Top
11/11/2023

İsrail saldırılarının ardından Ortadoğu’yu ne bekliyor?

7 Ekim'deki Hamas saldırısının üzerine İsrail'in 75 yıllık işgal ve soykırım siyasetinin bir diğer halkası olarak başlayan katliamlar durmaksızın devam ediyor. Bu süreçte İsrail, sivil konutları, hastaneleri, ibadethaneleri, mülteci kamplarını, ambulans konvoylarını, tahliye koridorlarını bombaladı ve bombalamaya devam ediyor. 11 binin üzerinde Filistinli, İsrail'in saldırıları sonucunda hayatını kaybetti. Bunların yarısından fazlasının kadın ve çocuk olduğu biliniyor. İsrail'i şu ana kadar ne bir devlet, ne bir uluslararası organizasyon ne de uluslararası hukuk durdurabildi ya da dizginleyebildi. İsrail karşısında hukuk, insan hakları ya da evrensel değerler gibi kavramların ne kadar etkisiz olduğu müşahede edildi. Bunun yanında İslam dünyası ve Arap devletlerinin de Filistin meselesinde anlamlı bir fark yaratacak müdahale kapasitesinden yoksun oldukları görüldü.

İsrail'in katliamları uluslararası hukuk ve normatif sistemlere rahmet okutarak devam ederken meselenin insani ve hukuki tarafına ek olarak Ortadoğu bölgesine kısa ve uzun vadedeki muhtemel siyasi etkileri üzerine de kafa yormak gerekiyor. Kısa vadede savaşın nasıl bir seyir izleyeceği önemli bir soru işareti. Bu soruya cevap ararken İsrail'e yönelik küresel baskı, ABD'nin tutumu, bölge ülkelerinin tavrı ve devlet dışı silahlı aktörlerin eylemlerini birlikte ele almak gerekiyor. Savaşı kısa vadede şu anki seyrinin dışına, bambaşka bir bağlama taşıyacak olan yegane gelişme, İran'a müzahir grupların yeni cephe ya da cepheler açması olabilir. Zira ne Körfez Arap ülkelerinin ve Mısır'ın ne de İran'ın İsrail'e karşı doğrudan müdahil olmaya istekli olduğu anlaşılmıştır.

Bu anlamda sahada dengeleri değiştirecek tek aktörün Hizbullah olduğu söylenebilir. Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ın geçtiğimiz hafta Cuma günü yaptığı konuşma, Hizbullah'ın şimdilik beklenenin aksine cephe gerisinde taciz atışları ile yetineceğini işaret etmiştir. Nasrallah, İsrail ordusunun bir kısım askerini Lübnan sınırında tutmak marifetiyle yormasını şimdilik yapabileceği maksimum katkı olarak ifade etmiştir. Ancak İsrail'in kara operasyonu, Gazze şehir merkezine ulaştığı takdirde Hizbullah'ın tavrını değiştirmesi ve savaşa daha yoğun bir biçimde dahil olması muhtemeldir. Hizbullah'a ek olarak Yemen'deki Ensarullah hareketinin de İsrail ve ABD askeri varlıklarını hedef aldığı ve zaman zaman drone saldırılarının hedefi bulduğu bilinmektedir. Ayrıca Suriye ve Irak'taki askeri üslere mütemadiyen İran'ın kontrolündeki silahlı gruplar tarafından taciz mahiyetinde saldırılar düzenlenmektedir.

Tüm bu saldırılar, gerektiği takdirde İran'ın dolaylı olarak İsrail ve ABD'ye askeri cevap verebileceğini göstermesi açısından önemlidir. Böylesi bir senaryoda en büyük farkı yaratacak aktörün Hizbullah olduğunu tekrarlamakla birlikte senaryonun gerçekleşme ihtimalinin yalnızca İsrail'in eylemlerine bağlı olduğunu görmek gerekmektedir. Zira İsrail dışında neredeyse hiçbir aktörün savaşın uzamasına ve yayılmasına taraftar olmadığı bilinmektedir. Netanyahu'nun siyasi kariyeri ve kendisi gibi aşırı sağcı/faşist İsrailli siyasetçiler dışında savaşın derinleşmesinin en azından şu an için hiçbir aktörün faydasına olmadığı söylenebilir. Ancak Netanyahu'nun sahada bir oldubitti yaratarak ABD ve İran'ı doğrudan savaşın bir parçası haline getirmeye çalışabileceği ihtimali göz ardı edilmemelidir.