Top
02/09/2023

Deyrizor’da İkinci Suriye ‘Devrimi’ Başlıyor

Suriye'nin petrol bölgesi Deyrizor'da geçtiğimiz hafta içinde PKK/PYD/YPG'ye karşı Arap aşiretlerin uzunca bir süre var olan muhalefeti çatışmaya dönüştü. Terör örgütünün bölgeyi sahiplenmesi ve bölge insanını, geçmişte Esad ailesinin yaptığı gibi, hor görmesi sonrasında Suriyeliler örgüte 'yeter' ve söz silahlara verildi. Böylece Amerikalıların geçmişte Suriye Demokratik Güçleri (SDG) şimdi de Suriye Savunma Kuvvetleri adı altında pazarladığı yapı çökmeye başladı.

Hatırlanacağı üzere SDG ismi verilen yapı Amerikan Özel Kuvvetlerince PKK/PYD/YPG için bir kılıf olarak 'icat edilmiş, bu yapı içine dahil edilen Arap aşiretler DAEŞ ile mücadelede terör örgütünü 'aklamak' için kullanılmıştı. Türkiye'nin DEAŞ ile mücadelede, 'bir terör örgütüne karşı, diğer bir terör örgütünün kullanılamayacağı' söylemini reddeden Amerikalı 'müttefiklerimiz', SDG'nin PKK olmadığını iddia etmişti. Geldiğimiz aşamada bu sözlü 'savunma' çöktü. Nitekim Arap aşiretler, Deyrizor'da PKK'nın baskısından, insan hakları ihlallerinden ve şiddetinden bahsederek PKK ile silahlı çatışmalara girdi. Sonuçta Amhed El Habil isimli şahsın örgüt mensuplarınca alıkonmasıyla çatışmalar yayıldı, Arap aşiretlerin dayanışmasıyla bu çatışmalarda onlarca PKK militanı öldü veya ele geçirildi.

Arap aşiretlerini harekete geçiren kıvılcım, aslında bir birikime dayanıyor. Bu birikimin incelenmesinde fayda var.

Terör örgütüne Amerikalılar, petrol bölgeleri dahil olmak üzere Suriye'nin yaklaşık üçte birini hediye ederken bölgenin Arap halkına potansiyel DEAŞ'li muamemelesi yaptı. Örgüt de Amerikalıların hassasiyetlerini bildikleri için Amerikan istihbaratına Arap aşiretlerle ilgili yanlış ve abartılmış bilgiler aktardı. Bir kaynağa göre Deyrizor insanını kontrol altında tutma saplantısı olan Amerikan ordusu, bu misyonu terör örgütüne havale etti. Irak ve DEAŞ tecrübesi sonrası Sünni Araplara güvenmeyen ABD askeri, kendisini, laik çizgiye indirgediği Marksist teröriste endeksledi. Amerikan zafiyetini gören örgüt de kendi ütopik düzenini tesis etmek için yerleşim yerlerinde sıkı kontrol tedbirleri ihdas ederken bekasına yönelik girişimlerini artırdı.

Örgüt, bölgede aldığı tedbir kapsamında her yerleşim yerinde kurulan Konsey ve Karakollar ile yol kontrol noktaları Arap ve Türkmen halkı cendereye soktu. Ancak bu durum rüşvet ve şiddet sarmalına da yol açtı. Ayrıca örgütün askerî konsey adını verdiği yapılardan 'ötelenen' Arap aşiretlerin ve bunların silahlı gruplarının liderleri 'bölge halkına ders vermek' adına kötü muameleye tabi tutuldu. Yani itibarsızlaştırma stratejisi izlendi.

Amerikalılardan alınan destekle 'topraklanma' ve 'fiili bir devletimsi yapı' olmaya çalışan terör örgütü bölge halkına kendi ideolojik sistemini dikte etmeye çalıştı. Diğer bir ifadeyle binlerce yıldan bu yana Mezopotamya topraklarında yaşayan Araplara yönelik ideolojik asmiliasyon başlatıldı. Aslında örgüt demografik temizlik ve dönüştürme tercihini daha önce başlatmıştı. Keza, örgüte biat etmeyenler ya DEAŞ ithamına maruz bırakıldı ya da bölgeden sürüldü. Deyrizor'dan Türkiye, Irak veya Ürdün'e göç etmek zorunda kalan yüz binler olduğunu hatırlamak lazım. Aynı şekilde, terör örgütünün Suriye kuzey doğusunda 'ötekileştirdiği' Kürtleri de Türkiye veya Irak'a sığınmaya mecbur bıraktığını bilmek gerekir.