Top
Burhanettin Duran

Burhanettin Duran

bduran@setav.org

15/04/2024

Doğrudan ve kontrollü çatışma dönemi

Cumartesi gecesi İran, yaklaşık 300 drone ve füzeyle İsrail'e misillemede bulundu.
Böylece 1 Nisan'da İsrail'in Şam'daki İran konsolosluğunu vurmasıyla başlayan son gerilimde "doğrudan ancak kontrollü çatışma" dönemine geçtik. "Doğrudan" olması önemli zira İran ilk defa kendi topraklarından İsrail'e saldırdı.
Ancak Tahran'ın 72 saat öncesinden komşu ülkelere bilgi vermesi de ABD'nin saldırının gününü bilmesi de bu çatışmanın kontrollü olduğunun açık kanıtı.
Neredeyse hiçbir hasar oluşturmayan, hesaplanmış ve bildirilmiş kamikaze dron ve füze saldırısının İran iç siyaseti, vekil güçleri ve uluslararası itibarı açısından bir katkısı olacağı hesap edilmiş.
Ancak İsrail'in 7 İranlı üst düzey askeri vurduğu saldırıya cevap vermek durumunda kalan İran aslında kurt siyasetçi Netanyahu'nun istediği tepkiyi vererek onun manevra alanını açtı.
Gazze'deki katliamları sebebiyle uluslararası algısı dip yapan Netanyahu şimdi "İran tehdidini" kullanarak hem içeride savaşın genişlemesi teziyle rahatlayacak hem de Batı desteğini tazelemiş olacak.
Dahası, Netanyahu uluslararası toplumun dikkatini Gazze'deki katliamdan İran-İsrail çatışmasına çekme fırsatı yakaladı. Bunu ayrıca soykırım davasının negatif etkisini de sınırlamak için kullanacak.
İran-İsrail çatışmasının nereye gideceği ve Netanyahu'nun elde ettiği bu yeni fırsatı nasıl kullanacağı merak konusu.



***

ABD başta olmak üzere Batı ülkeleri İsrail'e açık destek verip İran'ı kınadılar. Yükselen güçler ise taraflara itidal tavsiye ettiler.
ABD Başkanı Biden kasım seçimlerine giderken ülkesinin de dışında kalamayacağı bir topyekün İsrail-İran savaşı istemiyor. Bunun için Beyaz Saray, İsrail'in İran'a olası saldırısına destek verilmeyeceğini açıkladı.
Ancak bu açıklama Netanyahu'nun bazı kritik İran askeri-nükleer hedeflerine saldırarak gerilimi yeni bir aşamaya taşımasını engeller mi, belli değil.
Tel Aviv'den gelen ilk açıklama "doğru zamanda bedel ödetmek" ve "İran'a karşı bölgesel koalisyon kurmak" şeklinde. Bu da İran'ı hem küresel hem de bölgesel düzeyde "tehdit" olarak konumlayacak bir diplomasi atağı yapmak demek.
1970'lerden bu yana İsrail'e ilk kez doğrudan saldıran ülke olmayı Arap halkları nezdinden pazarlamakla meşgul olacak İran, aynı zamanda bölge ülkelerini teskin edecek karşı bir diplomasi yürütmek durumunda kalacak.



***

7 Ekim sonrasında bölgemiz ciddi bir "caydırıcılık krizi" içerisinde.
Hamas'ın İsrail'in güvenliğinin kırılganlığını göstermesinden sonra cumartesi gecesi İran, İsrail'i yeni saldırılar yapmaması için caydırıcılık gücünü sergilemeyi doğrudan saldırı ile yeni bir boyuta taşıdı.
İsrail'in caydırıcılık gerilimini bir üst seviyeye taşıması ise her an mümkün.
İran'ın vekilleri, nükleer kapasitesi ve balistik füzeleri İsrail'in yakından takip ettikleri konular
Şimdi kritik soru şu: Netanyahu İran ile gerilimi bir kademe artırma fırsatını nasıl kullanacak? Refah'ta yeni askeri operasyon ve katliamlar için mi seferber edecek?
Yoksa Filistin konusunu arka planda bırakacak şekilde Gazze'de tansiyonu düşürmenin ve bu krizden çıkışın yeni mazereti olarak mı sunacak?
Her halükârda Netanyahu, ABD başkanlık seçimini etkileyecek bir kartı elinde tutacak.



***

İran-İsrail çatışmasının yayılmasını arzu etmeyen ülkelerin başında Türkiye geliyor.
Bölgedeki yeni çatışmaların daha fazla istikrarsızlık, insani dram, göç ve terör demek olduğunu bilen Ankara, istikrar ve ekonomik gelişme için diplomatik aktivizm içerisinde olacak. Ayrıca, Gazze'de kalıcı ateşkes, yeterli insani yardım ve iki devletli çözüm konularının gündemin baş köşesinde durması lazım. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Fidan'ın önümüzdeki günlerdeki temaslarının bunları temine yönelik olacağı açık.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp