Rüyamda gördüm; yüksek bir mindere oturmuşum, üzerimde beyaz cübbe var…
Önümdeki alanda türbanlı, başörtülü hanımlar, hafif sakallı genç, orta yaşlı, yaşlı insanlar ağzımın içine bakıyorlar…
Vaaz veriyorum…
İtikatları bir iken bin oluyor…

* * * * * *

Prof. Nihat Hatipoğlu hocanın yazıları tavan yapıp da bizimkiler okunmayınca mesele rüyalara taşınıyor bilinçaltı…
Nitekim kimi okurlarım “Abdestsiz yazı yazarsan böyle olur” dediler…
İhale almak için maliye yerine umreye gidenleri şimdi daha iyi anlıyorum…
Biz de başladık tabi…
“Ya Allah Bismillah” diye bağırdığımda, muhterem karım yazıya başladığımı anlayıp “Başladın mı, güzel yaz” diyor…
Okurlarım ise bana yeni isim önerdiler:
“Bekir Hayrat…”
“Bekir Sofular…”
“Bekir Müezzin…”
“Bekir Minareciler…”
“Bekir Zemzem…”
“Bekir Hacılar…”
“Bekir Ulema…”

* * * * *

Yazı masasının yüzünü çevirdik…
Kıbleye…

* * * * * *

Nitekim rüyamda sormuştu hanım kızımız:
“Hocam, niyet ederken türbenin etrafında fazla döndüm, bir şey olur mu?..”
“Olmaz” dedim:
“Fazlası kadar tersinden dönersin, iyi gelir…”
İtikadı bir iken bin oldu…

* * * * * *
Dini (Vicdanın elverir ya da onun yüceliğine kıyarsan eğer) her yerde kullanabilirsin…
Türkiye'de din; siyaset pazarlamaktan, tekstil pazarlamaktan, gıda pazarlamaktan, emlak pazarlamaktan, ihale pazarlamaktan, hatta cumhurbaşkanı pazarlamaktan sonra tv programı ve köşe yazısı pazarlamaya vardıysa, bunun bir sebebi olmalı…
Bu topraklarda müşterisi çoktur dinin, imanın…
Yeter ki ona kıy sadece…

* * * * * *

Neyse…
Bu yazıyı yazan; Bekir Seccade…