Top
Can Ataklı

Can Ataklı

canatakli@korkusuz.com.tr

24/03/2024

Can Yücel’in Tansu Çiller’e yazdığı şiir

ACAİP YAZILAR

Can Yücel’in Tansu Çiller’e yazdığı şiir

Geçen hafta sosyal medyada gördüğüm bir paylaşımı okurken çok şaşırmıştım.

Konu Tansu Çiller ve şimdi artık aramızda olmayan büyük şair Can Yücel’le ilgiliydi.

Paylaşım özetle şöyleydi;

Tansu Çiller bir tarihte Datça’ya gider.

Can Yücel de orada yaşamaktadır.

Yücel’in de Datça’da olduğunu öğrenen Çiller “Can beyi buraya çağırın” der.

Korumalar hemen Can Yücel’in evini bulular, kapıyı çalarlar ve karşılarına çıkan Can Yücel’e “Başbakan sizi çağırıyor, hemen gidelim” derler.

Can Yücel de Çiller’in kaldığı yere gider.

O zaman başbakan olan Tansu Çiller, Can Yücel’e ikramda bulunur sonra da “Siz çok büyük bir şairsiniz, benim için de bir şiir yazar mısınız” der.

Can Yücel de şu dizeyi söyler;

“Sarı saçlı güzel kadın / Sarı saçlı güzel kadın / Anasını .....  vatanın”

Bunu okuyunca gülümsedim.

Çünkü uzun yıllar önce dinlemiştim bu hikayeyi.

Böyle değildi.

Ama üzerinde durmadım.

Sonra bir baktım “malumatfuruş” adlı bir site bunu yalanlamış.

Malumatfuruş sosyal medyada yayılan ve bazı paylaşımları araştırıp inceliyor ve doğru olup olmadığını ilan ediyor.

Sonra Ahmet Hakan’ın köşe yazısını gördüm.

O da bu hikayeyi yalanlamış.

Dayandığı nokta da son yıllarda “Can Yücel’in şiiri” diye çıkan pek çok paylaşımın aslında sahte olması.

Şimdi gelelim benim bu konudaki tanıklığıma.

Söylediğim gibi bu hikayeyi daha önce duymuştum.

Kaç yıl geçti aradan hatırlamıyorum, Can Yücel 1999’da aramızdan ayrıldığına göre demek ki daha önce duymuşumdur.

Olay aslında Datça’da geçmiyor.

Tansu Çiller bir tarihte Kıbrıs’a gidiyor.

Resmi temaslarda Rauf Denktaş’la da bir görüşme var.

Denktaş cumhurbaşkanlığı konutunda Çiller’e bir yemek veriyor.

O sırada Kıbrıs’ta bir sanat etkinliği var, bu nedenle bazı sanatçılar da yemekte.

Bunlardan biri de Can Yücel.

Rauf Denktaş, Tansu Çiller’i Can Yücel’le tanıştırıyor.

Çiller bu büyük şairle tanışmaktan heyecan duyduğunu söylüyor ve “Can bey olağanüstü şiirleriniz var acaba benim için de bir tane şiir yazar mısınız?” diye soruyor.

Bu soru masadakilerin gülüşmesine neden oluyor, Rauf Denktaş’ın yüzü hafif asılıyor.

Can Yücel’i tanıyanlar hatırlayacaktır, çok “davudi” bir sesi vardı.

Gür sakallarını sıvalıyor, biraz düşünüyor ve “Sarı saçlı güzel kadın” diyor.

Biraz duraksıyor sonra yine “Sarı saçlı güzel kadın” diyor.

Çiller merak ve heyecanla gözlerini Can Yücel’den ayıramadan bekliyor.

Can Yücel biraz yutkunup “Sarı saçlı güzel kadın, sarı saçlı güzel kadın, anasını ..... vatanın” deyiveriyor.

Tansu Çiller bir anda donup kalıyor, masadakiler gülmekle şaşkınlık arasında birbirlerine bakıyorlar.

Denktaş anında “Ah bu Can Yücel, sen yok musun sen, mutlaka yaparsın şakanı” deyip şimdi hatırlamıyorum bir Kıbrıs konusuna geçip durumu kurtarıyor.

Bu benim “o gün masada olduğunu söyleyen” dostumun anlattıklarıydı.

Gerçekten kim olduğunu hatırlamıyorum ama hiç unutmadım bugüne kadar ve pek çok yerde de anlattım.

Çiller bunu yalanlamış, çok normal tabii.

Ama şunu belirtmek isterim, şimdi farklı anlatılsa bile bana göre olay gerçektir.

BUNU YAZMAK GEREK

“Bunlar bana miras kaldı” denince sanki akan sular duruyor

Günlerdir Erdoğan’ın Ankara adaylığı için atadığı Turgut Altınok’un mirası konuşuluyor.

Nasıl konuşulmasın ki, Altınok öyle bir mal varlığı açıkladı ki yok yok.

Hatta “meğer Ankara’nın tapususun yarısı Turgut beydeymiş” esprileri bile yapıldı.

Turgut Altınok önce “Mal varlığımı canım istediğinde açıklarım” demişti.

Sonra birkaç şey söyledi ama bunu da “Mülk benim değil, mülk Allah’ındır” diye açıkladı.

Sonunda listeyi verdi.

Listeye bakınca Turgut Altınok’a ait sayısız arsa ve tarla görünüyor. Ne arabası var ne bankada parası.

Zaten mirasmış bu bütün mal varlığı.

Nasıl mirassa artık. Bu tür “Bu mal varlığı bana miras” lafını çok kere duyduk.

Bir mal varlığı miras olunca sanki akan sular duruyor.

Herkes ağız birliği ile “Mirasmış canım, ne var bunda” diyor.

İyi de bu mirası bırakan nasıl kazanmış acaba, orası nedense hiç merak edilmiyor.

Benim bu mal varlığında dikkatimi çeken bir başka konu daha var.

Turgut Altınok “Siyasete girdikten sonra mal varlığım hiç artmadı hatta azaldı” demiş.

Bu da çok garip.

Çünkü miras yoluyla da olsa kendine kalan mal varlığı anormal büyüklükte.

Akıl var izan var, bunca mal varlığı olan biri nasıl olur da 33 yıl boyunca tek mal bile edinmez.

İşin doğasına aykırı.

Bunca yıl içinde beğendiği bir ev, bir araba bile çıkmadı mı yani?

Yersek durumu var yine yani.

Bİ SORALIM BAKALIM

Yahu otoparkın masrafı ne kadar arttı?

Her şeye zam geldi, geliyor ve gelecek, bu bir gerçek.

Ama bazı fiyatlar var aklım almıyor.

Örneğin otopark fiyatları.

Özel bir hastaneye gidiyorsunuz “Vale ücreti 200 lira” yazıyor.

Sıradan bir otoparkın saati olmuş 150 lira.

Geçenlerde bir yerde arabamı park ettim, görevli “150 lira” dedi.

Ben de “Yahu daha geçen hafta 100 liraydı, ne oldu böyle?” diye sordum.

Pişkince “Her şeye zam geliyor abi” dedi.

“İyi de bu seni nasıl etkiliyor?” diye sordum “Olur mu abi bak burada 4 kişi çalışıyor, ayda 20’şer bin lira ödüyorum, eve bir şey götürmeyecek miyiz yani?” diye biraz da kabaca çıkıştı.

Bunun üzerine sordum “Buraya günde en az yüz araba geliyordur değil mi?” diye.

“Oooo” dedi daha da fazla.

100 araba kabul edelim, 150 liradan günde 15 bin lira eder ayda ise 450 bin lira. 80 bin çalışana ödenen para, haydi diğer masraflarla 100 bin lira diyelim, 350 bin lira kalıyor adama.

Bu vale sisteminde vergi falan da verilmiyordur, haydi yarısı da vergiye ve kiraya gitsin, elde kaldı mı 175 bin lira.

Ya arkadaş sen evine ne götürüyorsun böyle?

ÇOK GÜLDÜM

BU PAZAR GÜNÜ İÇİN 5 FIKRAMIZ BİRDEN VAR

Bu hafta Yıldırım Tuna’dan 5 fıkra geldi. Gelin birlikte okuyalım;

Anneannemin evliliği

Anneanneme dedemle nasıl tanışıp evlendiğini sordum, “18 yaşındaydım, nişanlıydık ve birbirimize deli gibi aşıktık, ama o bir gün savaşa gitti” dedi,
“Hemen her gün ondan mektup almaya başladığımda dedenin ne kadar harika bir adam olduğunu yavaş yavaş fark etmeye başladım bir tanem.”
“Savaşın bitiminde mi evlendiniz?..”
“Yok bir tanem üç ay sonra evlendik.. Senin deden mektupları getiren postacı tatlım..!”

Teselli

Adam ameliyata alınacağı o yeşil elbisesi ile hastane koridorunda yalınayak deli gibi koşarken önünü oda arkadaşı kesmiş “Ne oldu?” diye merakla sormuş, “Ne bu telaş? Nereye?”
“Hemşire”
demiş adam nefes nefese, “Hemşire, bu çok basit bir operasyon, korkmana gerek yok, gör bak sonuç iyi olacak dedi!”
“Yahu ne var bunda? Seni rahatlatmak için söylemiş?”
Adam “Tamam da” demiş, “Bu sözleri bana değil, ameliyatı yapacak doktorun şakaklarını kolonya ile ovarken doktora söylüyordu..!”

Seminerin önemi

Büyük otellerde yapılan seminerler şirketlerin geleceği için çok önemlidir. Çünkü şirket yönetimlerine “Bir şirkette kaç kişi olmadan o iş yürür?” konusunda kesin bir fikir verirler..

Zekice

- Hayatım kocanı diyet yapmaya nasıl razı ettin?..
- Çamaşır çekmecesine benim küçük oğlanın donlarını yerleştirince seninki panikledi!

Yemezler

Zeki ve esprili patron yanında çalışan memuru odasına çağırıp “Dikkat ettim de” diye söze başlamış, “Ne zaman şehrimizde bir futbol karşılaşması olsa sen teyzeni doktora götürüyorsun.”
“Doğrudur efendim.”
“İnan anlayamıyorum. Teyzen maça gitmeyesin diye seni ‘salak’ yerine koyup numara yapıyor olabilir mi?”

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp