Top
Kerem Alkin

Kerem Alkin

kalkin@bloomberght.com

04/03/2019

Küreselleşmenin sessiz ölümü

Türkiye'de kaç akademisyen, kaç iş insanı, kaç siyaset insanı yeterince zaman ayırabiliyor bu konuya bilmiyorum; ama, 'küreselleşmenin sessiz ölümü'ne dair emarelerin hızla arttığı bir dönemin içindeyiz. Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi, Türkiye gibi, küresel sisteme damgasını vuran sınırlı sayıda lider, sınırlı sayıda yükselen ekonomi, dünya jeopolitiğinin, küresel ekonomi- politiğin 'çoktaraflılık' ilkelerine dayalı yeni bir faza geçmesi gerektiğini savunmaktalar. Son 40 yıldır Washington'u bütünüyle kontrolüne almış olan 'küreselci' akım ise, uluslararası ekosistemde yükselen bugünkü 'çok-taraflı' süreçten, yükselen yeni 'güç merkezleri'nden hiç hoşnut değil. Bu nedenle, Başkan Trump üzerinden, bir ölçüde Trump'ı da tümüyle çevreleyerek, mevcut küresel tablodan hoşnutsuzluklarını, ABD Yönetimi'nden bugüne kadar görülmemiş tonda bir hoşnutsuzluk, kabalık ve otoriterleşmeyi sergileyerek gösteriyorlar. 'Atlantik İttifakı'nın temsil ettiği 'Kuzey-Batı' birlikteliği, yükselen 'çok taraflı' yeni ekosistemi durdurmak adına, ABD'nin dikte etmeye çalıştığı 'izolasyon' stratejisinde de bir mutabakat da sağlayamıyorlar. ABD, Rusya'nın ve Çin'in izolasyonu adına, farklı coğrafyalardaki müttefiklerinden beklediği desteği göremiyor. Özellikle, Avrupa cephesiyle yaşadığı uyumsuzluk ve görüş ayrılıkları, ABD'nin bugünkü yönetimini her uluslararası platform veya zirvede, Avrupa'yı artık doğrudan 'tehdit ettiği' bir üsluba dönüşmüş durumda. Avrupa, 'yaşlanan kıta' olarak, ayakta kalabilmek adına, 'sürdürülebilirlik' adına, Rusya ile 'enerji' alanında, Çin ile de 'ticaret' alanında yürütmek istediği işbirliği adına, ABD'den ağır basıncına maruz kalıyor. ABD, açık ve net, 'küresel menfaatlerine açık tehdit oluşturduklarını' resmen ilan ettiği Rusya ve Çin'i 'izole' etmesini engelleyecek her projeyi, her açılımı durdurmakta kararlı. Buna 'kuşak-yol' projesi de dahil. Dolayısıyla, ABD'nin bu tutumunun farkında olan Rusya ve Çin'in de, kendileriyle yeni 'yakınlaşma' modelleri olan ülkelerle arasında zaman zaman çıkan pürüzleri de dikkatli, özenli yönetmesi gerekecek. Bu derece 'kaotik belirsizlik' ortamının sebep olduğu ve olacağı riskleri bertaraf etmek adına, Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye yönelik daha 'yapıcı-yakınlık' modeli oluşturması, AB Projesi'nin geleceği açısından da kayda değer bir başlıktır.
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp