Top
Selahattin Dönmez

Selahattin Dönmez

info@sdonmez.com

25/11/2023

Kaderimizi yediklerimiz ve hareketlerimiz belirliyor

Hepimiz fiziksel ve hafıza olarak güçlü ve çok mutlu olmayı hak ediyoruz. Fiziksel olarak güçlü kalmak kas ve kemik sistemimizin dayanıklılığı ile mümkün. Bu dayanıklılığı düzenli egzersiz yaparak sağlayabiliriz. Fiziksel dayanıklılığı, mikrobiyotamızın çeşitli olmasını sağlıyor. Dost bakteriler ile hem vücudumuz hem de ruhumuz zinde olur. İşte bizi mutlu edecek beslenme önerileri...

Bugün elimizdeki bilimsel çalışmaların sonuçları gün içindeki duygu durumumuzun olumlu ya da olumsuz değişikliğine etki ettiğini biliyoruz. Yaşa bağlı bilişsel fonksiyonlarımızdaki iyileşmenin; bağırsak kanalında yaşayan yararlı bakterilerin sayıca ve de çeşitlilik olarak çok olmasıyla mümkün olabildiği ortaya çıktı.
Mutlu yaşamanın sırrının bağırsaklarımızda yaşayan bakterilerin belirlediği artık bir gerçek. Unutmayın; bağırsaklarımızdaki bakteriler sayesinde mutluluk hormonu salgılanmakta, yararlı bakteri çeşitliliği arttıkça da kronik hastalıklara karşı bedenimiz kalkan olmaktadır. İşte günümüzde atalarımızın bağırsaklarında yaşayan beş bin çeşit bakteriden sadece en fazla 500 çeşit bakteriye düşmesi bizim kronik hastalıklara hatta yeni tanımlanan sık görülmeyen otoimmün sistem hastalıklarına daha kolay yakalanmamızı sağlıyor diyebiliriz.

BAKTERİ SAYISINI ARTIRMANIN İKİ YOLU VAR
Ayrıca son 10 yılda önemli bilimsel araştırmalar, birçok otoimmün sistem hastalığının gelişmesinde ilk sorunun bağırsaklarda yaşayan, bizi hastalanmaya daha çabuk geçiş yapmayı kolaylaştıran bakteri sayısındaki artışın, sağlığımızı koruyan bakteri sayısından fazlalaşmasıyla gerçekleştiğini açıklamıştır. Buna tıpta biz disbiyosiz yani dengelerin kötü mikroorganizmalar yönünde değişmesi diyoruz.
İltihaplı Bağırsak Hastalıklarından Crohn ve Ülseratif Kolit, Hassas Bağırsak Sendromu, Divertikül, Anal Fissür, Kronik Kabızlık, Tekrarlayan İshal, Alerjiler, Sedef Hastalığı, Romatoid Artrit, Şişmanlık, Diyabet ve bazı kanser türlerinin bozulmuş bakteri dengesizliğine bağlı ortaya çıktığı da bugün kanıtlanmış en önemli tıp bilgileri arasında yer almaktadır.
Bağırsaklarımızdaki bakteri sayısı ve çeşitliliğini arttırmanın iki kolay yolu bulunmaktadır. Prebiyotik ve probiyotiklerden zengin bir ortam yaratmak. Bunu doğal besinlerle sağlayabileceğimiz gibi doğru prebiyotik ile zenginleştirilmiş probiyotik alarak ta sağlayabileceğimizi belirtmekte yarar görüyorum.



