Top
Can Ataklı

Can Ataklı

canatakli@korkusuz.com.tr

03/06/2018

Hem “dövizinizi bozdurun” diyeceksin hem de Doğan Grubu’nun satışı için kamu bankasından dolar kredisi verdireceksin

ANALİZ

HEM “DÖVİZİNİZİ BOZDURUN” DİYECEKSİN HEM DE DOĞAN GRUBU’NUN SATIŞI İÇİN KAMU BANKASINDAN DOLAR KREDİSİ VERDİRECEKSİN

Ekonomik olarak müthiş bir oyun oynanıyor.
Dolar yükseldi, yükseldi, bu yükseliş sırasında hükümetten bir kişi bile tek kelime etmedi.
Ekonomiden sorumlu bakanlar “Artış sunidir. Dış güçlerin oyunudur” türü laflarla sorumluluğu üzerlerinden atmak istediler.
Sonra Erdoğan konuştu ve “Bütün dış güçler bizi diz çöktürmek için uğraşıyor ama buna pabuç bırakmayacağız” dedi.
Ama dolardaki yükseliş durdurulamayınca Erdoğan daha önce “faiz artırmak ihanettir” sözünü unutarak Merkez Bankası'na talimat verdi, faizler yükseltildi, doların ateşi düştü.
Her nedense yandaş medya doların düşüşüne faiz artışının neden olduğunu söylemek istemedi. Hepsinin ortak dili “Merkez Bankası'nın aldığı çok doğru kararlar sayesinde döviz lobisinin istediği  olmadı” şeklindeydi.
Faiz lobisi lafı ise hiç yoktu.
Doların düşürülmesi elbette tamamen görsel bir şey. Yoksa ekonomi düzelmiş falan değil. Faiz yükselince döviz zaten düşecek. Ama vatandaş doların yükselişini ve düşüşünü görüyor buna karşı faizlerin ne durumda olduğunu bilmediği gibi zaten yükselmesinin ya da düşmesinin de ne anlama geldiği bilmiyor.
Bu durumda seçime giderken “iyi ekonomi tahsili görmüş (!) yetenekli bir cumhurbaşkanı sayesinde doların fiyatı düşmüş ve ekonomi düzelmiş gibi” gösteriliyor.
Bu arada çeşitli türde yandaş yalakalar ortaya çıkarak “döviz pozisyonundan çıktıklarını” anlattılar.
Örneğin biliyorsunuz İstanbul Borsası da dövizlerini bozdurduğunu açıkladı.
Borsa Başkanı reise bir zarar gelmesini istemediklerini hükümete kimsenin yan bakamayacağını söyledi.
Ama unuttuğu şey şuydu; Aynı borsa iki yıl önceki krizde de aynı şekilde döviz pozisyonunu terk ettiğini açıklamıştı.
Bu durumda ya iki yıl önce dövizden çıkmadı ya da çıktıktan sonra tekrar döviz toplamaya başladı.
AKP Genel Başkanı da faizleri artırıp dövizi düşürdüklerini hiç söylemeden “Halkımız dolarını bozduruyor, döviz fiyatı düşüyor. Herkesi Türk Lirası'na geçmeye çağırıyorum” diyor.
Borsa başkanı halkın milyarlarca dolar bozdurduğunu bu sayede doların düştüğünü söylüyor.
İyi de halkın cebinde milyarlarca dolar mı var?
Borsa Başkanı dolar bozduranları ekrandan izlediklerini söylüyor. Demek ki dolar bozduran halk değil, para spekülatörleri aslında.
Soru şu; madem ekrandan herkesi izleyebiliyorsunuz o halde o gece en yüksek fiyattan büyük miktarda döviz bozduranlar kimler?
Elektronik ortamda döviz bozduranların bu dövizleri ne zaman aldıkları da görünüyordur. O halde büyük miktarda döviz bozduranların bunları ne zaman aldıkları da bir zahmet açıklansın.
Ama en önemlisi o gece en yüksek fiyattan döviz satanlar daha sonra yeniden alım yaptılar mı?
Kısacası yine müthiş bir popülizm yapılıyor. “Halkımız döviz bozduruyor, dolar düşüyor, millet reisine sahip çıktı” masalı ile bazı kesimler yine kandırılıyor.
Eğer doğru olan Türk Lirası'nı kullanmak ve eldeki dövizi satmaksa hükümete şunu da söylemeliyiz;
“İşe neden siz öncülük etmiyorsunuz, örneğin neden köprü ve otoyol geçişleri dolar bazında fiyatlandırılıyor. Yatırım maliyetleri neden döviz bazından hesaplanıyor?”
Ama aklımı kurcalayan bir konu daha var? Devlet bankaları Türkiye içinde satın alınacak mallar için neden döviz kredisi verir?
Doğan Grubu'nun Demirören Grubu'na devredilmesine karar verildi. Bu nedenle Ziraat Bankası Demirören'e 700 milyon dolar kredi kullandırdı. Alan Türk satan Türk mal da Türk o halde neden dolar bazında kredilendirme yapıldı?
Sonuç şu ki; “Dövizden vazgeçin, Türk lirası kullanın” sözleri gariban halkı kandırmaktan başka bir şey değildir.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

ATATÜRK ADI TAŞIYAN BAŞKA HAVAALANI YOK Kİ

AKP'nin Genel Başkanı ve cumhurbaşkanı adayı Tayyip Erdoğan önceki akşam bir medya gurubunun televizyonlarına ve radyolarına konuk oldu.
Yorgun olduğunu gözlediğim Erdoğan son günlerde çok sık yakalandığı “unutkanlık” nedeniyle yine zora düştü.
Daha önce Isparta'da Süleyman Demirel Üniversitesi'ni kastederek “Buraya üniversiteyi biz getirdik” demişti. Isparta ahalisi de çılgınca alkışlamıştı bu sözleri.
Oysa o üniversite 1992 yılında yapılmıştı.
Sonra Adıyaman'da konuşurken “Burada havaalanı yoktu. Biz yaptık” dedi. Adıyaman ahalisi de çılgınca alkışladı bu açıklamayı.
Oysa o havaalanı da Erdoğan iktidarından çok önce açılmıştı.
Erdoğan önceki akşam da bu kez İstanbul'daki yeni havaalanı ile ilgili konuşurken “Adı Atatürk olsun” önerilerine karşı çıkarak şunu söyledi;
“Atatürk Havalimanı olarak görüyorsunuz zaten, Atatürk Havalimanı İstanbul'da var. Birçok yerde de var. Olmayanı buraya vermek çok daha isabetli olur. Yeni yeni bazı isimlerle temayüze etmekte fayda var.”
İyi de Türkiye'de İstanbul dışında hiçbir havaalanının adı Atatürk değil. Bu kadar basit bir bilgiyi ilkokul öğrencileri bile bilir.
Belli ki Erdoğan çok yorgun ve sürekli nükseden bir unutkanlığı var.
NOT: Erdoğan'ın kullandığı “Temayüze etmek” tanımını bilmeyenler için yazıyorum; Başkaları arasında iyi ve başarılı yönleriyle kendini göstermek, belirmek, sivrilmek, seçkinleşmek. Bu tanımla yeni alana kendi adının verilmesini istiyor gibi geldi bana.

ÇOK GÜLDÜM

ÜÇ ADET PAZAR FIKRASI

Köşemizin değişmez isimlerinden Yıldırım Tuna bu hafta üç fıkra göndermiş;

KAÇ DOLAR EDER?

Afrika seyahatinde rehber, adamı ilkel yaşam sürdüren yamyamların köyüne götürmüş. Adam, hayatında ilk defa orada kiloyla ‘kadın göğsü' satıldığını görmüş. Zenci kadın göğüslerinin kilosu 200 dolar, beyaz ırk kadınlarının göğüslerinin kilosu ise 300 dolara satılmaktaymış. Sırf gırgır olsun diye satıcı zenciye karısını gösterip, “Bu tiplerin göğüslerinin kilosu ne kadar eder?” diye sormuş. Zenci, adamın karısına bakıp, “En az 1000 dolar eder“ demiş cevaben.
“Nee?” demiş adam şaşırarak, “Neden bu kadar fazla?”.
Zenci satıcı, “Eeee, bir kilo göğüs toplayabilmek için seninki gibilerinden en az 10 tane yakalamak gerek.”

GICIK RESEPSİYON GÖREVLİSİ VE YAŞLI ADAM

Resepsiyon görevlisi otelden ayrılan yaşlı ufak tefek adama etmediğini bırakmamış. “Mini bar harcamam yok” demesine rağmen odasına kontrol için bir görevli gönderip dakikalarca bekletmiş, daha sonra  “Havlularda eksik tespit edildi”  diyerek bavulunu açtırıp tek tek araştırmış, sonunda hesabı alırken bozuk 5 dolar istemiş. Adamcağız sinirden elleri titreyerek bir 20 dolar bulup uzatınca “Of!” demiş, “ Daha ufak bir şey yok muydu?”
“Var… var” demiş adam sabrının son sınırını geçip, “Var… Onu da ben otelin kapısından biraz uzaklaşayım, sana doğru tutup göstereceğim!”

NE KADAR?

İngiliz turist ilk defa gittiği Roma'da birinci gecesinin sevincinde kaldırım restoranlarının birinde  kahvesini yudumlarken yanına güzel şirin, sarışın bir kız oturmuş.. “Selam!” demiş adam “İngilizce biliyor musun?!”
Kız “Çok az!” diye cevap vermiş.
“Ne kadar?”
“Elli dolar!”

KOMİK

PAZARIN DUVAR YAZILARI

Mizah yazarı İbrahim Ormancı bizleri bu hafta da ihmal etmemiş;
Vatandaş parasızlıktan yastığını bile değiştirmekten aciz. Birileri de çıkıp, yastık altındaki döviz ve altınları bozdurmaktan bahsediyor.

* * *

Yaş otuz beş. Yolun yarısı eder. Dımdızlak ortasındayız hayatın !..

* * *

“Ama yol yaptılar” diyenlere tek bir şey soracağım. “Peki sonra neden yoldan çıktılar?”

* * *

Parkta öpüşen iki gence ‘Türkan Şoray kanunları namına' durun dedim. Pek anlamadılar.

* * *

Dünyaya bakış açısını değiştirebilen tek meslek erbabı kanımca astronotlardır.

* * *

Televizyonda bir bilgi yarışmasında iddialı bir yarışmacı REKOLTE ne demek bilemeyerek elendi. Eminim sözcük DEKOLTE olsaydı şıppadak bilirdi.

* * *

Oğluma Türkçe çalıştırırken “Kraldan çok kralcı olmak” ne demek diye oğluma sordum. “Bildiğin trol baba” deyiverdi. Çocuk haklı.

* * *

Algıda seçiciyim ama pazarda domatesleri seçmeye kalksam bir ton laf işitiyorum.

* * *

Televizyonda bir ilahiyatçıya telefonla bağlanıp “Kadınbudu köfte yemek günah mıdır hocam?” diye soracağım.

* * *

Öneriyorum. Bir yandaş gazete ya da televizyon kanalı adını BİHABER diye değiştirse ya. Yakışır yeminle.

* * *

Bizim ülkede ellerinde döviz taşıyıp gösteri yapanları polis götürür. Ceplerinde döviz taşıyanlara ise hürmet edilir.

* * *

Televizyonda “16 yıllık birikimimizle Türkiye şahlanıyor” reklamını izliyordum ki; birden elektrikler kesildi. Vallahi ne desem bilmem ki.

* * *

Karısına evlenirken “Bir yastıkta kocayalım inşallah” dedi. Karısının yanıtı “Ayyy yazın terden kokar o yastık. Başka yastık almayacak kadar cimri misin yoksa?” oldu.

* * *

Karıma şapka çıkarıyorum. Gömleğimi ütülemezken, kafamı çok iyi ütüler… Ha ha ha.

* * *

Ey Türk Gençliği; birinci vazifen sağa sola CV bırakıp iş arayıp durmaktır.

* * *

Ne acı değil mi? Kimi insanların hatalarını yüzüne vuracağım bir yüzleri bile yok!

Bİ SORALIM BAKALIM

MHP’LİLER BU KEZ SANDIĞA GİDERKEN BUNLARI YANLARINA ALACAKLAR MI?

can-atakli

Haziran 2015'teki genel seçimlerde Ülkü Ocakları Adana İl Başkanlığı esprili bir afiş hazırlamıştı.
Bina boyundaki dev afiş asılı olduğu sürece büyük ilgi çekmişti.
Ülkücüler oy kullanmaya giderken unutulmaması gerekenleri sıralamışlardı.
Hani her seçim öncesi vatandaşa uyarı yapılır.
“Seçmen kağıdını, nüfus cüzdanını yanına almayı unutma” denir.
İşte Ülkücüler oy kullanmak için gerekli olan bu iki şey dışında 10 madde daha sıralamışlardı.
“Unutma” diyorlardı “Habur'u, düşen uçakları, Oslo'yu, Süleyman Şah Türbesini, 17-25 Aralık'ı unutma” diyorlardı.
O günkü Ülkücülerin çoğu bugün artık MHP'nin yanında değil elbette ama Ülkü Ocakları Derneği henüz MHP ile birlikte seçim için çalışıyor.
Çok merak ediyorum acaba MHP'li Ülkücüler bu kez sandığa giderken bu gerekli olan şeyleri yanlarında götürecekler mi yoksa AKP'nin zaferi ve Tayip Erdoğan'ın tek adamlığı için varlarını yoklarını ortaya koyup çalışacaklar mı?

sozcu-banner-1
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp