Top
10/09/2023

Rasyonelleşme yolunda tutarlı bir OVP

2024-2026 dönemi için açıklanan OVP, enflasyona daha fazla vurgu yapması açısından öncekinden farklılaşıyor. Sıkı para politikasına daha fazla atıf yapılıyor. Yapılan tahminlerin de daha tutarlı olduğunu söyleyebiliriz

Seçimlerin ardından Orta Vadeli Plan'ın (OVP) açıklanması, ekonominin tüm birimleri tarafından merakla bekleniyordu. 2024-2026 dönemi için kamu gözünden ekonomik projeksiyonlar ortaya koyan bu OVP, Türkiye ekonomisinin enflasyon, cari açık ve bütçe açığını kontrol altına alarak makro istikrarı yeniden nasıl ve hangi hızda tesis edebileceğine dair bir yol haritası ortaya koyması açısından önemliydi. Bu OVP bir öncekine kıyasla enflasyona daha fazla vurgu yapması açısından farklılaşıyor. Politika anlayışında da bariz farklılıklar var. Özellikle, sıkı para politikasına daha fazla atıf yapıldığı kolaylıkla fark ediliyor. Genel olarak yapılan tahminlerin daha tutarlı olduğunu da söyleyebiliriz.



OVP'nin tutturulması en kritik olan tahmini, 2024 yılına ait enflasyon rakamı olacak. Ekonomi yönetimi, enflasyonun bu yılı yüzde 65 ile kapatacağını öngörüyor. Bu güncel rakam, Merkez Bankası'nın temmuz ayında açıkladığı tahminin 7 puan üzerinde. Enflasyonun yılı yüzde 65'in birkaç puan daha üzerinde kapatma riski olsa da piyasalardaki genel kanı OVP tahminin gerçekçi olduğu yönünde. OVP'nin 2024'e dair enflasyon tahmini ise yüzde 33. Gelecek yıl enflasyonu bu seviyelere indirmek, tek haneli rakamları 2026'da yeniden görebilmek açısından oldukça belirleyici olacak. Mart 2024'te yerel seçimler var. O zamana kadar deflasyona yönelik tam kapsamlı bir politika setinin uygulamaya konması beklenmiyor. Enflasyonla mücadele kapsamında para ve maliye politikası arasındaki eşgüdümün tam anlamıyla sağlanması ve yapısal politikaların etkilerinin görülmesi en iyi ihtimalle önümüzdeki nisandan sonra gerçekleşecek.



ENFLASYON İÇİN BÜYÜME KOMPOZİSYONUNUN ÖNEMİ
Bu senaryoda yüzde 33'lük tahmini iyimser olarak değerlendirilebilir. Zira Türkiye, ekonomik büyümeden çok fazla feragat etmek istemiyor. 2024'e dair büyüme tahmini yüzde 4. Bu tahmin son 20 yılda yakalanan ortalama yüzde 5,5'lik büyüme performansının altında. Ama yüzde 4, Türkiye'nin potansiyel büyümesine oldukça yakın bir rakam olduğundan enflasyonu düşürmek için yeterli talep daralmasını sağlamayabilir. Yüzde 4 büyüme ve yüzde 33 enflasyon tahminlerinin tutması için 2024'te büyüme kompozisyonunun bu yıldan farklı olması gerekiyor.



Ekonomi yönetimi, büyümenin kompozisyonunu iç tüketimden yatırım ve ihracata kaydırmayı hedefliyor. Para politikasındaki sıkılaşma hamleleri ve seçici kredi dağılımına yönelik düzenlemeler buna işaret ediyordu. OVP de bu hedefi net olarak ortaya koymuş. İçeride uygulanan/uygulanacak politikalarla tüketim talebi aşağıya çekilse de yatırımlar ve ihracattaki artışın büyümedeki iç talepten kaynaklı kayıpları telafi etmesi bekleniyor. Bu, yerinde bir hedef. Ama uygulanmasının çok da kolay olmadığını bilmek lazım. Çünkü ihracat artışı sadece üretim performansına bağlı değil, aynı zamanda küresel ekonomik aktivite ile de ilişkilidir.



Küresel ekonomi, son aylarda nispeten zayıf bir seyir izliyor. Küresel faizlerdeki artış, Çin'deki ekonomik yavaşlama ve jeopolitik gerginlikler, küresel büyümeyi zayıflatıyor. Bu koşullarda ihracatı artırmak kolay olmuyor. Son OVP de bu gelişmeleri dikkate almış. Bir önceki OVP, Türkiye'nin ihracatta 300 milyar dolar eşiğini 2025'te aşacağını tahmin etmişti. Bu seferkinde ise bu tahmin 2026 olarak revize edilmiş. Yine de reel sektörün dinamizmini ve ticaret diplomasisine yönelik atılan adımları hafife almamak gerekiyor.



BÜTÇENİN HASSASİYETİ
Son olarak kamu bütçesine değinelim. 2023 ve 2024'te bütçe açığının yüzde 6.4 olarak gerçekleşeceği tahmin ediliyor. Bu, 2003'ten bu yana Türkiye'nin görmediği bir bütçe açığı seviyesi. Deprem felaketlerinin yaklaşık 3 trilyon TL'lik ek maliyet getirecek olması, bütçeyi yoracak ana unsur. Bu tür büyük bir felaket karşısında, kamu bütçesine sadece ekonomik açıdan değil, aynı zamanda insani bir bakış açısıyla yaklaşmak önemlidir. Hükümet zaten bu yaklaşımı benimsiyor. OVP'de bütçe disiplininden taviz verilmeyeceği, ancak depreme bağlı harcamaların bu disiplin içinde değerlendirilmeyeceği vurgulanmış. Depremzede vatandaşlarımızın yaralarının sarılması ve şehirlerimizin yeniden inşası için yoğun bir mücadele var. Depremin ekonomik maliyetlerinin kademeli olarak azalmasına paralel olarak bütçenin 2026'ya doğru normale dönmesi hedefleniyor. Bütçe açığının 2026'da yeniden yüzde 3'ün altına gerilemesi bekleniyor. Bütçe açığındaki geçici kötüleşmeye rağmen, Türkiye, kamu borcunun GSYH'ye oranı açısından dünyada örnek gösterilebilecek nadir ülkelerden biri olmayı sürdürüyor.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp