Top
Okan Müderrisoğlu

Okan Müderrisoğlu

ferhat.unlu@sabah.com.tr

25/01/2020

15 Temmuz öncesi… Fatih, Yavuz ve Türkiye…

15 Temmuz hain darbe girişiminin öncesine ve sonrasına dair çok şey yazıldı, çizildi. FETÖ'nün paralel devlet karakteriyle ülkemize verdiği zarara ilişkin daha çok detay gün ışığına çıkacak. Bunlardan biri ve en güncel olanı Türkiye'yi, Doğu Akdeniz enerji satrancında stratejik üstünlüğe taşıyan Fatih ve Yavuz sondaj gemilerinin alınması süreciyle ilgili. Malum, yılda 45-50 milyar dolar enerji faturası öderken, dünyanın en zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarının kavşağındayız. Enerjiyi ithal eden, arama ve işletme sahasında hep kenarda tutulmuş bir ülkeyiz. Ne zamana kadar? Ta ki Enerji Bakanlığı döneminde Berat Albayrak'ın inisiyatif almasına kadar... 'Enerji Bakanı idi, tabii ki göreviydi' diyenler çıkarsa, meselenin sanıldığı gibi basit olmadığını söyleyebiliriz. Şöyle ki... Merak edenler, 16 Temmuz günü Ankara Emniyeti'nde çekilen, darbeci generallerin merdivene dizildiği o fotoğrafı inceleyebilir. Neden? Çünkü o fotoğrafta en arkada görülen darbeci amiralin, sondaj gemisi alımının tartışıldığı toplantıdaki muhalefeti bugün çok daha iyi anlaşılıyor da ondan! Toplantı notları gösteriyor ki birileri önceden oyununu kurmuş, hükümete 'şah-mat' çekmeye karar vermiş. Düşünsenize, Yunanistan, Kıbrıs Rum kesimi, İsrail, Mısır, hidrokarbon zenginliklerini kendi arasında paylaşıyor, Akdeniz'e en büyük kıyısı olan Türkiye'nin, petrol ve gaz arama gemisi almasına ise bizzat dönemin Deniz Kuvvetleri'ndeki sözde komutanlar muhalefet ediyor. Evet, akıl alır gibi değil ama gerçek! 15 Temmuz'da darbeci yüzü ile ortaya çıkan amiral, o gün öylesine direnç gösteriyor ki 'Böyle bir gemi 1 milyar dolara mal olur!' diyor. O ve onun gibilere rağmen Enerji Bakanlığı ilk sondaj gemimiz olan Fatih'i, söz konusu rakamın neredeyse 10'da birine ve 10 yıl vadeli alıyor. Ardından gelen Yavuz gemisi... Şimdilerde Karadeniz'de arama yapması arzulanan 3. gemiyi getirme müzakereleri... Şunu unutmayalım... Türkiye, Doğu Akdeniz'de eskiden sadece donanmaya ait birkaç gemi ile varlık gösterirken, artık sismik araştırma ve sondaj gemilerine eşlik eden fırkateynlerden, insansız hava araçlarından söz ediyoruz. Yani, milli çıkarlarımızı elde etmek için ticari gemi gönderiyor, o çıkarları gerektiğinde savaş gemileriyle de koruyoruz. İşte bu kapasite ve cesarettir ki Türkiye'yi 'Mavi Vatan'da mutlak hakim duruma getiriyor. İşte o siyasi kararlılıktır ki Türkiye'yi, Libya ile yapılan anlaşmalar sayesinde Akdeniz'de vazgeçilmez düzeye taşıyor. İşte bu devlet aklıdır ki Türk milletinin bekası için her şeyi göze alabiliyor. Eğer Türkiye, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın dirayeti ile bilhassa 15 Temmuz darbe girişiminden sonra TSK'da yeniden yapılanmaya yönelmeseydi ne Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı'ndan bahsedebilir ne de Doğu Akdeniz'de, Libya'da pozisyon alabilirdik. Ordusu, başkomutanın emrinde olmayan Türkiye, geçmişte terörle mücadelede ve Kuzey Irak'ta çok bedel ödedi. Günümüzde ise torunlarının geleceğini ve katlanan külfetin nimetini garantiye alan bir Türkiye var!
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp