Top
07/10/2023

ABD Türk SİHA’sını neden düşürdü?

Yine bir saldırı ve yine ardından başlayan operasyonları konuşarak geçirdik haftayı.

Türkiye, TBMM’nin açılacağı 1 Ekim Pazar gününe Ankara’daki terör saldırısı girişimiyle başladı.

Yapılan resmi açıklamalara göre PKK’lı teröristler Suriye’nin kuzeyinden Türkiye’ye gelmişti.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın söylemiyle Suriye ve Irak’ın kuzeyindeki tüm PKK/YPG tesisleri artık meşru hedefti.

Üstelik de önemli bir uyarıyla…

Fidan “Üçüncü tarafların PKK/YPG’li tesislerden ve şahıslardan uzak durmasını tavsiye ediyorum” dedi.

ABD’ye “hedef olmayın” ikazı olduğu belliydi.

***

Ancak bu süreçte sınırların nasıl bu denli kevgire döndüğü, o teröristlerin elini kolunu sallayarak sınırdan nasıl geçtiği sorusu yine yanıtsız kaldı.

“Yine” diyorum çünkü benzer tartışmayı çok değil daha bir yıl önce yapmıştık ve sorular yine havada bırakılmıştı.

13 Kasım 2022’de Taksim’de düzenlenen ve 6 kişinin hayatını kaybettiği bombalı saldırıda dönemin İçişleri Bakanı Soylu teröristin Afrin’den Türkiye’ye kaçak olarak geçtiğini açıkladı.

Bombacı Ahlam Albashir önce patlayıcıyı üzerinde taşıyarak Suriye’den getirdiğini söyledi. İstihbarat zafiyeti çok tartışıldı.

Albashir mahkemede ifadesini değiştirdi. Bombayı İstanbul’da teslim aldığını iddia etti. Soru işaretleri yanıt bulmadı. Bu tabii bambaşka bir yazının konusu…

***

O gün de, bugün olduğu gibi Suriye’deki teröristler hedefteydi.

İstiklal saldırısından sadece bir hafta sonra Türkiye, Suriye'nin kuzeyi ile Irak’ta bulunan YPG güçlerine karşı Pençe Kılıç Hava Harekatı’nı başlattı.

Resmi açıklamalara göre yaklaşık 1 yılda 600’den fazla terörist etkisiz hale getirildi.

Ancak bu operasyonlara ABD tepkiliydi.

Amerikan yönetiminin Suriye’nin kuzeyinde 900 askeri bulunuyor.

Bu askerler YPG’ye DEAŞ’la mücadele konusunda destek veriyor.

Pentagon Türk jetlerinin Suriye’nin kuzeyindeki ABD askerlerini “doğrudan tehdit” ettiğini savundu.

CENTCOM ise 22 Kasım 2022’deki hava operasyonlarından birinin ABD askerlerinin Haseke’deki ortak üssüne 300 metre mesafede gerçekleştiğini duyurdu.

Amerikan askerlerinin 130 metre yakınına bomba düştüğü açıklandı.

Türkiye ise YPG hedeflerini vurduğunu savunmaya devam etti.

***

İçişleri Bakanlığı önündeki terör saldırısı girişiminden sonra başlayan hava operasyonları öncesinde Hakan Fidan 3. taraflara yapılan uyarı bu yüzden önemli ve anlamlıydı.

Net bir şekilde “Vuracağımız noktalardan uzaklaşın” diye rest çekildi.

Türkiye daha şahin bir politika izliyordu.

Ancak ABD alttan almadı. Bu uyarının üzerinden daha 24 saat geçmeden yapılan hamle hem dikkat çekici hem de sembolikti.

Washington Post gazetesine konuşan ABD’li kaynaklar “Suriye’de ABD tarafından Türkiye’ye ait bir SİHA’nın vurulduğunu” duyurdu.

Üstelik aynı kaynaklar ABD'nin düşürmeden önce SİHA'nın Türkiye'ye ait olduğunu bildiğini söyledi.

Türkiye ise önce Milli Savunma Bakanlığı kaynakları aracılığıyla “Bize ait değil” dedi SİHA için.

Ancak gerçek daha sonra ortaya çıktı.

ABD’de gün ağarınca Pentagon Sözcüsü resmi olarak duyurdu.

Tuğgeneral Patrick Ryder “ABD’li komutanlar, Amerikan kuvvetlerine 500 metreden daha yakına gelen Türkiye’ye ait insansız hava aracını potansiyel bir tehdit olarak değerlendirdi. ABD F-16 savaş uçakları daha sonra İHA’yı meşru müdafaa amacıyla düşürdü” dedi.

Düşürülen SİHA’nın ABD’ye ait “kısıtlanmış harekat bölgesine” girdiğini söyleyen Ryder, Türkiye’nin kasıtlı olarak ABD güçlerini hedef aldığına dair bir emare bulunmadığını ifade etti.

Konuyla ilgili resmi açıklama MSB’den değil, Dışişleri Bakanlığı’ndan geldi.

Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde, “üçüncü taraflarla işletilen çatışmasızlık mekanizmasındaki farklı teknik değerlendirmeler nedeniyle bir SİHA’nın kaybedildiğini” açıkladı.

Ancak açıklamadaki ifadeler dikkat çekti.

***

Türkiye “çatışmasızlık mekanizmasındaki farklı teknik değerlendirmeler” ifadesiyle konuyu meşrulaştırmaya, yumuşatmaya çalışıyordu.

Ama olayın yumuşayacak tarafı yoktu aslında.

Bir NATO üyesi, bir başka NATO üyesine karşı güç kullanmıştı.

Ankara'nın güvenlik kaygılarını anlamayan ABD, daha önce defalarca düzenlenmek istenen kara harekatlarına yeşil ışık vermemiş, YPG'ye silah ve para yardımı yapmaya devam etmişti.

Ancak bu adım, bugüne kadar yapılan tüm yardımlardan farklı bir anlam taşıyordu.

ABD, YPG için NATO müttefikini karşısına almayı geçip, müttefikine zarar vermeyi göze almıştı.

Üstelik Türkiye'nin böyle bir hava operasyonuna başlarken taraf ülkeleri bilgilendirmemiş olması mümkün değil.

O bölgede Türk SİHA'larının uçtuğunu Washington biliyor olmalıydı.

ABD merkezli Associated Press Haber Ajansı'na konuşan kaynaklar da vur emri verilmeden önce Türk yetkililer ve ABD arasında ondan fazla telefon görüşmesi olduğunu iddia ediyor.

Yerel saatle sabah 07:30’da başlayan görüşmelerden sonra, SİHA’nın 11:40’ta yani 4 saat sonra vurulduğu belirtiliyor.

SİHA vurulduktan sonra üst düzey birçok yetkili arasında telefon görüşmesi yapılması da dikkat çekiyor.

Fakat tüm bu gelişmeler yaşanırken operasyondan önce taraflara açıkça “Hedeflerden uzak durun” diyen Türkiye, harekatın daha ilk gününde ABD’nin bile isteye attığı bu adımı kınamadı.

Hatta o açıklamada ABD’nin ismi bile anılmadı. “3. taraf” denilmekle yetinildi.

Zaten Türkiye’ye F-16’ların verilmemesi ve Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğine karşı çıkması nedeniyle iki ülke arasında tansiyon yüksek.

Erdoğan G-20 zirvesinden sonra “Sayın Biden ile bir görüşmemiz ayak üstü de olsa oldu. Orada F-16 konusunu da görüştük. F-16 konusunda maalesef dostlar işi alıyorlar, götürüyorlar ‘İsveç de İsveç’ diyorlar. Bu şekilde yaklaşım, bizi ciddi manada üzmektedir.” demişti.

Bu olaydan sonra tarafların tansiyonu yükseltmemeye çalıştığı çok açık.

Ancak kamuoyu net bir açıklama bekliyor.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp