Top
03/09/2023

Büyüme performansı şoklara karşı direnci teyit etti

Salgının etkilerini en hızlı atlatan ülkelerden olan Türkiye, deprem felaketine rağmen kesintisiz büyümeyi sürdürerek şoklara direncini gösterdi. Dördüncü çeyrekte büyümenin kompozisyonu değişebilir

Türkiye ekonomisi, 2023'ün ikinci çeyreğinde yıllık bazda ilk çeyreğe benzer bir büyüme kaydetti. Nisan-haziran aylarını kapsayan çeyrekte yıllık bazda yüzde 3.8 büyüyen Türkiye ekonomisi, aralıksız büyüme performansını 12. çeyreğe taşımayı başardı. Salgının etkilerini en hızlı atlatan ülkelerden biri olan Türkiye, deprem felaketlerinin ekonomik faaliyet üzerindeki olumsuz yansımalarını da beklenenden daha hızlı şekilde atlattı. Türkiye ekonomisinin şoklara karşı ne denli dirençli olduğunu teyit eden bu büyüme performansını, olumlu bir gelişme olarak not etmek lazım.



İÇ TALEP SÜRÜKLEDİ
Ancak, büyümenin kompozisyonunun manşet rakam kadar olumlu olduğunu söyleyemeyiz. İç talep büyümeyi sürükleyen ana motor olurken, net ihracat, büyüme üzerinde oldukça negatif bir etki oluşturmuş. Tüketim harcamaları, büyümeyi 11.4 puan yukarı taşırken, net ihracat ise büyümeden 6.3 puan sildi.

İNŞAATTA % 6.2 BÜYÜME
Sektörel detaylara bakıldığında, iç talebin büyüme üzerindeki katkısının büyük oranda hizmetler sektörü üzerinden gerçekleştiği ortaya çıkıyor. Hizmetler sektörü yüzde 6.4 büyürken, durgunlaşan ihracatın etkisiyle sanayi sektöründe yüzde 2.6 oranında daralma yaşadı. İnşaat sektörü yüzde 6.2'lik büyüme ile salgın sonrası dönemin en güçlü performansını gösterdi. Depremlerin ardından hızla başlayan imar faaliyetlerinin inşaat sektörünü desteklediği görülüyor. Önceki çeyrek daralan tarım sektörü ise ikinci çeyrekte yüzde 1.2 oranında büyüdü.



İÇ-DIŞ DENGESİ
Büyümenin kompozisyonu açısından yılın üçüncü çeyreğinde de benzer bir tablo ortaya çıkabilir. Eldeki mevcut göstergeler, iç talebin yaz aylarında güçlü seyrine devam ettiğini, ancak ihracatın beklenen artışı henüz gerçekleştirmediğine işaret ediyor. Okul harcamaları, eylül ayında da iç talebin görece güçlü kalmasını sağlayacaktır. Ekim ile birlikte parasal sıkılaşmanın iç talep üzerindeki soğutucu etkisini görmeye başlamamız muhtemel. Zira hem kredi kartı hem de tüketici kredilerindeki faiz oranlarında kayda değer artışlar yaşandı. Enflasyonla mücadelede ilerleme kaydedilmesi için iç talebin soğumasına ihtiyaç var.



SEÇİCİ KREDİ POLİTİKASI
Ekonomi yönetimi, iç talebi bir yandan soğutmaya çalışırken diğer yandan da seçici kredi politikalarıyla ihracata dayalı üretimi ve istihdamı korumaya çaba gösteriyor. İç ve dış talep noktasında büyümenin daha dengeli ve kaliteli bir kompozisyona sahip olması için kredi ve teşvik politikalarında seçici olmak şart. Sonuç olarak, dördüncü çeyrek büyümesi hem oransal olarak hem de kompozisyon açısından önceki çeyreklerden farklı bir görünüm sergileyebilir.



***

ZAYIFLAYAN ALMAN EKONOMİSİ

Almanya'nın 2000'li ve 2010'lu yıllarda küresel ekonomiye damgasını vurduğunu söylemek abartılı olmayacaktır. İngiltere ve Fransa gibi köklü ekonomilerin sanayide zorlu bir dönem yaşadığı bu yıllarda, Alman sanayisi adeta bir yıldız gibi parladı. Almanya, diğer birçok Batılı sanayileşmiş ülkenin yaptığı gibi ağır sanayiyi terk etmedi. Fabrikalar Almanya'nın dört bir köşesinde işlemeye devam etti. Doğu Avrupa'nın AB'ye entegrasyonu ile birlikte Almanlar hem o bölgelerde kurdukları fabrikalar hem de o bölgeden çektikleri ucuz işgücü sayesinde üretim maliyetlerini kontrol altında tuttu. Çin'den gelen ucun ara malları ve Rusya'dan sağlanan enerji, Alman sanayisinin çarklarının daha da hızlı dönmesini sağladı.



TÜM HESAPLAR KARIŞTI
Almanya için bu güzel günler şimdilik geride kaldı. ABD'nin Çin'e karşı başlattığı teknoloji savaşı ve Rusya-Ukrayna savaşı, Almanya'nın tüm hesaplarını karıştırdı. Almanya, en önemli ticaret partnerlerinden ikisiyle istemeyerek de olsa arayı açmak durumunda kaldı. Ara malı ve enerji maliyetlerindeki artış, Alman sanayisini yoruyor. Üretim ve büyüme rakamları geriledi. Birçok uluslararası kurum ve kuruluş, Almanya'yı 2023'ün küresel ekonomideki en zayıf halkası olarak değerlendiriyor. Alman ekonomisindeki gerileme sadece dış gelişmelere bağlanamaz. Nüfusun yaşlanması, sanayi için mevcut işgücünün yetersiz kalmasına neden oluyor. Nüfustaki sıkışmadan dolayı birçok aile şirketi, yeni jenerasyonlara geçemiyor. Yaşlanan patronlar, şirketlerini devredebilecekleri yatırımcılar arıyorlar.

RAKİPLERİN GERİSİNDE KALDI
Ağır sanayide kasları oldukça güçlü olsa da Almanya'nın yazılım temelli alanlarda zayıf olduğu söylenebilir. Almanya, yapay zekâ teknolojisinin yükseldiği bir dönemde ABD ve Çin gibi rakiplerin gerisinde kaldı. Alman sanayisi yeni trendleri takip etmekte de zorlandı. Alman otomotiv sanayisinin elektrikli motora geçişi ağırdan alması, pazarda geri kalmalarına neden oldu. Tüm bu sorunlara ve gerilemeye rağmen, bazı uluslararası medya kuruluşlarının yaptığı gibi, Almanya'ya "Avrupa'nın hasta adamı" etiketi yapıştırmak haksızlık olur. Karşımızda iki dünya savaşında yaşadıkları ağır yenilgilere rağmen, düştüğü yerden daha güçlü biçimde kalkmayı başarmış bir ülke var. Sadece mühendislik birikimi ve disiplini değil, kurumsal hafızası ve kabiliyetleri son derece yüksek bir ülke. Alman ekonomisi şu an zorlu bir sınavın içinde. Sorunların bir kısmı konjonktürel olmakla birlikte, bir kısmı da yapısal. Almanya'nın bu sorunlara nasıl reaksiyon göstereceği sadece kendi geleceği için değil, küresel ekonomi için de oldukça kritik ve belirleyici olacak...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp