra yakın illerimizi perişan ettiler.
Oralarda hayat kalmadı, asayiş kalmadı…
Suriye sınırımızın kontrol edilemediğini artık hükümetin badem bıyıklı valileri bile itiraf ediyor.

* * *

Bir Türkiye düşünün, başka bir ülkenin iç işlerine bulaştı, burnunu soktu, İslamcı teröristlere devlet eliyle her gün silah, cephane, gıda gönderiyor, üç yıldan beri savaş çığlıkları atıyor.
Sadece Türkiye'de değil, Suriye'de bile mezhepçilik yapıyor.
Komik duruma düştüler, nasihat aldılar çünkü Esad devrilmedi. Dünyaya rezil oldular.
Böyle bir ülkede demokratikleşme paketi açıklasan kaç yazarsın, açıklamasan kaç yazarsın.
Adına Apo denilen bir katil var, İmralı Adası'ndan bu hükümeti yönetiyor. Herif açık ve net konuşuyor, posta koyuyor, tehdit ediyor, devletin MİT'ini Kandil'le arasında postacı olarak
kullanıyor.
Onun bir dediği iki edilmiyor.
Açılacak yeni paketteki sürprizlerden biri bakalım katille ilgili olacak mı!

* * *

Bir ülke düşünün, iktidar yargıyı teslim almış! Yargıya siyaset girmiş. Balyoz ve Ergenekon davalarında bunları açık ve net gördük.
Bir iktidar düşünün, Gezi olaylarında insanların üzerine tonlarca biber gazı sıkmış. Üstelik TOMA'ların sıktığı suyun içine bile çaktırmadan zehir katmış…
O ülkenin başbakanı olan şahıs çıkmış piyasaya, eylemcilerin işyerlerini yağma ettiğini söylüyor. Böyle bir yalanı nasıl söyler? Olaylarda bir tek işyeri bile yağma edilmedi.
Böyle bir ülkenin dünyada saygınlığı kalır mı?
Nitekim kalmadı, olimpiyatları bile işte bu kafalar yüzünden kaybettik.

* * *

Emin Çölaşan'ın notu: Türk Ordusu'nda iktidar yandaşı olmayanları tasfiye etmek amacıyla düzmece belgelerle açılan Balyoz davasında nice hukuksuzluklar sergilendi. 21 Eylül 2012 günü açıklanan kararlarla 324 kişiye ağır hapis cezaları verildi. Balyoz sanıklarının yakınları o günden beri ellerinde pankartlar, resimler ve afişlerle İstanbul, Ankara, Antalya, İzmir, Eskişehir ve başka yerlerde her cumartesi günü saat 13'de Vardiya Bizde adı altında sessiz protesto eylemi yapıyorlar.
Dün mahkemenin verdiği bu inanılmaz kararların birinci yıldönümü idi.
Ankara'da Sakarya caddesindeki eyleme ben de katıldım.
O acılı ama onurlu sanık yakınlarıyla birlikte olduk, resimler çektirdik, yapılan anlamlı
konuşmaları dinledik.
Balyoz, Türkiye'nin hukuk yarasıdır. Bakalım Yargıtay ne diyecek!

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp