Top
Ayse Sucu

Ayse Sucu

aysesucu@sozcum.com

07/08/2023

Hayat statükoya boyun eğmez, engelleri aşar!

SUNG'da, tarlayı süren bir adam ve tarlasında bir ağaç gövdesi vardı. Bir keresinde hızla koşan bir tavşan, bu ağaç gövdesine çarpıp boynunu kırdı ve öldü. Böylece adam sabanını bir kenara koyup başka bir tavşanın daha gelmesini umarak ağaca bakmaya başladı. Ancak başka bir tavşan yakalayamadı ve Sung halkı, kendisiyle alay etti. Birisinin yaşadığı çağın halkını eski krallıkların politikalarıyla yönetmek istediğini varsayalım; bu kişi aynen ağacı seyreden kişinin yaptığını yapmaktadır” der Han-fei-tzu ve şu tespiti yapar:

“Bilge kişi ne eski yolları takip eder ne de bütün zamanlar için sabit olan bir yol geliştirir; o, daha çok çağın gereklerini inceler ve onlarla uğraşmaya hazırlanır.”

(Han-fei-tzu, Çinli Filozof, M.Ö. III. Yüzyıl)

★★★

“Her gün bir yerden göçmek ne iyi/Her gün bir yere konmak ne güzel/Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş/Dünle beraber gitti, cancağızım/Ne kadar söz varsa düne ait/Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.”

(Mevlâna Celalettin'i Rûmî, Mutasavvıf, Alim, Şair, XIII. Yüzyıl)

★★★

“Dünyada her şey için; uygarlık için, hayat için, başarı için en hakiki mürşit ilimdir; fendir. İlim ve fennin dışında rehber aramak dikkatsizliktir, bilgisizliktir, yanlışlıktır. Yalnız ilmin ve fennin yaşadığımız her dakikadaki devrelerinin olgunlaşmasını kavramak ve yükselişini zamanla izlemek şarttır. Binlerce sene önceki ilim ve fen dilinin çizdiği kuralları, şu kadar bin sene sonra bugün olduğu gibi uygulamaya kalkışmak, elbette ilim ve fennin içinde bulunmak değildir. Çok mutlu bir duygu ile anlıyorum ki; söz söylediklerim bu gerçeklere erişmişlerdir. Mutluluğum artıyor. Şöyle ki, söz söylediklerim, öğretim ve eğitim altında bulunan yeni nesli de gerçeğin ışıklarıyla doğuşuna sahip olacak şekilde yetiştireceklerine söz vermişlerdir. Bu, hepimiz için övünmeye açık bir noktadır.

Mustafa Kemal Atatürk; Asker, Devlet Adamı, Kurtuluş Savaşı'nın Baş Komutanı, Türkiye Cumhuriyeti'nin Kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı; 1925

İNANÇ UYGARLIK VE KALKINMA İLİŞKİSİ

Gelişmiş ruhların izlediği patikayı, sadece, yukarıda bahsi geçen üç farklı yüzyılın bilgelerine bakarak anlamak mümkündür. Bilimde, felsefede, hukukta, ekonomide akılcı yorum ve içtihatlar insanlığı yukarı doğru çekerken, statükoya ram olan ve aklı dışlayan görüşlerin hükmünü sürdürdüğü toplumların içine düştüğü durum içler acısıdır. Ortaçağ Müslümanlarının, akılcı yaklaşımlarıyla bilinen Mâtürîdîlik anlayışını benimsediklerinden dolayı çağlarına, insanlığa ve kalkınmaya pek çok katkıda bulunduğu bilinen bir gerçektir. Aynı çağda bağnazlıkta birbiriyle yarışan Avrupa topluluklarının, “gelişmenin” dinamiklerini fark ederek akılcılığı öne çıkartan Protestanlık sayesinde, özellikle de 16. yy. sonrasında nasıl bir değişim yaşadıkları da malumun ilamıdır. Ülkemizde son günlerde sözde Müslümanlık adına tartışmaya açılan konular, ülkeyi bir adım ileriye taşımayacağı gibi istikbalimizi ve yavrularımızın geleceğini tehdit edecek boyuta ulaşmıştır. Demem o ki, bizi biz yapan kültürel değerlerin korunması ne kadar hayati bir öneme sahipse, gerekli değişme olgusu ve yenileşme de o derece önemlidir.  Tartışılagelen ve büyük ihtimal önümüzdeki süreçte çok daha sert tartışmalara tanık olacağımız kadın ve aile konusu, eğitim konusu, laiklik konusu, inanç özgürlüğü konusu “gelişme” ve “kalkınma” kavramlarıyla doğrudan ilgilidir.

Dünyamızda yaşayan tüm toplumların genel beklentisi, refahın ve güvenin tesis edilmesidir.  Bunun yolu da ekonomik kalkınmadan geçer. Ekonomik kalkınmanın temel parametreleri; eğitim seviyesi, üretim düzeyi, temel insan hakları, din ve vicdan özgürlüğü, demokratik yapı, sağlık, adil paylaşım; kısacası insanca yaşama olanaklarıdır. Dinin uygarlık zemininde yaşanabilmesi de yine bu imkanlara bağlıdır.

EZCÜMLE…

Hayatta olmuş-bitmiş-tamamlanmış hiçbir şey yoktur. Bunun en açık ifadesi hayatın bizzat kendisidir. Devam eden şeyler, bütünüyle, sınırları çizilmiş bir vaziyette dondurulamaz. Devam eden şeyler devam ettiği müddetçe, yeni durumlara karşı tavır takınır. Din de bilim de sanat da felsefe de hukuk da bu tavır takınışla gelişir veya geri kalır. Her ideoloji her dini düşünce hayatın tekamülünü kendisiyle birlikte dondurmak ister. Ama hayat bu engeli aşar. Bütün insanlık tarihine, dinler tarihine, ideolojiler ya da felsefeler tarihine baktığımızda hayatın bu engelleri aştığını ve yeni şeyleri bizim karşımıza çıkarttığını görürüz.

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp