Top
Pinar Öğünç

Pinar Öğünç

pinar.ogunc@radikal.com.tr

23/05/2014

Soma'dan sonra dev nükleer zirvesi geliyor

Soma’nın yarattığı infialin ardından ‘nükleer enerji’ tamlaması iki türlü göründü medyada. İlki ‘ilkel’ kömüre karşı artık nükleer enerjiye dair tereddüdün kalmaması gerektiğini söyleyenlerden geldi. İkincisiyse ‘bu kafayla’ diye özetleyebileceğim, Türkiye’nin bu iş güvenliği işçi sağlığı anlayışı, denetim mekanizması, mesleki ve siyasi sorumluluk bilinciyle nasıl nükleer santralları kotaracağı yönündeydi. Katliamın, siyasi iktidar ve de özel sektörün ihmallerinin büyüklüğü yüzünden ikinci endişeli yaklaşımın ağırlıkta olduğunu söyleyebilirim. Nükleer enerjinin ‘fıtratını’ ve kaza halinde sonuçlarını akla getirmeyen var mı gerçekten, bilhassa 13 Mayıs’ın ardından? Gerçi üzerinden beş-altı gün geçmişken Mersin Akkuyu ve henüz imza atılmamış Sinop’tan sonra bakanlığın üçüncü santral yer tespit çalışmalarına başladığına, hatta soğutma maliyetini düşürmek için üçüncüsü için de Sinop’u düşündüğüne dair haberler de çıktı.

Soma’da yaşananlardan çok önce Türkiye bu çapta numunesi olmayan, nükleer enerji odaklı bir etkinliğe hazırlanmaktaydı. 30-31 Mayıs’ta Grand Cevahir Otel’de düzenlenecek olan İstanbul Nükleer Santrallar Zirvesi’nden haberdar mıydınız? (Gezi’nin de yıldönümü olması gibi bir tesadüf söz konusu)

Sitelerinde (www.nukleersantrallerzirvesi.com/) şöyle özetlenmiş: “Türk akademisyenlerinin önderliğinde ilkini gerçekleştirmeyi planlamış olduğumuz bu Uluslararası Zirve, dünyanın dört bir yanında gelecek davetli konuşmacılar, nükleer santrallara yatırım yapmak isteyen uluslararası firmalar ve bu uluslararası firmalar ile çalışmak isteyen yerel firmaları, kamu ve yerel yönetim kuruluşlarının yetkilileri ile bir araya getirecektir. Ayrıca, nükleer santrallara farklı açılardan bakan çevreci kuruluşların da yer alacağı bu zirve ile tüm paydaşlar Türk kamuoyunun da nükleer santrallara bakış açısını öğrenebileceklerdir.”

Temsili çevreci kuruluş

Programa baktığımda ‘farklı açılardan bakan çevreci kuruluş’ adedinin sadece BİR olduğunu gördüm. Aralarında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın da olduğu açılış konuşmalarını da sayarsanız elliye yakın konuşmacı arasında sadece Greenpeace Rusya Enerji Birimi’nde yetkili Vladimir Chuprov… Chuprov’a ulaştığımda, nükleer enerji konusunda tarafı bu kadar net etkinliklere katılmanın risk barındırdığını ama Greenpeace olarak yatırımcılardan birini bile etkileyebilmeyi kâr sayacaklarını yazdı. Hem teknik hem de teknik olmayan detaylarla nükleer santrallar, riskleri, Akkuyu Nükleer Santralı için anlaşmaya varılan Rus şirket Rosatom üzerine konuşacak kendisi. 

Zirveyi takip etmek için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Nükleer Mühendisler Derneği’yle birlikte üç ana düzenleyiciden biri olan Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği’ni aradığımda da ilginç bir uyarıyla karşılaştım. Akredite olmak için ne yapmam gerektiğimi sormamla bunun ‘çok seviyeli tartışmaların yürüyeceği, nükleer karşıtlarının da konuşabileceği’ bir zirve olduğu bilgisi verildi. Program, konuşmacılar zaten net; her ne ise takip edeceğimi söyledim.

Hedef kitle sitede zaten sarih tanımlanmış: “Nükleer santral projelerinde halihazırda rol almakta olan kuruluş ve profesyonellerle bu projelerde yer almak isteyen yerli firmalar, uluslararası şirketler, kamu ve yerel yönetim kuruluşlarının yetkilileri”. Aynı esnada kurulacak sergi alanı için kablo üretenden gıda üreticisine, şirketler için stantlar satışta. Konferans programında 15 dakikalık kahve araları ‘networking break’ (bağlantı kurma arası) olarak tanımlanmış. Ayrıca 30 Mayıs akşamı kişi başı 200 dolar ödeyen ve katılımları organizasyon tarafından onaylanmış firma üst düzey yöneticilerine mahsus yemek mevzubahis. Zirvenin başkanlığını yürüten, Hacettepe Üni. Nükleer Enerji Müh. Bölümü Öğr. Üyesi Doç. Dr. Şule Ergün de vurgulamış, nükleer santral projeleri için çimentodan demir-çelik sanayiine 16 milyar dolarlık yerli yatırım öngörülüyor.

Adına taşeron mu dersiniz, hizmet alımı mı, bu zirve yatırımcıların ‘kaynaşması’ için düzenlenmiş bir fuar, bir tür pazar aslında. Sponsorlardan biri Akkuyu NGS, nükleer enerji fikri başından beri siyasi irade tarafından demokratik katılımcılığa açılmamış, Akkuyu ve Sinop için işleyen süreç şeffaf yürütülmemiş, buradan ne çıkabilir?

Nükleer-mutfak tüpü denklemi

Şöyle de bir soru akla geliyor: Zirve organizasyonunun ‘karşıt görüş’ kontenjanı için kullandığı Greenpeace zirvede eylem yapacak mı? Greenpeace Türkiye’yle görüşmemde bunu özellikle sormadım; her iki ihtimal için de yalanlanmayı tercih etmem. Bilmiyorum. Ama katılımcı olurken eylem yapmayacaklarına dair taahhüt istenip istenmediğini merak ettim, böyle bir pazarlık yaşanmamış.

Soma katliamı nükleer enerjiye payanda olarak nasıl kullanılacak? Soma’dan ders çıkaracak akademisyen olacak mı? Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun özerk olmayan yapısı, güvenlik denetimi için açtığı üç ihalenin de niyeyse iptali, dünyada santral inşaatları 7-10 yıl sürerken Akkuyu’da ilk ünitenin dört yıl içinde faaliyete geçeceğinin planlanışı, kaza haline dair mevzuatta tek bir sorumluluk düzenlemesinin bulunmayışı, denetim için yeterli eğitimli elemanı bulunmayan Türkiye’nin bu konudaki özgüveninin kaynağı, Başbakan’ın nükleer güvenliğiyle ilgili verdiği ‘mutfak tüpü’ örneğinden ne kadar ilerlendiği… Madem tartışma ortamı olacak, bakalım bunlara dokunan çıkacak mı? Takip edeceğiz.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp