Kaç gündür şu fotoğraflara bakıp bakıp duruyorum. Biri başörtülü iki kadın polis, bir işçi kadını kollarından ve bacaklarından çekiştirerek yere yatırıyor.

Bu fotoğrafları ilk gördüğümde aklıma başörtüsü tartışmaları geldi.

Hep söylerim: Bu ülkede mesele hiçbir zaman başörtülü/başörtüsüz, Türk/Kürt ya da Sunni/Alevi olma meselesi olmadı.

Mesele hep varsılla yoksul, işçi ile patron meselesi oldu. Görüyorsunuz, başörtülü başörtüsüz fark etmiyor. Ülkenin kolluk kuvvetine mensuplarsa her zaman varsıldan, patrondan yana oluyor, işçinin, köylünün karşısına dikiliyorlar. Karşılarındakini de başörtülü başörtüsüz ayırt etmiyorlar.

Bayburt Grup diye bir şirket, “dünyanın en büyük serası” diye övündüğü serada çalışan bu kadınları sendikalı oldukları için kapının önüne koymuş.

Çalışma yasalarımız ve Anayasa'mız bu kadınlara sendikalı olma hakkını veriyor. Sendikalı olan birini işten çıkarmak resmen Anayasal suç.

Gelin görün ki kolluk kuvvetlerimiz Anayasa suçu işleyen, o kadınları insanca olmayan çalışma koşullarında çalıştıran yandaş firmanın değil, o firma tarafından mağdur edilen ve hakkını arayan köylü kadınların önüne dikiliyor.

Aynısı Akbelen'de de olmuştu. Jandarma, ormanı yok edenleri korumak için orman köylülerini darp etmişti.

Cumhuriyet'in ikinci yüzyılına gireceğimiz şu günlerde, “Yeni Türkiye fotoğrafı” bu olmamalıydı.

20 Eylül 2023 Çarşamba günü yayınlanan “Delikanlı siyaset sorunsalımız” başlıklı yazımın ana teması siyasetçilerimizin göçmen politikası konusundaki tutarsızlıklarıydı.

Bu vesileyle Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'la Cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci turunda rakip olup, ikinci turunda aynı safa geçen ATA İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Sinan Oğan'ın göçmen konusundaki farklı görüşlerine de yer vermiştim.

Yazının içinde bir de siyasi kulise yer verip, Oğan'ın seçimden sonra 12 milyon lira değerinde bir araba aldığı bilgisini paylaşmıştım.

Oğan, göçmenler konusunda yazdıklarımla ilgili bir yorum yapmasa da araba konusunda şu mesajı gönderdi:

“Deniz Bey basına yalan yanlış bir açıklama yapmadan önce keşke bana sorsaydın. Birincisi aracın değeri 12 milyon değil, 6 milyon. Seçimden önce bu değere yakın Audi marka bir araca biniyordum. Seçimden sonra 2017 model 2. el benzer Mercedes marka bir araca biniyorum.”

Oğan'ın yeni aracının varlığını teyit edip, 2023 model olduğunu varsayarak kaynağımın verdiği “12 milyon lira” bilgisini doğru kabul etmiştim.  Kontrol ettim, iyi durumda 2017 model araç 7-8 milyon lira civarında satılıyormuş.

Aradaki fiyat farkı büyüktü ve benim hatamdı. Bu nedenle gazetede Oğan'ın cevap ve düzeltme hakkını kullanacağım yeni yazımın çıkmasını dahi beklemeden sosyal medyada hatamı düzeltip kendisinden açıkça özür diledim.

“Cevap ve düzeltme hakkı” çerçevesinde Oğan'ın cevabını bir de buradan paylaşıp hatalı bilgiyi düzeltiyor ve özür diliyorum.

(Not: Meseleyi burada bırakmayı daha fazla uzatmamayı tercih ederdim. Ancak beni önceki gün boyunca sosyal medya platformu X'te (eski Twitter) hedef alan, küfürler ve hakaretler savuranları doğru bilgiyle aydınlatmak için konuyla ilgili bilgileri detaylıca yazmam gerektiğini düşündüm. Özellikle de “Türkiye İttifak Partisi Medya sorumlusu” olduğunu belirten ve Oğan'la fotoğraflarını paylaşan, benim gazeteci değil tetikçi olduğumu yazacak kadar hadsizleşen Buğrahan Dağlı isimli şahıs için!

Burak Çelebi isimli Youtube kullanıcısının 3 Mayıs 2023 günü paylaştığı videoda çakarlı bir Audi görünüyor. Video şöyle devam ediyor:

Burak Çelebi: Bakalım içinden kim çıkacak. Pardon, merhaba… Aaaa, Sinan Oğan.

Sinan Oğan: Merhaba

Burak Çelebi: Merhaba nasılsınız? Aracınız da çok güzelmiş öncelikle

Sinan Oğan: Ama benim değil kiralık.

Burak Çelebi: Olsun, ben de sizi yakalamışken bir yemek ısmarlatırım diye düşünmüştüm.

Sinan Oğan: Olur, araca bakıp ‘bu adamın parası boldur, kesin yemek ısmarlar' diye düşünüyorsan… şaka şaka'…

Araba konusunda bizzat Oğan'ın açıkladığı kesin bilgiler şöyledir:

Seçimlerden önce kiralık bir Audi vardı. Seçimden sonra yerine kendisine ait 6 milyonluk bir Mercedes geldi.)