AKDENİZ DİYETİ EN İDEAL BESLENME
Akdeniz diyeti, bağırsak sağlığı için gerekli olan probiyotik bakterileri içeren besinler ve farklı yiyeceklerden farklı prebiyotiklerin de olduğu bir beslenme tarzıdır. Taze sebzeler ve meyveler, kuru meyveler, bal, kuru yemişler, kuru baklagiller, tam tahıllar, ekşi mayalı ekmekler, tam yağlı süt ürünleri, kırmızı ve beyaz etlerden dengeli hayvansal protein kaynaklarını içeren, zeytinyağından zengin olması sebebiyle inflamasyonu en iyi kontrol altına alabilen bir besin çeşitliliğine sahiptir. Vücudumuzda inflamasyonu azaltmak demek bağırsak mikrobiyotasında biyolojik çeşitliliği de olumlu etkilemek demektir. Akdeniz diyetindeki diyet lifi kaynakları ve antioksidana sahip yiyeceklerden zengin olması, aslında bağırsaklarda yaşayan probiyotiklerin yaşama şansını arttırarak metabolik sendromdan depresyona tip 2 diyabetten hipertansiyona kadar birçok hastalığın gelişmesinde de koruyucu olduğu düşülmektedir.

MİKROBİYOTAYA İYİ GELEN 15 ANTİOKSİDAN İÇEREN BESİNLER
Somon balığı
Erken hasat soğuk sıkım zeytinyağı
Taze biberiye
Tarçın
Ham kakao
Zerdeçal
Kahve
Siyah çikolata
Karalahana
Keten tohumu
Antep fıstığı
Kuru soğan
Taze kişniş
Rezene
Taze fesleğen

AKKERMANSİA MUCİNİPHİLA: YENİ NESİL MUCİZE PROBİYOTİK BAKTERİ
İnsanoğlu mikrobiyotasının gastrointestinal sisteminde doğal olarak bulunan eşsiz ve yeni nesil probiyotik bakteri olan akkermensia muciniphila son yıllarda tıp dünyasında mucizevi etkileri nedeniyle probiyotik olarak en önemli bakteri olarak tanımlanmaktadır.
Akkermansia muciniphila bakterininin bağırsaklarda kolonize kalmasını ve çoğalmasını sağladıkça daha mutlu ve daha iyi fiziksel performanslı olmak mümkün olabiliyor diyebilirim.
Son yıllarda yapılan önemli araştırmalar akkermeansia muciniphila bakterisi leptin ve ghrelin hormon dengesini düzenleyerek tokluk sağlayarak iştah üzerinde dengeleyici, tok kalmayı sağlayıcı etkisinin olduğunu, ghrelin denilen açlık hormonu salgılanması düzenleyerek boşu boşuna açlık hormonu salgılanmasını durdurduğunu göstermiştir.
Farklı biyokimyasal ve fizyolojik yolları aktive ederek akkermansia muciniphila bakterisi anti kanser, insülin direncini kıran, demans dahil beyin ile ilgili yaşla ortaya çıkan hastalıklardan koruyan, uzun yaşamayı destekleyen, stresi azaltan, vücudun savunma sistemini regüle ederek Tip 1 diyabetten multiple skleroza kadar birçok hastalığın gelişimini önleyerek insan sağlığına mucize katkılar sağlayabilmektedir.



PREBİYOTİK ÇEŞİTLERİNİN FARKLI SAĞLIK YARARI BULUNUR
Prebiyotikler sağlığımızı pozitif etkileyen bağırsağımızda yaşayan bakterilerin besinidir. Daha açıklayıcı bir şekilde anlatmak gerekirse; prebiyotikler seçici olarak bağırsak bakterileri tarafından fermente edilerek sindirim kanalında yaşayan mikroorganizmaların hem komposizyonunu değiştiren hem de aktivitelerini olumlu etkileyen bileşenlerdir.
Besinlerde inülin, fruktooligosakkarit, laktuloz, galaktooligosakkarit olmak üzere dört çeşit prebiyotik bağırsak bakterilerimizin çeşitliliğini yararlı yönde etkilediği bilinmektedir. Her prebiyotik çeşidi vücudumuzda farklı sağlık yararı sağlar. İnülin metabolik sağlığı olumlu etkilerken, fruktooligosakkaritler doygunlukta sağlarlar. Galaktooligosakkaritler otoimmün sistem hastalıklarında olumlu etkileri daha baskındır. Hepsi bir arada inflamasyonu daha iyi baskılarlar. Bu sebeple çeşitli prebiyotik kaynaklarından zengin beslenmek genel sağlık açısından ideal olduğunu söylemeliyim.
Bal, keten tohumu, badem, ceviz, zeytin, buğday, yulaf, karabuğday, mercimek, bezelye, hindiba, enginar, yer elması, kuşkonmaz, kereviz, sarımsak, pırasa, domates, hardal, muz ve elma en güçlü prebiyotikleri içeren besinlerdir diyebilirim.
Bu besinleri yediğimizde bağırsaklara değişikliğe uğramadan ulaşan prebiyotik çeşitleri bakteriler tarafından sindirilir ve fermente edilerek kısa zincirli yağ asitleri oluşumunu sağlarlar. Bu oluşan yağ asitleri sağlığımıza yarar sağlayan bakterilerin bağırsaklarda çoğalmasını sağlayarak bizi daha mutlu daha dinç ve hastalıklardan koruyacak şekilde sağlığımıza destek olurlar.

PROBİYOTİK KULLANIRKEN TAVSİYELERİM
Her akşam uyumadan evvel alın ki; probiyotikler uyku zamanında hem görevlerini yerine getirsinler hem de kolonizasyon için daha çok fırsat yaratılmış olsun.
Bol lifli, bol renkli yeşilliklerle beslenmeye özen gösterin ki; probiyotik bakteriler çoğalabilsin.
Su bağırsağın normal fonksiyonu için olmazsa olmaz. Mutlaka öğünlerle beraber bolca su içmeye özen gösterin ki; bakterilerin yaşaması için en iyi ortamı sağlamış olun.
Her gün en az 20 dakika yürümeye özen gösterin ki; iyi bakterilerin çoğalmasını destekleyin.
Endüstriyel gıdalardan uzak durun ki; mikrobiyotada bulunan yararlı bakterileri öldürmeyin.

DOST BAKTERİ PROBİYOTİKLER BİRÇOK DERDE DEVA
Yeni yeni öğrendiğimiz bazı bilgiler probiyotik besinlere karşı bakış açımızın da değişmesinde katkı sağlamıştır. Fermente birçok besinde doğal olarak probiyotik bakteriler oluşsa da tüketildikten sonra probiyotik etki gösteren doğal besin sayısı oldukça sınırlı olabileceğine işaret etmektedir. Bilim fermente besinlerin sağlıklı beslenmenin önemli bir parçası olduğunu ve mikrobiyotamıza zenginlik kazandırdığını belirtiyor. Bu nedenle doğal beslenmeyle beraber bağırsağın iç dengesinin yeniden yapılanması, bağırsak beyin aksında doğru metabolitlerle birçok kronik hastalıklardan korunma ya da oluşan sağlık sıkıntılarının şiddetinin azaltılması için doğru probiyotik kullanımı gün geçtikçe daha da önem kazanmaktadır. Çünkü probiyotik bakteriler de aynen prebiyotikler gibi farklı çeşitleri farklı hastalıklara ya da metabolik sorunlara olumlu yanıt vererek sağlığımızı korumada etkin rol oynayabilmektedir. Probiyotikler üzerinde yapılmış araştırmaları değerlendirdiğimde; alerjileri hafifletebilmekte, antibiyotik kullanımı sırasında oluşan ishali kesmekte, inflamatuvar bağırsak hastalıklarında oluşan gaz, şişkinlik, kabızlık ve ishali düzenlemekte, helikobakter pylori enfeksiyonlarından koruyabilmekte, bel çevresinden yağ kaybını sağlayıp zayıflamayı kolaylaştırmakta, kolesterolü düşürebilmekte, insülin direncini kırmakta, bazı vitamin ve minerallerin emilimini biyoyararlılığını arttırmakta, bağırsak beyin eksenini düzenleyerek dejeneratif nörolojik hastalıklardan korumakta, anksiyeteyi azaltmakta, mutluluk hormonu üretimini arttırabilmekte, depresyonu iyileştirebilmekte, karaciğer hastalıklarında karaciğer enzimlerinin düşürülmesinde etkili olabilmektedir.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp