Top
21/09/2013

Adalet Bakanlığı okusun

SEVGİLİ okuyucularım, önceki gün öğlene doğru Ankara Emniyet Müdürlüğünden bir polis gazeteden aradı:
– Emin Bey, uygun olduğunuz en kısa zamanda gelip ifadenizi almak istiyoruz.
– Hayrola, nedir olay?
– Hakaret etmişsiniz.
– Kime etmişim?
– Biz size evrakları getirelim, ifadenizi almak zorundayız.
İki polis öğleden sonra geldiler.
Ellerinde bir şikayet dilekçesiyle birlikte Küçükçekmece Cumhuriyet Savcılığı tarafından gönderilen tebligat.
“Şüpheli Emin Çölaşan'ın ifadesinin alınarak…”
Belgelerde benimle birlikte Parlamento muhabirimiz Veli Toprak‘ın da ismi geçiyor. Onun da asılsız haber yapmaktan (!) ifadesinin alınması isteniyor.

* * *

Peki şikayetçi kim? Bizi kim şikayet etmiş de savcılık harekete geçmiş?
Polislerin getirdiği belgeleri okudum.
Şikayeti yapan Kastamonu'da oturan İbrahim Savcı isimli biri. Kimdir, neyin nesidir, bilemem!
Savcılık belgelerine göre 1980 doğumlu, bekar, lise mezunu.
Bizim gazeteyi ve Aydınlık‘ı okumuş, anladığım kadarıyla kafası bozulmuş ve Kastamonu Cumhuriyet Savcılığına şikayet dilekçesi vermiş, suç duyurusunda bulunmuş!
Dilekçeyi yazım hatalarını değiştirmeden ve şahsın Türkçe bilgisine hiç dokunmadan sizlere aynen iletiyorum:

* * *

“16.07.2013 tarihinde sözcü gazetesinde manşet olarak verilen haber asılsızdır. bu haberin içeriği cumhurbaşkanımızın parti kuracağı ve kurmuştur yönündedir. Gazete manşetinde gülün partisi hazır, partinin de başına TOBB başkanı Rıfat hisarcıklıoğlu geçecek. partinin destekçisi fethullah gülen olup cemaat partiye her türlü desteği sunacak diye yalan haber yapmıştır.bu haberi cumhurbaşkanımız ve TOBB başkanı Rıfat hisarcıklıoğlu yalanlamıştır.bu gazete 06.06.2013 tarihinde yine başbakana gazetenin yazarı emin Çölaşan tarafından ağır hakaretler ve iftira dolu bir haber yayınladı. başbakanı küçük düşürücü haberde sinir bozan şahıs ,hasta kafası kıyak.saçma sapan konuşan, topraklarımızı peşkeş çeken, tayyibin maması.milletin evini gözleyen telefonlarını dinliyor.din ticareti yapan.diye laflar kullanan bu gazete ve yazarı emin Çölaşan hakkında yasal işlemin yapılması. 14.06.2013 tarihinde aydınlık gazetesinde türk gençliğine düşmanlar ve türk gençliğine piç dedi gibi fethullah gülen beyefendi hakkında yalan ve iftira dolu bir haber yapılmıştır.bu haber gerçeği yansıtmıyor ve yalandır ve yine bu gazete 04.O7.2O13 tarihinde fethullah gülen beyefendi için Kosova devletindeki ayrılıkçı halka silah sağlama ve silah kaçakçılığı yaptığı yönünde ikinci yalan haberini yapmıştır.kaynağı olmayan bu haber aydınlık gazetesi tarafından haberin doğruluğu kanıtlanmadan.sadece kendi düşüncelerini ortaya koyan kişileri sanki gerçekmiş gibi gazetelerinde haber yapmaktadırlar, ve
aydınlık gazetesinin 3 haberinde fethullah gülen ve başbakan arasında pazarlık varmış gibi cemaatin yargıyı emniyeti MİT i ele geçirme çabasında olduğunu şayet bu istekler yerine getirilirse hükümete ve AK PARTİ ye destek olunacağını yazmışlar , bu haberde hem başbakana hem de fethullah gülene karşı yapılmış bir iftira ve yalandır.bu gazete sürekli bu yalan haberleri yapıp özür dilemek zorunda kalmaktadır.bu gazetenin 4 ncü haberinde ise gazetenin yazarı levent kırca tarafından yapılmıştır,levent kırca gazetenin köşe yazısında başbakanın Adnan menderes gibi asılacağını ve yada türkiyeden kaçacağını yazmıştır,başbakana iftira hakaret ve tehdit eden levent kırca ve aydınlık gazetesi hakkında yasal işlem yapılmasını sanatçı İlyas salman ise yazmış olduğu bir yazısında AK PARTİ ye oy veren yüzde 47 lik halka kedini birtorba kömüre satan satılmış aptal halk yakıştırması yapmıştır bu şekilde halkımıza hakaret ve küfür sayılan kelimelerinden dolayı yasal işlem yapılmasını. Gerekirse dilekçemdeki kişiler hakkında yasal işlemin başlatılmasını talep ediyorum.”

* * *

Sevgili okuyucularım, hukukla, gazetecilikle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir şahıs savcılığa gidiyor, beğenmediği haber ve köşe yazıları hakkında şikayet dilekçesi veriyor, sonrasında polisler gelip bizim ifademizi alıyor.
Polisler gazeteye geldiğinde zannettim ki beş dakikada ifade verip işi bitiririm. Fakat bir sürü formalite varmış.
En son aşamada, şikayetçi şahısla -yasa gereği- uzlaşma isteyip istemediğim soruldu. Bunun formlarını doldurmak bile 15 dakika zamanımızı aldı.
Tam yazı saati gelmiş, yazıya başlamak zorundayım ama anlamsız bir işle zaman yitiriyoruz. Hem polisler, hem de ben! Böylece iki saate yakın uğraştık.
Şimdi işin esas ve en önemli noktasına gelelim. Herhangi vatandaş bizim haber ve yazılarımızı okur ve beğenmezse tepkisini bize yazarak gösterebilir. Faks numaram ve internet adresim her gün yazımın üzerinde yer alıyor.
Ama olayımızda, hiç ilgisiz bir şahıs beğenmediği haber ve yazılar için savcılığa suç duyurusunda bulunuyor, üçüncü kişilerin avukatlığına soyunuyor…
Ve Kastamonu Cumhuriyet savcılığı da bu anlamsız şikayet dilekçesini işleme koyup bizim ifademizin alınmasını istiyor. Levent Kırca ve İlyas Salman için de aynı işlem herhalde yapılmıştır veya yapılacaktır.

* * *

Tam 36 yıllık gazeteciyim, böyle bir olayla ilk kez karşılaştım.
Bu, acaba iktidarın muhalif gazetecilere karşı onları tedirgin etmek amacıyla yeni tezgahladığı bir oyun olabilir mi!
Eğer bir gazetenin verdiği haber doğru değilse, tekzip ve açıklama mekanizmaları çalışır.
Eğer bir yazıda herhangi bir kişiye hakaret varsa, o kişi her zaman dava açma hakkına sahiptir.
Üstelik bu konuda devlet bir sürü gereksiz yazışma yapıyor. Kastamonu, dilekçeyi ifadem alınsın diye İstanbul'a havale etmiş. İstanbul savcılığı “Bizimle ilgisi yok” diyerek Küçükçekmece'ye, orası da Ankara Cumhuriyet savcılığına göndermiş.
Ankara bu işi Emniyet'e sevk etmiş. Devletin polisleri de işi gücü bırakıp bizim ifademizi almakla uğraşıyor. Ayıptır, günahtır yaaa!.. Gereksiz yere yapılan yazışmaları ve zaman kaybını düşünün!

* * *

Savcılığın bu tavrı yol olursa, sonrasında biz gazeteciler için bazı ilginç durumlar ortaya çıkar.
Her vatandaş, haberini ve yazısını beğenmediği muhabir veya köşe yazarını savcılıklara şikayet etmeye başlar.
Varsayalım AKP, kendi yandaşlarına -gazeteci isimlerini de vererek- el altından bir haber iletti:
“Şu gazeteciler ne yazarsa savcılığa suç duyurusunda bulunun, uğraştırın onları.”
Böyle bir durumda biz ne yapacağız? Önüne gelen yandaş bizim yazıları bulunduğu yerin savcılığına şikayet etmeye başlarsa, öyle bir süreçle nasıl baş edeceğiz?
Savcılıklar bunları ciddiye alıp işleme koymaya başladıkları takdirde, günlük şikayet sayısına göre işi gücü bırakıp her gün belki yüzlerce ifade mi vereceğiz? Bu nasıl iştir?
Adalet Bakanlığı bu konuda savcıları uyarmalıdır. Aksi takdirde kafası bozulan, bizim haber ve yazıları beğenmeyen ilgisiz kişiler bu furyada rol kapma sırasına girecektir.
Savcılığın bu tavrı, ilgisiz bir şahsın şikayet dilekçesini işleme koyup bizlerden ifade istemesi, her şeyden önce basın özgürlüğüne ters düşer. Böyle bir uygulama hukuk kurallarına da aykırıdır, işin sonu gelmez.
Adalet Bakanlığı herhalde gerekeni yapacaktır, yapmalıdır.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp