Top
Emre Aköz

Emre Aköz

emre.akoz@sabah.com.tr

17/11/2003

Yasakçılık toplumsal genimizde var

Değişim kavramı son yıllarda moda oldu. Aslına bakılırsa bu haliyle fazlasıyla 'genel', hatta bazen 'anlamsız' bir kavram. Çünkü yönü belirlemiyor. Değişim oluyor da; ne tarafa doğru? Biliyoruz: Olgunlaşma da değişimdir, çürüme de! Bir de değişimin tersi var. Yıllar geçiyor, mekanlar farklılaşıyor, yeni kuşaklar yetişiyor ama bir de bakıyoruz, bir arpa boyu yol almışız. İster istemez değişmeyeni, yerinden kımıldamayanı ya da farklı biçimler altında varlığını sürdüreni ifade eden kavramlara da başvuruyoruz. Örneğin, "Yasakçılık bizim toplumsal genimizde var" diyoruz. Hakikaten de "Yassah hemşerim..." lafı geçmişte kalırken, "Olamaz, giremez, çıkamaz, yapamaz" gibi sade, basit ama kesin sözler onun yerini alıyor. Şöyle...
  
  ***
  
Türk Standartları Enstitüsü prezervatiften kapıcının niteliklerine, çok
  çeşitli alanlarda standartları belirliyor. Bazen bu çaba bize gülünç geliyor ama iyi de yapıyor. Çünkü farklı sektörler, farklı ürünler ve farklı hizmetler arasında belli bir uyum olmazsa bundan en başta tüketici zarar görür. Düşünün: Bir heves saç kurutma makinesi aldınız... Ama fişi evinizdeki prize uymuyor! İşte standartlar bu uyumsuzluğu ortadan kaldırıyor.
  
  ***
  
  
Peki TSE'nin son icraatı ne olmuş dersiniz? Reklamlara standart getirmiş. Özetle denmiş ki: "Reklamlarda argo kelime kullanılmayacak... Batıl inançlar istismar edilmeyecek... Korku ve merhamet duygularından faydalanılmayacak..." İlk bakışta bu ve benzeri 'standartlar' insana gayet 'hayırlı' bir çaba gibi geliyor. Ancak kazın ayağı öyle değil... Çünkü:
  
  ***
  
  
Standartlar 'olumluluk' temelinde tanımlanır. Yani neyin olması gerektiğini söylersiniz. Neyin olmaması gerektiğini söylemek standart koyanın görevi değildir. Örneğin reklamlarda 'dil ve söyleyiş güzelliği' standardı aranabilir. Eyvallah! Ancak kalkıp 'argo kullanılmaz' dediğinizde yasakçı oluverirsiniz. Ne yani Yılmaz Erdoğan'ın, Kadir Çöpdemir'in oynadığı ve argoyu (Dikkat: Küfrü, hakareti değil!) bir oya gibi işledikleri reklamlar standarda uymuyor mu? Saçma!
  
  ***
  
  
İşte döndük dolaştık "genlerimizde yer etmiş olan yasakçılık" fikrine geldik. Standartlar Enstitüsü kendini '- Ceza Yasası'nın yerine koyuvermiş. Yani olması gerekeni değil, olmaması gerekeni tanımlamaya kalkışmış. Bu tavır 'anlamadığını', 'aklının ermediğini', 'işine gelmeyeni' engelleme çabasıdır. Reklam, sinema, şov, edebiyat gibi yaratıcılığın öne çıktığı alanlar daima 'değerlerle' ilgilidir. Eğer onu yapma, bunu yapma derseniz yaratıcılığa ket vurmuş olursunuz. Yasaklardan değil özgürlüklerden, otoriteden değil demokrasiden söz edelim istiyoruz ama nafile... Toplumsal genlerimiz bir fırsatını bulup yapıyor yapacağını.
  

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları