Top
Hıncal Uluç

Hıncal Uluç

hincal.uluc@sabah.com.tr

27/05/2020

Hanya’dan Adana’ya “Can” geldi!..

İki küçük resim var köşemde. O gür saçlı dünya tatlısı çocuk, Adanalı Kuzey Deniz Şengezer.. Öteki de ayni Kuzey Deniz.. Kan kanseri olup saçları döküldükten sonra.. Ama o saçlar gene çıkacak. Yatağında neşe içinde gülen Kuzey Deniz'in annesi, o lüle lüle saçları gene tarayacak.. Çünkü Kuzey Deniz, bir zamanlar adı ölümle özdeş kan kanserini yendi. Ne güzeldir ki, modern tıp uluslararası adı lösemi olan bu hastalığın çözümünü buldu artık. Pahalı bir yöntem ama, insanlarımız, yurdun, dünyanın her yerindeki insanlar, lösemiye karşı hemen el ele veriyorlar.. Adanalı Kuzey Şengezer'in ölümü yenmesi ve iyileşmesi ilik nakline bağlıydı. Aranan ilik bulundu.. Hanya'da.. Hani 'Hanya'yı Konya'yı' diye bir deyim vardır bizde, Osmanlı'dan kalma.. Osmanlı gözden ırak olmasını istediklerini Hanya'ya sürerdi.. Yani Girit Adası'na.. Yani Yunanistan'da bulundu Kuzey'e 'Can' verecek aranan ilik.. Gönüllü Yunan genci Andreas'ın iliğinin Kuzey Deniz'le uyumlu olduğu belirlendi. Geriye kalmıştı öteki sorunlar.. Korona karantinası dolayısıyla sınırlar kapalıydı. Uçuşlar yasaktı.. Ege üzerinde sadece Türk ve Yunan jetlerinin, askerlikte 'İt Dalaşı' tabir edilen karşılıklı takışmaları oluyordu ara ara, hepsi o.. Ama konu 'Can' olunca, her şey unutuldu. Bütün yasaklar yasaklandı, şarkıdaki gibi.. Andreas, Adana'ya uçtu. İliğinden bir kısmını başarılı bir operasyonla Kuzey Deniz'e verdi.. İki gün sonra da, hastanede yatağının içindeki, daha düne kadar, halsiz, bitkin Kuzey Bebek, o harika 'Yaşam dolu' resmi çektirdi. Bayram öncesinin en güzel, en anlamlı haberiydi bu, Yunan gencinin Türk Bebeğe hayat vermesi ve bunun için Türk ve Yunan devletlerinin her yönleriyle işbirliği yapması.. Ama bizim gazeteler iyi haberleri sevmezler.. Korona döneminde millet kendini iyi hissetmeye, iyi hissetmek için de iyi haberlere muhtaç olduğu halde, 'Kötü haber ilgi toplar, kötü haber reyting, tiraj yapar, kötü haber tıklanır' diye yazılı, sözlü ve sosyal medya felaket haberciliği yapmaya bayılır ve 'İyi Haber'i saklar. Küçük verir, hatta hiç vermez.. Hele taraflar Türkiye ve Yunanistan olunca, bu muhteşem, barış, sevgi ve insanlık haberi manşetlere taşınmalı, haberler, röportajlar sayfalar doldurmalıydı, değil mi?. Ama barış isteyen kim?. Onlara bir Yunan gencin fedakarlığı ile yaşama dönen Kuzey Bebek değil, Yunanistan'a kaçarken, devrilen botta boğulan Aylan Bebek haberleri ve resimleri lazım ki, yıllarca kullansınlar.. * Bu köşe açıldığından bu yana, daima 'Siz politikacıları bırakın.. Ege'nin iki yanında yüzlerce yıl bir arada, iç içe yaşamış iki kardeş millet var' diye yazdım. 'Neşeleri, keyifleri, müzikleri, dansları ayni iki kardeş millet' diye yazdım. Tabii iki tarafta da fanatikler, ırkçılar, düşmanlığı körüklemekten menfaat umanlar var.. Ama özde bu iki halkın birbirine dostluğu, yakınlığı, kardeşliği var.. İstanbul tavernalarında Sirtaki çalar, Yunan meyhanelerinde Çiftetelli Turkika oynanır.. Mario Frangulis buraya gelir, Aspendos'a 7 bin kişi dolar. İbrahim Tatlıses Atina'ya gider, açık havada 10 bin kişi toplanır.. Zülfi Livaneli ile Maria Farantouri Ege'nin iki yanından 'Karlı Kayın Ormanında' yürürler el ele.. Yürek yüreğe.. Teşekkürler Andreas!.. Çok yaşa Kuzey Deniz Bebek!.

***

Bir zamanlar... Bir bayramı daha geride bıraktık.. 'Ayrı ayrı' demiyorum. Gönüller bir olunca ayrılık olmaz.. Zeynep Özyılmazel kardeşim, blog'unda, evde, tek başına geçirdiği bayram sabahını anlatmış 'Bir zamanlar' diye.. Okurken nasıl duygulandım.. Çünkü onlarla, yani Neco ve ailesiyle hemen hep beraberdik, hele o andığı yıllarda.. Neco, kızları Zeynep ve Ayşe'yi kapar, bana getirirdi, Levent'e, Gelişim Yayınları'na.. Koca Gelişim odama girmek ve o iki tatlı kızı kucaklamak için sıraya girerdi adeta.. Ne günlerdi, ne günler.. Hadi benim yerimde olun da duygulanmayın.. Okuyun Zeynep'i ve siz de düşünün bayramın sizlere neler hatırlattığını.. * Erkenden telaşlı uyanışlar... Mükellef bayram kahvaltısı. Tavada sucuklar, yumurtalara ekmek banmalar. Annem, babam, kardeşim... Babamın gergin 'Hadi'leri, annemin bir türlü hazırlanamayışları, kardeşimin komiklikleri, puantiyeli rugan ayakkabılarım... Arabanın arka koltuğu, trafiğin yoğunluğu, babamım söylenmeleri, annemin arabanın aynasında ruj sürmeleri... Üsküdar... Babaannem... Canım babaannem... Dedem, amcalarım, yengem, kuzenim... Bana o zaman kocaman gelen küçücük bahçe, incir ağacı... Babaannemin ince ince, kat kat açtığı ıspanaklı börek, fırından yeni çıkan büryanın kokusu... Uzayan muhabbetlerde can sıkıntısı, beni sıkıntıdan kurtaran, bakmaktan bıkmadığım dedemin hayvanlar alemi ansiklopedisi... Kolonya kokusu... Kutu kutu çikolatalar... El öpmeleri, bayram harçlıkları... Sonra Suadiye... Saat kaçta gidersek gidelim geç kaldık diye söylenen anneannem ve bir tek onun ağzına yakışan küfürler. Ah o tatlı küfürler! Hepimiz ordayız diye neşeyle tüm evde çınlayan sesi! Dayılarım, yengem, kuzenim... Mutlaka fırında tavuk ve iç pilav... Dayımın 2 parmak rakısı, diline dolanan son günlerin şarkısı... Gizli arka oda sohbetleri... Masa başı gülüşmeleri... Dolu mideler, yüzlerde gülümsemeler... Bugün... Ben... Tophane-i Amire'de minicik daire... Mermer masa... Bir dilim beyaz peynir... 2 parmak rakı... Dilimde eski şarkılar... Bugün hüzünlü oldu biraz. Yarına geçer... Bayramlar içimde bir burukluk. Yine de anılar güzel...

***

Bayram boyu alay edildik!.. Aynen öyle.. Bayram boyu alay etti TRT Müzik bizimle.. Bayram boyu dalga geçti.. Baştan sona band, baştan sona video yayında, ilan edilen program bu kadar hiçe sayılır mı? Günler öncesinden duyurulan ve meraklısına ona göre plan, program yaptıran bir yığın yayın, hiçbir açıklama yapılmadan, hiçbir özür dilenmeden kaldırılır, yerine saçma sapan bir şey, laf ola, saat dola, konur mu?. Hepsi band, hepsi video, reklamı meklamı da olmayan bir yayın, on dakika, 15 dakika sarkar mı?. Kaydedeni var, merakından, sevgisinden. Programa iki satır içerik konmaz mı?. Kim?. Ne?. Bundan üşenir mi, devlet görevlisi, üstelik?. İnsanı bu kadar hiçe sayan, bu kadar keyfi yayıncılık, hem de bir devlet kurumunda olur mu?. Hem de benim vergilerimle yaşayan, yönetilen, çalışan her bir elemanının cebine giren her kuruş, benim cebimden çıkan kamu kuruluşunda bu aldırışsızlık, bu umursamazlık, bu vurdumduymazlık, bu adam yerine koymamazlık olur mu?. TRT Müzik Genel Sanat Yönetmeni denen zat, kimden torpillidir ki, yazılanlara aldırmaz, şikayetleri okumaz ve bol maaşlı makamında boş oturur?. Be adam, telefona uzanıp bir emir vereceksin, hepsi o?. Buna üşenir mi, insan olan?. TRT Genel Müdürü niye ses çıkarmaz, bu adama peki?. TRT'nin bağlı olduğu bakanlık niye sus pus oturur?. 'Bu milletle alay etmeyin' diyecek tek sorumlu yok mu, bu ülkede.. İlle Külliye'ye, ille Başkan'a mı gitmek lazım?. Bu ülkede, halka saygı gösterme gerektiğini öğretmenin başka yolu kalmadı mı?. Bu Kenan Bölükbaş denen zat, derhal, ama derhal kovulmalıdır ki, bir daha hiç kimse bu milletle dalga geçmeyi aklından bile geçirmesin!.

***

Türk-Yunan Şiiri Bu dizeleri hatırlayanınız çoktur, sanırım.. * Sıla derdine düşünce anlarsın Yunanlı'yla kardeş olduğunu bir Rum şarkısı duyunca gör gurbet elde İstanbul çocuğunu Sıla derdine düşünce anlarsın Yunanlı'yla kardeş olduğunu bir Rum şarkısı duyunca gör gurbet elde İstanbul çocuğunu Bir soyun kanı olmasın varsın damarlarımızda akan kan içimizde şu deli rüzgâr bir havadan Bu yağmurla cömert bu güneşle sıcak gönlümüzden bahar dolusu kopan iyilikler kucak kucak Bu sudan bu tattandır ikimizde de günah bütün içkiler gibi zararı kadar leziz bir iklimin meyvasından sızdırılmış bir içkidir kötülüklerimiz Aramızda bir mavi büyü bir sıcak deniz kıyılarında birbirinden güzel iki milletiz Bizimle dirilecek bir gün Ege'nin altın çağı yanıp yarının ateşinden eskinin ocağı Önce bir kahkaha çalınır kulağına sonra Rum şiveli Türkçeler o Boğaz'dan söz eder sen rakıyı hatırlarsın Yunanlı'yla kardeş olduğunu sıla derdine düşünce anlarsın Bülent ECEVİT Londra, 1947

***

SEVDİĞİM LAFLAR 'Evrende her şeyin bir amacı vardır. Uyumsuz hiç kimse, tuhaf hiçbir şey yoktur, rastlantılar yoktur. Sadece anlamadığımız şeyler vardır.' Marlo Morgan (Bir Çift Yürek) TEBESSÜM -Zürafaların özür dilemeleri neden çok vakit alır?. - Çünkü gururlarını yutmaları uzun sürer!.
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp