Top
Murat Yetkin

Murat Yetkin

murat.yetkin@radikal.com.tr

30/01/2016

Erdoğan referandumu Davutoğlu'dan istiyor

Yabancı yatırımcı ve diplomatlar son birkaç haftadır hangi sorunun cevabını arayıp duruyorlar biliyor musunuz?

“Bu yıl bir baskın seçim olur mu?” sorusunun…

Üstelik Başbakan Ahmet Davutoğlu önce Dünya Ekonomik Forumu’ndan önce gittiği Londra yatırımcılar toplantısında, sonra Davos’ta, sonra Türkiye’de “Hayır, yok” diye tekrarladığı halde, sorular kesilmiş değil.

***

Peki, neden?

Bu soruların kaynağı ne?

Bugün Türkiye’de yeni bir seçimi zorlayan bir durum mu var?

***

Türkiye daha yeni bir seçimden çıkmadı mı?

Üstelik 1 Kasım’da Türkiye’de seçmenin önüne son iki yıldaki dördüncü sandık konmamış mıydı, o sandıktan AK Parti oyların yarısını 550 sandalyenin 317’sini alarak çıkmamış, tek parti hükümeti kurmamış mıydı?

Siyasi istikrar deyince en kolay yoldan tek parti iktidarı anlayan yabancı yatırımcılar, diplomatlar o halde neden bu nafile soruyu sorup duruyorlar?

***

Mesela, hükümeti ülkeyi idare edemez hale getiren bir muhalefet baskısı mı var?

Hayır, yok. Meclis’teki üç muhalefet partisinden ikisi zaten adeta oyundan düşmüş durumdalar.

MHP kendi iç mücadelesiyle meşgul, bir yandan AK Parti’ye geçen Tuğrul Türkeş’in gölgesi üzerindeyken ayakta durmaya çalışıyor.

HDP derseniz parlamenter siyasetle PKK’nın terör eylemleri arasında sıkışmış vaziyette; içeride ve dışarıda kendisini “barışçıl çözüm umudu” olarak görmüş olanları hayal kırıklığına uğratıyor.

Meclis’teki sınırlı temsili ve onun da iç sorunları nedeniyle CHP’nin yaptığı muhalefetin de hükümeti bir seçime zorladığını söylemek mümkün değil.

***

Mesela, PKK’nın diyalog sürecini bitiren açıklamasının ardından başlattığı silahlı eylemler, ardından HDP elindeki bazı belediyelerde özerklik talebiyle son kalkışması mı hükümeti bir seçime zorluyor?

Bunun da gerçekçi bir bakış olduğu söylenemez. Bir yandan IŞİD’e karşı uluslararası mücadele devam ederken PKK’ya karşı mücadelede ABD ve diğer NATO üyelerinden şimdiye dek almadığı kadar açık destek alan Ankara bu durumu siyasi bir risk olarak görmüyor.

Baksanıza Başbakan Davutoğlu, iki yardımcısını, biri İçişleri olmak üzere iki bakanını ve istihbarat başkanını yanına alıp –Suriye konusunda görüşmelerin yanı sıra- Umre ziyareti yapmakta sakınca görmüyor; böyle bir endişesi olsa yapmayabilirdi mesela.

***

Sadede geliyoruz…

Yabancı yatırımcılara ve diplomatlara “Baskın seçim mi var?” sorusunu sorduranın daha çok Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın giderek artan başkanlık sistemi getirecek anayasa değişikliği demeçleri olduğu anlaşılıyor.

Çünkü soranlara “Neden soruyorsunuz?” dediğinizde, “Çünkü” diye başlayan neredeyse tek gerekçe bu oluyor.

***

Artık ezberledikleri Türk siyasi sistemine göre başkanlık getirecek bir anayasa değişikliğinin iki yoldan mümkün olduğunu onlar da biliyor.

Ya Meclis’in üçte iki çoğunluğu, yani 367 oyla kabul edilecek, ya da en az 330 oyla referanduma, halk oylamasına sunulacak o yeni anayasa.

***

İşte gerçekçi bir dayanağı bulunmayan “baskın seçim” sorularına yol açan bu 367 senaryosu.

Meclis’te başka hiçbir parti Erdoğan’ın istediği değişikliğe razı değilken, 367 ihtimali bir şekilde, ancak bir baskın seçimle mümkün olabilir diye düşünüyorlar.

Peki, velev ki Erdoğan sık sık yaptırdığı anketlerle, PKK’ya darbe indirdikçe MHP oylarının AK Parti’ye kaydığını, MHP’nin yüzde 10 sınırına doğru inişe geçtiğini gördü ve nasıl olsa HDP de bir daha yüzde 10’u göremez var sayımıyla Davutoğlu’nu seçime gitmeye zorladı.

Böyle bir durumda, yani diyelim ki MHP ve HDP’nin yüzde 10’un altında kalacağı bir senaryoda dahi 367’nin bir garantisi var mı?

İşte o risk, yatırımcıyı ürkütüyor. Oysa Türkiye’nin dünyanın ve bölgenin şu halinde dışarıdan gelecek sermayeye ihtiyacı var. O zaman geriye ikinci senaryo kalıyor.

***

Erdoğan’ın geçtiğimiz hafta, yani Davos rüzgârı dindikten, yabancı yatırımcı heyetleri Ankara’daki kilit mevkilere de sorularını sorduktan sonra başkanlık demeçlerindeki ayrıntılarda gözlediğimiz önemli değişiklik muhtemelen bu yüzden.

Erdoğan referandum formülünde ısrar ediyor ve “Kendim için istemiyorum, memleket için” mealinde savunduğu başkanlık sistemini öngören bir anayasayı halk oylamasına göndermesini istiyor.

Bu çağrının muhatabı, elbette Meclis’teki en büyük grup olan AK Parti grubunun lideri Başbakan Davutoğlu’dur.

Başka türlü söylersek, Erdoğan başkanlık referandumunu Davutoğlu’dan istemektedir.

***

Peki, Davutoğlu bunu nasıl yapacak?

Aslında AK Parti referandum sınırı olan 330’a yalnızca 13 sandalye, oy kullanamayacak Meclis başkanını da hesaba katarsak 14 sandalye uzakta.

Ya tam kadro AK Parti’nin yanı sıra başka partilerden en az 14 vekili daha Erdoğan’ın başkanlığına ikna olacak, ya da edilecek…

Ya da başka partilerden ayrılan en az 14 vekilin AK Parti’ye kabulüne Davutoğlu izin verecek.

***

Davutoğlu daha önce defalarca, AK Parti öncesinin kötü alışkanlıkları olarak adlandırdığı bu tür siyasi manevralara karşı olduğunu açıklamıştı.

Ancak bu defa Erdoğan, hem de kamuoyu önünde Davutoğlu’dan stratejik bir tercih yapmasını istemiş bulunuyor.

Bu istekle Türkiye yürütme gücünün artırılarak cumhurbaşkanında, ya da başkanda merkezileşeceği bir rejime doğru bir adım daha atmış bulunuyor.

Davutoğlu gerçekten zor ve stratejik bir tercihle karşı karşıya kalacak gibi görünüyor.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp