Top
Ayse Sucu

Ayse Sucu

aysesucu@sozcum.com

16/10/2023

Demokrasiyi demokrasiyle yok etmek!

“Yasa olmasa da vicdan vardır” diyen Puplilius SYRUS, bize esas meselenin vicdan olduğunu hatırlatır. Chuck Yeagar da der ki, “Kanunlar kendi kurallarından taviz vermeyenler için yapılmıştır.” Bir kanun, başına buyruk, yasa tanımazları durduramıyorsa kâğıt üzerinde yazıdan başka bir şey değildir.

Gündemde yine anayasa değişikliği var. Mevcut anayasamızda, bugüne kadar yüz on yedi maddede toplamda 184 değişiklik yapıldı. Bu değişikliğin 125'i AK Parti dönemine ait. Bu ülkede asıl mesele yasaların içeriği, içeriğinin eksikliği ya da yasanın olmayışı değil; asıl problem var olan yasalara rağmen, iktidarın, Chuck Yeagar'ın kastettiği gibi, yasa dışı davranması, yasaların arkasından dolanması, kendi yaptığı kanunlara bile uymamasıdır. Daha vahimi ise iktidar mensuplarına karşı geçersiz olan yasaların, muhalefet mensuplarına kapsam dışı ve en keskin biçimde uygulanmasıdır. Bu durum kanunsuzluğa yol açmaktadır. Aristoteles, “İnsanlar arasında kanunsuz mücadeleden daha korkunç bir şey yoktur” derken tam da bu uygulamalara dikkat çekmiştir.

AK Parti iktidarında anayasa ve yasalar çok defa değişmiş ama memleketin durumunda iyiye doğru bir değişim olmamıştır. Çünkü mesele yasaları değiştirmek değil, o yasaları adaletten ve hukuktan taviz vermeden işletmektir. İktidar mensuplarının yasalarla ilgili tutumu değişmediği sürece, yeni yapılacak değişiklikler, müspet olarak bir önem arz etmez. Bu yasa değişiklikleri daha çok adaletsizlik, daha çok totaliterlik yaratmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Çünkü iktidar bazı adaletsiz, hukuksuz ve keyfi uygulamalarında takıldığı ve çiğnediği yasaları da değiştirerek fiili durumunu yasallaştırmak istemektedir.  Bu değişikliklerden biri olan 2018'deki anayasa değişikliği, tek adam düzenine geçişe neden olmuş ve ülkede her alanda istikrar bozulmuştur.  Yeni değişikliklerle halkın refah ve mutluluğu için araç olan demokrasi, daha da despot bir düzen kurmakta araç haline gelmiştir. Buna demokrasiyi demokrasiyle yok etmek denir. Alparslan Türkeş'in “En kötü demokrasi, en iyi diktatörlükten daha iyidir” sözünü iktidara ve ortaklarına hatırlatmak isterim.

ADALETİN KARŞILIKLI OLMASI GEREKİR

Ülkemizde siyaset yapma biçimi, halk yararına değil, tamamen politik yarar çerçevesinde yürümektedir. Her seçim    öncesinde iktidar halk karşısında ne zaman sıkışsa, üzerinde durulması gereken ağır problemlerin üstü makro bir konu ile seçim geçinceye kadar örtülür. Bu günlerdeki anayasa değişikliği söylemi de yine gündem değiştirme manevrasıdır. Anayasa değişikliği yaygarasıyla ile gündemi kapatanlar, “Anayasayı darbeciler değil, meclis yapsın.” diyerek meclisin saygınlığını kullanmaya çalışmaktadırlar. Meclisin, devlet yönetimindeki fonksiyonunu ortadan kaldıran zihniyetin, meclis güzellemesi yapması ise inandırıcı değildir.

Anayasa değişikliği olsun olmasın, iktidar sahipleri, muhalefetin itirazlarını halk nezdinde kabul edilemez duruma getirmeyi hedefliyor. Bunun için halkın hassasiyeti olan, ancak memleketin refahına, kalkınmasına, halkın ekonomik sıkıntılardan kurtulmasına bir etkisi olmayan değişiklikleri, asıl değiştirmek istedikleri ama ülkeye uzun vadede zarar verecek maddelerin içine yerleştirmeyi adet edindiler.

İktidar, anayasa değişikliği söylemiyle bu konuları seçime kadar gündemde tutarak muhalefeti uzlaşmaz, zararlı bir oluşum olarak göstermek, faydalı işlerden kaçıyor göstermek ve çökmüş ekonomiyi konuşturmayarak seçim kazanmak istiyor.

İktidar, kendisi de biliyor ki meclisteki sayısıyla bir anayasa değişikliği yapamaz. Anayasa değişikliği konusunda hassas konuları kaşıyıp muhalefeti yıpratarak ve ekonomiyi gündemden düşürerek yerel seçimlere gitmek istiyor. Maksat üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek.

Eğer anayasa değişikliği ile gerçekten samimi bir şekilde mutlak adalete yaklaşılmak isteniyorsa, toplumsal uzlaşıyı bozacak radikal değişikliklerden kaçınılması şarttır. Adaletin tesisi için önce kanunların herkes tarafından kabul edilmesi gerekir.

“Her türlü adalet Tanrı'dan gelir; adaletin kaynağı yalnız odur. Ama biz adaleti bu kadar yüksekten almasını bilseydik, ne hükümete ihtiyacımız olurdu ne de yasalara. Kuşkusuz, yalnız akıldan çıkan evrensel bir adalet vardır; ama aramızda kabul edilmesi için bu adaletin karşılıklı olması gerekir” (J. J. Rousseau).

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp